Doğanın canlılar üzerinde ayrımcı tercihleri yoktur.
Doğa taraf tutmaz. Canlı varlıklar, milyonlarca yıllık evrim sürecinden geçerek, günümüze gelmişlerdir. Onlardaki cinsel yaşamın süreci, çoğu zaman insanoğluna taş çıkaracak nitelikte kalitelidir. Özveri, dayanışma, asla egoizmalarına yenik düşmeme, bizim için örnek alınacak özelliklerdir. Çiftleşme ve üremelerine gelince, ötüşleri, aşk dansları, aşk serenatları, yavrularının bakımını sırayla paylaşmaları yiyecek kıtlığında önce onları beslemeleri, yuva tehlikeye girince, ölümü göze almaları kimi zaman bizim yapamayacağımız saygınlık içerir. Böcekler, küçük büyük memeliler ve deniz hayvanlarının tümünde, bu aşamada yavrularından bir çıkar beklentileri yoktur.
Şöyle bir deney yapmışlar: Yarış atlarından en iyi performans gösteren, dişi ve erkekleri çiftleştirerek daha iyi koşabilen taylar üretmeyi denemişler. Öte yandan bir gurup, erkek ve dişi atları harada aralarındaki tercihe bırakmışlar. Kendi tercihlerine bırakan guruptakilerin tayları, özel olarak çiftleştirilen atların taylarından daha iyi koşmuşlar, daha çok performans göstermişler.
Aslında olması gereken de buydu. Çünkü, biri kul seçimi, öteki doğa seçimiydi. Güç kimin elindeyse, ona daha çok saygı duyarak, insanlarımızı etik ve estetik eğitimler verirken, yaşam tercihlerinde de bu denli katı olmamız kimin çıkarınadır? Bu sorunun yanıtını taylar vermiştir. Biz de kafamızı kaldırıp bakalım, yakinen komşularımıza, inelim güneye, onların çocukları ve gençleriyle bizimkilerini karşılaştıralım, bu sorunun yanıtını, bu işlemin içinde bulalım.
HABER REVİZYON DERGİSİ EKİM 2017