Gelin – Kaynana İlişkileri

Bizim toplumumuzda daha temelde yapılan bir yanlış ilk sinyalleri vermektedir: “Kız alma kız verme”. Asla “erkek alma erkek verme” diye bir kavramdan bahsedilmez. Kız alınır ailenin parçası yapılır, kız verilir ailenin parçası yaptırılır.

 

Bir kız ilk kez bir başka eve gelin olarak gittiğinde; bu, O’nun için tam bir yaşam değişikliğidir.

Kendi evinde gördükleri, yaşadıkları, bir olay hakkında edindiği fikir, kişilik yapısı, tutum ve davranışları, hayata bakışı yeni geldiği evde ne kadar devam edecek? İşte sorun burada başlar.

Özellikle Anadolu’da alınan gelin tamamen en baştan değiştirilerek yepyeni bir kişilik ortaya çıkarılmak istenmektedir. Oysaki evlilik bir paylaşım, bir hayat arkadaşlığıdır.

Birbirini oyma, yontma ve değiştirmeye dayalı bir güç savaşı değildir.

Kişi kendisine karşı yapılan herhangi bir davranışı bir değer vermeme olarak algılayabileceği gibi, kaynana da gelinin rahat tavırlarını saygısızlık olarak nitelendirebilmektedir.

Burada ünlü bir düşünürün sözü aklıma geliyor: “sen ne anlatırsan anlat, senin anlattığın benim anladığım kadardır” Gelin kaynana gerginliğinin temeli bu.

İkinci ve daha biyolojik olan temel; kaynananın oğlunu paylaşmak istememesidir. Çünkü her evlat ölümsüzlüğe giden yolun anahtarıdır. Canlılar tarihi göstermiştir ki; hiçbir canlı ölümsüz değildir.

Ölümsüzlüğe, dünyaya getirilecek evlatlarla ulaşılır. İşte bu bilinçaltı faktör müthiş bir kıskançlığa, paylaşımsızlığa yol açmaktadır. Ben bunca yıl kahrını çektim, büyüttüm şimdi bir başka kadına vermek bana çok zor geliyor mantığı hakimdir kaynanada.

Gelinin ise sürekli bir değer görme beğenilme üzerine kurulu istekleri, yaşı gereği yetersiz kalabileceğini unutur.

Sevilmediğini düşünmesine, bu sevgisizlik hissi ise, depresyon, anksiyete, panik bozukluk, histeri gibi çok ciddi psikiyatrik hastalıklara yol açmaktadır.
Burada aslında en zor görev oğula düşmektedir. Herkes derdini O’na anlatırken, O annesi ve eşi arasında kalmakta aslında olan O’na olmaktadır.

Burada yapılması gereken hiçbir şekilde kimsenin birbiri arkasından konuşmamasını sağlayarak bütün her şeyi beraber konuşmak asla içe atmamak, anlatılmak isteneni davranışlara ve surat ifadesine yansıtmadan dobra dobra paylaşmaktır.

Eğer bir çözüm bulunamıyorsa bir uzmandan yardım alınmalı, psikoterapi talep edilmelidir.

Çözülemeyecek bir sorun olmamakla beraber her şeyin başının saygı olduğunu hatırlatarak ve özellikle kaynanalara şöyle sesleniyorum:

“ Siz yaşça büyüksünüz, gelininiz ise yaşça sizden küçük. O’nun hata yapması doğal. Burada sizin olgun ve anlayışlı olmanız gerekiyor. En azından oğlunuzun hatırı ve mutluluğu için.”

Haber Revizyon 2015 Ağustos arif verimli

 

HABER REVİZYON DERGİSİ AĞUSTOS 2015