…merdivenli yolların kaç basamaktan oluştuğundan, kemer kavislerinin açı derinliğinden, çatıların hangi kurşun levhalarla kaplandığından söz edebilirim sana; ama şimdiden biliyorum, hiçbir şey söylememiş olacağım sonunda. zira bir kenti kent yapan şey bunlar değil, kapladığı alanın ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki ilişkidir. italo calvino
İstanbul, diğer birçok çağdaş kent gibi sürekli bir değişimi içinde barındırır. Binlerce yıllık geçmişine rağmen hala canlılığını korumasını birçok etkenin yanı sıra bu değişimlere de borçludur. Hep aynı kalan ve hareketsiz bırakılan kentlerin, çoğu zaman çözülüp yok olduğu görülür. Dünyada birçok tarihi kent kendini yenileyemediği için tarihe gömülürken, İstanbul yaşamın sürekli olarak devam ettiği az sayıda tarihi kentten biridir. Bu değişim, doğal olarak kente yıkımı da beraberinde getirir, bu yüzden yıkımı kentin var oluş biçimlerinden birisi olarak kabul edebiliriz.
Yıkım kavramının çağdaş kentin kaçınılmaz bir parçası olduğu bir gerçek ancak kentin başına gelebilecek en büyük yıkımlardan birini, savaş yıkımını yaşamış olan Avrupa’nın belleğinde “yıkım” ve bunun kaybettirdikleri taze iken savaş yıkımı yaşamamış olmasına rağmen imar hareketleri, politik kargaşalar, yangınlar ve depremler ile birçok yapının yok olduğu İstanbul’da ise yıkımlar birkaç özel örnek dışında hafızalarda değildir.
Kentin “yapım”ları kadar geçirdiği yıkımlar da önemlidir ve çoğu zaman bilimsellikten uzak, anlık kararlar ile gerçekleştirilen bu yıkımları ve yıkılanları hafızalardan silmek kenti öldürmekle eş anlam taşır; çünkü kent, onu oluşturan hikayelerin toplamıdır. Bu yaklaşımla yok olanları ve bunların hikayelerini kentlinin belleğine geri çağırmak, İstanbul’un ortak bilincini oluşturmada önemli bir role sahip.
Ayastefanos Anıtı
Yapılış tarihi: 1895
Mimar: Bozarov
Yıkım tarihi: 1914
Yıkım nedeni: Politik
Yer: Yeşilköy
“Ahali, önce binanın ahşap aksamını yakmış ve bilahare kagir kısmını da tahrip etmiştir… kulenin üzerine ve sair tahrip edilen mahallere Osmanlı bayrakları rekzolunmuştur. Halk abidenin en yüksek yerlerinde davullar çalarak ilan-ı şadümani etmiştir….”
Tanin Gazetesi (15 Teşrinisani 1914)
Ayastefanos Anıtı, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın Rusya açısından kutlu, Osmanlı İmparatorluğu açısından ise tatsız bir hatırasıdır.
Ayastefanos (Yeşilköy) yakınlarındaki Kalitarya (Şenlikköy) mevkiinde inşa edilmiştir. Rusya’nın askeri ve siyasi başarısını simgeleyecek yapı 5000 Rus askerinin anısına adanan bir mezar-kilise olarak düşünülmüştür. Kale görünümlü bir çevre duvarı ve kademelenerek yükselen kulemsi bir düzenleme, mimarisinin esaslarını belirlemektedir. Klasik Rus üslubundaki anıtın inşaatı üç yıl sürmüştür. Tasarımı Rus mimar Bozarov’a aittir, iç dekorasyonunda St. Petersburg Akademisi’nden resim sanatçıları görev almıştır. 18 Aralık 1898’de, Rus çarının kuzeni Grandük Nikola Nikolayeviç’in, Fener Rum Patriği’nin ve Osmanlı devlet görevlilerinin hazır bulunduğu bir tören ile açılış ve takdis gerçekleşmiştir.
Tanin gazetesinde “zahiren bir müessese-i diniye ve hayriye, hakikatte ise Moskof nişane-i zaferi” sözleriyle tanımlanan anıtın yıkılışı, Osmanlı zihninde oluşan huzursuzluğu bir miktar gidermiş olmalıdır. Rusya’nın, Osmanlı Devleti’ne 2 Kasım 1914’te savaş açmasıyla yıkımın zemini hazırlanmıştır. Önce civar köylerden toplanan gruplar, ardından 27. Süvari Alayı Anıtı yıkma girişiminde bulunmuştur. Birbiriyle çelişen bazı anlatımlara göre dinamitler yerleştirilerek ve denizden atılan topların yardımıyla anıt yıkılmıştır; yine de yapının kutsallığına saygı gösterilmiş, çanları indirilmiş ve dini önem taşıyan değerli objeler emniyete teslim edilmiştir.
14 Kasım 1914’te gerçekleşen yıkım Avusturyalı Sascha-Messter-Gesellschaft Şirketi’nin teknik desteğiyle, Fuat Uzkınay tarafından filme alınmıştır. Yapının enkazından alınan mermerler, tuğlalar başka inşaatlarda kullanılmış ve siyasi zayıflıkların getirdiği olumsuz hislerin en azından somut izleri silinmiştir. Anıtın kare planlı arazisi, özgün sınırlarını korur biçimde bugün askeriye tarafından kullanılmaktadır.
… Anılardan akıp giden bu dalgayı bir sünger gibi emer kent, ve genişler. Oysa kent geçmişini dile vurmaz, çizik çentik, oyma ve kakmalarında zamanın izini taşıyan her parçasına, sokak köşelerine, pencere parmaklıklarına, merdiven tırabzanlarına, paratoner antenlerine, bayrak direklerine yazılı geçmişini bir elin çizgisi gibi barındırır içinde. Italo Calvino / Görünmez Kentler
KAYNAK: Hayalet Yapılar
———————————————————————————————————————————————
… I could tell you how many steps make up the streets rising like stairways, and the degree of the arcade’s curves… but I already know this would be the same as telling you nothing. The city does not consist of this, but of relationships between the measurements of its space and the events of its past. Italo Calvino
Istanbul, like many other contemporary cities is in constant change. It owes the fact that it is still a lively city to this constant change. Cities that always stay the same, cities that are motionless perish over time. While many cities in the world vanished because they couldn’t renew themselves, Istanbul remained as one of the rare cities where life continued without interruption. This change naturally brings destructions to the city, so that we can consider destruction as one of the forms of existence of the city.
The concept of destruction is inevitable in a city, but, whereas “destruction” is still fresh in the memories of the European cities that have undergone the destruction of war; Istanbul, a city that did not take any war damage has lost many of its buildings too, sometimes through construction projects, political turmoil or fires and earthquakes, but none of these demolitions are present in the memories of the citizens.
That’s why the destructions in the city are as important as its constructions, and to erase the memories of these demolitions that were mostly based on ad-hoc and nonscientific decisions is equal to killing the city, because the city is the sum of all its stories. According to this approach, recalling the destructed buildings and their stories back to the memories of the citizens is important in creating a common consciousness about Istanbul.
Construction date: 1895
Architect: Bozarov
Destruction date: 1914
Cause of destruction: Political
Location: Yeşilköy
“The crowd set the timber furnishings of the building on fire at first and destructed the solid sections thereafter… Ottoman flags were erected on top of the tower and on other destructed areas. Masses expressed their joyful feelings playing drums on the highest spots of the monument”
Tanin newspaper (15 November 1914)
The Ayastefanos War Memorial commemorates the Russian victory following the 1877-78 Ottoman-Russian War whereas is constitutes an unhappy reminder for the Ottoman part. It was erected in Kalitarya (today Şenlikköy) close to Ayastefanos (today Yeşilköy). The building which was supposed to symbolize the military and political success of Russia was meant to be a burial church dedicated to the memory of 5000 Russian soldiers. A fortress-looking enclosure wall and a towerlike stepped arrangement determine the essentials of its architecture. The construction of the monument in classical Russian style took three years. The architectural design was prepared by the Russian architect Bozarov and the interior decoration done by artists of St Petersburg Academy. The opening ceremony and consecration took place on 18th December 1898 in the presence of Grand Duke Nicola Nicolayevich who is a cousin of the Russian tsar, the Greek Orthodox Patriarch and Ottoman statesmen.
The demolition of the monument which was defined as “an institution of religion and charity by all outward appearances, yet in fact a Russian victory memorial” in the newspaper of the time Tanin should have removed the sorrowful thoughts of Ottomans for some extent. With Russia’s declaration of war against the Ottoman Empire on 2nd November 1914 the readiness for destruction became concrete. Groups of people arriving from neighboring villages and the 27th cavalry troops attempted to destroy the building. According to some contradictory accounts, the monument was demolished by using dynamites and by cannon shootings from the sea; in spite of this, the sanctity of the building was respected by taking down the bells and by delivering valuable objects of religious significance to the police station.
The demolition that occurred on 14th November 1914 was filmed by Fuat Uzkınay with the technical support of the Austrian company Sascha-Messter-Gesellschaft. Marbles and bricks taken from the wreckage were used for new constructions and at least formal marks of depressive feelings due to political failures were swept away. The square-shaped ground of the memorial, still with its original boundaries, is used today by military corps.
… as this wave from memories flows in, the city soaks it up like a sponge and expands… the city, however, does not tell its past, but contains like the lines of a hand, written in the corners of the streets, the gratings of the window, the banisters of the steps, the antennae of the lighting rods, the poles of the flags, every segment marked in turn with scratches, indentations, scrolls. Italo Calvino, Invisible Cities
SOURCE: Ghost Buildings