RAFAEL SADİ, İsrail Gizli Servisi MOSSAD eski ajanı ve bir zamanların Irak İstasyon Şefi Eliezer Tsafrir ile Ramat Hasharon’da Haber Revizyon okuyucuları için görüştü ve ortaya çarpıcı açıklamalar çıktı.
İlginç olduğuna inandığım ve güncel olan biriyle ilgili bir soru sorarak başlamak istiyorum. Gerek Türk medyasında gerekse İsrail medyasında ve de sosyal medyada, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı Türk Gizli Servisi M.İ.T.’e MOSSAD’ın teslim ettiği söylenmektedir. Bu doğru mudur ve doğru ise ne şeklide cereyan etmiştir?
Zamanında öylesi söylentiler vardı. Bu ilk kitabım olan ANA KURDİ’yi çıkardığım zaman idi. Bu konuda herhangi bir kuşkum, ısrarla iddia ediyorum ki hiç bir zerre olsun kuşkum yoktur ki bu konuda biz Türklere yardım etmedik. Bu konudaki başarıları için Türk Gizli Servisine takdir ve tebrikleri sunmak gerektiğini düşünüyorum. Bu görevi kendi başlarına ve kimseden yardım etmeden yapmayı becermişlerdir. Mossad’ın herhangi bir yardımı olmadan hem de.
Sağolun, oldukça politik bir cevap verdiniz.
Yok, yok, gerçekten de Türk Servisini yaptığı bu etkin çalışmadan dolayı tebrik etmek ve onurlandırmak gerekir. Evet, herkes söylüyor ki MOSSAD iyi bir istihbarat servisidir ama Dünya’da iyi olan ve güzel işler başarmış başkaları da olunca onları takdir etmemiz, tebrik etmemiz de gerekir.
Bu demek değildir ki MOSSAD ile MİT arasında bir işbirliği yoktu, tabii ki vardı. Bugün durum nedir bilgim yoktur. Türk Gizli Servisi ile aramızda hiç de kötü olmayan bir işbirliği vardı ancak bu operasyon kesinlikle Türk işidir.
Peki, peki teşekkür ederim. Bugün durum nedir Türkiye ile? Bugün bambaşka bir Dünya var; geçmişten bahsetmiyorum, tabii ki bugün siz servisin içinde değilsiniz. İsrail ile Türkiye arasında ve İsrail ile Irak Kürtleri arasında neler oluyor? Evvelce anlattıklarınızdan biliyorum ki sizin Türkiye’deki Kürtlerle bir ilişkiniz yok ve özellikle PKK ile olmadığını, PKK’yı uyuşturucu ticareti yapan kaba bir terör örgütü olarak gördüğünüzü belirtmiştiniz.
Özellikle Türkiye ile ilgili bu soruyu sorduğun için teşekkür ederim. Ben yaklaşık 12 senedir emekliyim ve aslında bugün ne oluyor tam olarak bilmiyorum ama genel bir değerlendirme yapabilirim.
Sağlıklı bir emeklilik dilerim ama ajanlar emekli olmaz diye duymuştum… 🙂
İsrail açısından (en azından İsrail açısından ) Türkiye ile normal ve olumlu ilişkileri tutmak için bir menfaatler birliği vardır. Bu ilişkiler ise her seviyedeki ilişkiler için geçerlidir. Sadece güvenlik bağlamında değildir bu menfaat birliği. Ekonomik bağlamda da bu menfaat birliği önem arz etmektedir ve duyuyorum ki ekonomik konuda işbirliği devam ediyor ve diplomatik ilişkilerden çok daha iyi durumdayız. Suriye ile olan gelişmeleri de göz önüne alacak olursak Türk Hükümeti’nin Mavi Marmara konusundaki tutumu İsrail açısından halen anlaşılmazdır. İsrail Temsilcisi Yosi Cheihanover liderliğinde kurulan komisyonda Türk Temsilcisi ile ortak bir anlaşmaya varmışlardı ve bu anlaşmaya göre İsrail özür dilemeyecek ancak üzüntülerini dile getirecekti. Özür dilemek ise, kimse kusura bakmasın ki, özür dilenecek bir şeyimiz yoktur. Bu gemi sadece masum eylemcilerden oluşmuş bir gemi olmadığı gibi, silahlı donanımlı gelmiş ve askerlerimizin yaşamlarını tehlikeye atmış ve İsrail’in güvenlik menfaatlerini zedelemek isteyen militanlardan oluşmuş bir gemiydi. Ayrıca gemide İsrail’den nefret eden birçok yolcu vardı; muhtemelen tamamı. Kimse kusur bulmasın ama bunun için biz kimseden özür dilemeyeceğiz. Bu günlerde Türkiye başka bir ülkeden de özür dilemesini talep etmiş; Suriye’den düşürülen uçak için, ama bu ikisi farklı durumlardır dikkat ederseniz. Bu yeterinden fazla bir milli gurur oyunudur ve yeterinden fazla yüksek bir merdivene tırmanmaktır.
Kısa bir saptama; Mavi Marmara’da 590 kişi kadar insan vardı. Onları durdurdunuz, gemiden indirdiniz, hapse koydunuz; Beer-Şeva’daki ELA Hapishanesi’ne. Hatta sorgulamada tercümanlık yapmam için Savunma Bakanlığı’nın ricası ile ben de bu hapishaneye kadar gittim. Ancak sorgulamadan hepsini serbest bıraktınız. (Şahsınız değil tabii ama devlet) Neden? Madem adamlar suçluydu neden yargılamadınız?
Çünkü Türkiye ile iyi ilişkiler mevcuttu, bunu hesaba katmamız gerekirdi ve hatta dünya kamuoyunun da tepkisini hesaba almamız gerekiyordu. Ve gemideki insanların birçoğu da savaşmak için gelmediler. Onların çoğu İsrail’e karşı siyasi amaçlarla geldiler. Düşündük ve operasyonu tamamladığımıza göre daha olumlu davranıp onları serbest bırakmanın daha doğru olacağına karar verdik.
Bu sizce doğru bir karar mıydı?
Kanaatimce doğru bir karardı. Bakın bugünlerde gelmesi beklenen bir İsveç gemisi daha var ve yapılacak olan aynı şeydir.
Türk basınında Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan aleyhinde birçok suçlama var. Kendisinin İsrail tarafından yerleştirilmiş bir ajan olduğu iddiaları var. Bunun bir nedeni de kendisinin ABD’de bir Yahudi kuruluşu olan ADL tarafından onur ödülü almasıdır. Bu konuda diyecek bir şeyiniz var mı? Kendisi sizin ajanınız mı?
He he hee, spekülasyonlara son yok tabii. Hatta Ahmedinejat’ın da İsrail ajanı olduğunu iddia edenler de var.
Ve, ve… Öyle mi? Evet – Hayır? Ne diyorsun?
Ahmedinejat’ın yüksek sesle söylediği ve yaptığı her şey, nükleer silahlara kavuşma isteği ve çabası, üslubunun Hitler gibi olması, aslında İsrail’in kendisini izah etmesine ve İran tehlikesini anlatmasına yardımcı olmaktadır. Sonuç olarak; diyorlar ki MOSSAD ajanıdır…
Sonuç olarak Ahmedinejat sizin ajanınız mı değil mi ve Erdoğan MOSSAD ajanı mı değil mi? Hatta benim içim de MOSSAD ajanı yakıştırması var ve Erdoğan da sınıf arkadaşım olduğu için, ona da bulaşmıştır deniyor?
Maalesef ikisi de bize çalışmıyor… (gülüyor)
Sizce Erdoğan neden ülkesinde ve hatta dünyada bir anti İsrail hava yaratıyor? Kendisi buna Anti-İsrail diyor Anti-Yahudi demiyor?
Öncelikle Dünya’da dini ideoloji ile donanmış, özellikle İslami partilerde böyle bir sorun var. Her ne kadar Türkiye bir Şeriat ülkesi değilse ve laik bir Cumhuriyet olsa da bu Türkiye’nin lehine olan bir durumdur. Erdoğan’ın çocukluğdan beri Yahudi dostluğu ile büyümediğini duydum, ama bu ideoloji ile Türkiye, Sayın Davutoğlu’nun çizdiği yolda çevresindeki 3 çerçevede yüksek duvarlara toslayacaktır.
Birinci çerçeve, Arap dünyasıdır; Mısır ve diğerleri gibi.
İkincisi, İslami çerçevede de İran gibi olumsuzluklar ile karşılaşacaktır ve karşılaşmaktadır.
Üçüncüsü, Rusya gibi dış ilişkilerde de Davutoğlu’nun dış siyaseti yine kapalı kapılara ve yüksek duvarlara toslayacaktır. Rusya, Suriye gibi kendi arka bahçesi saydığı yerlerde Türkiye’nin oynamasına müsaade etmeyecektir.
Türkler çok yakın bir gelecekte anlayacaklardır ki çevresinde işbirliği yapabileceği ve güvenebileceği yegane dostu İsrail’dir.
Sanırım bilginiz dahilindedir ki İsrail ile Türkiye arasında deniz tabanı altından su, elektrik, doğal gaz ve hatta petrol taşıması ile ilgili bir proje vardı; adı Medstream idi bu projenin. Bu projeye göre Hatay’dan Hayfa ev Ashdod’a ve oradan da Hindistan’a ulaşabilecek bir boru hattı projesi idi bu.
Evet, bu türden bir proje olduğunu biliyorum ama detaylarına vakıf değilim.
Fuad Ben Eliyezer bu projenin mimarı idi.
Evet, sanırım Alon Liel de bu proje ile ilgili idi.
Bu Proje Netanyahu Hükümeti iktidara gelince durduruldu. Aslında bu proje ile ilgili olarak İsrail Enerji Bakanlığı ile Türkiye Enerji Bakanlığı arasında imzalanmış bir protokol de mevcuttur. Bu projeye dayanarak Türkiye İran ve Rusya’dan doğal gaz alacak ve İsrail üzerinden Hindistan’a satabilecekti. Bu sayede de Avrupa’nın doğal gaz pompası Türkiye’nin elinde olacaktı. Çünkü Rusya’nın doğal gazı bu hatta akacaktı ve Avrupa doğal gaz konusunda Türkiye’nin eline bakacaktı. Ve birden bire İsrail bu anlaşmayı durdurdu ve arkasından da Kıbrıs açıklarında İsrail’in ekonomik sularında doğal gaz kuyuları ve doğal gaz haberleri geldi.
Proje ve durdurulma sebepleri hakkında detaylı bilgiye sahip değilim ve Netanyahu’nun bu projeyi durdurduğu bilmiyorum, ama özellikle son günlerde Kıbrıs açıklarındaki doğal gazın taşınma maliyetleri ile ilgili olarak çıkan haberlere bakacak olursak söz konusu projenin yeniden gündeme gelmesi ve hayatiyete geçirilmesi İsrail açısından imkansız değildir. Bu Türkiye’nin İsrail’e güvenebileceğini anlaması ile beraber bir işbirliğine kesinlikle yer vardır.
Peki, İsrail’de Türkiye’ye güvenebilecek mi?
Karşılıklı bir anlaşmaya varılabilirse…
Türkiye’de yönetim değişirse mi demek istiyorsunuz?
Hayır, mevcut yönetimle bile birçok iyi işler yapılabilir; şayet Türkiye yönetimi Mavi Marmara dosyasını kapatır ve bu konuyu arkamızda bırakabilirse ve gerçekçi gündeme dönebilirse kesinlikle mümkündür.
Yani ‘İsrail olarak kızgınlıklarımız ve hesaplaşma sorunlarımız yoktur’ diyorsunuz, öyle mi anlamam lazım?
Doğru; bizim öyle duygularımız yoktur. Mesele anlaşmak ve kaldığımız yerden devam etmektir.
İsrail’deki Türkiyeliler Birliği salonlarında verdiğiniz konferansta Türkiye’nin önünde çözmesi gereken iki temel problem var dediniz. Birincisi Kürt meselesi, ikincisi de Ermeni meselesi. Bildiğiniz gibi bu Türkiye’nin kendi iç meselesidir ve İsrail’e ne kadar söz düşer tartışılabilir. Benzer durumda da Türkiye İsrail’in iç meselesi saydığı Filistin meselesinde söz söylemesi de tartışma konusudur. Nasıl ki Türkiye İsrail’in toprakların bir kısmını Filistinlilere vermesi gerektiğini söylediği gibi siz de acaba Türkiye’nin Kürtlere topraklarının bir kısmını vermesini ve/veya bir özerk bölge oluşturması gerektiğini mi söylemek istiyorsunuz? Başka bir deyişle Türkiye’ye yeni bir harita mı öneriyorsunuz?
Bu oldukça zor bir ikilemdir. Oldukça dikkat edilmesi ve yanlış anlaşılmalardan kaçınılması gereken bir konudur. Ve bu mesele İsrail’in Filistin meselesinden çok daha derin ve tehlikelidir. Türkiye Kürt meselesinde sanki bir barut fıçısı üzerindedir. Bu hafta duydum birilerinden; ‘40 milyon Kürt var’ diye. Bu hiç de azımsanmayacak bir azınlıktır.
40 milyon diye Türkiye’de mi duydunuz?
Hayır, toplam Kürt nüfusu olarak duydum bunu. Bu resmen bir barut fıçısı kadar tehlikeli bir durumdur. Hiç bir ülke daha uzun bir zaman bir azınlığa hükmedemeyecektir. Ne Irak, İran ne de Suriye Kürt azınlıklara hükmedemeyecektir; buna bir çözüm bulunması gerekir.
Gelelim Suriye’ye nedir bu mesele ne oluyor Suriye ile Türkiye arasında? Ne oldu da dostluk ve bir aşk hikayesi birden bire patladı ve savaşın eşiğine geldiler?
Aslında Türk okurlarınıza sormak isterim kendileri bu sorunun cevabını sorsunlar: ‘neden bu duruma geldik?’ diye. Türkiye ile Suriye ilişkilerine bakacak olursak, gerçekten de şaşırtıcıdır; nasıl nefretten sevgiye, aşka ve sonra da çabucak yine nefrete dönüşebildi ilişkiler. Neden bu sıçramalar? Ülkelerin tutarlı ilişkileri ve tutarlı menfaat birlikleri olmalıdır. Yoyo gibi ileri aşağı yukarı giden ilişkiler olağan ve arzu edilen değildir. Büyük düşmanlıklara ve büyük aşklara da yer yoktur devlet yönetiminde. Suriye çok zor bir dönem geçirmektedir. Orada da Suriye’de %10’luk bir Alevi azınlığı uzun bir süre Sünni çoğunluğa hükmedemez. Bu sorun değişik bir şekilde Türkiye’de de mevcuttur. Her ne kadar Sünniler çoğunluktaysa da Alevi azınlığa hükmetmelerinde sorunlar yaşanacaktır. Bu durum bütün Sünni dünyasınca bilinmektedir. 1.3 milyarlık İslam nüfüsünda sadece %10 kadar Şii’dir. İslam hukukunca Müslüman bile sayılmayan Alevi Şiilerce Suriye’de Sünnilerin yönetilmesi hem de diktatörce yönetilmesi imkansızdır ve bu ortadadır. Şu ana kadar bahse konu olan 30 bin kadar ölüden söz ediliyor. Beşar Esad bu konuda babasını bile geçmiş durumdadır. Ölü sayısının yanı sıra 25 bin kadar da kayıp insandan sözediliyor.
Bunları yapan Beşar Esad mı yoksa onu yöneten birileri mi var? O kendisi ülkeyi yönetiyor mu? Yoksa BAAS mı?
Beşar Esad ve BAAS ama Rusya da kendilerine menfaatleri icabı gereken desteği veriyor kuşkusuz. Bu bloklar arası rekabetin sonucudur. Aleviler burada aslında hayatlarına savaşıyorlar. Eninde sonunda çoğunluk azınlığı (Esad yönetimini) köşeye sıkıştıracak ve maalesef bu kez intikam saati gelecek. Doğru olup olmadığını bilmiyorum ama öyle bir değerlendirmem var ki saati gelince Beşar Esad bütün Alevi imkanlarını ve ordusunu bir yere toplayıp kendisine bir Alevi devleti kurmak zorunda kalacak ve bu Tartus-Lattakiye arasında bir yerlerde bir sahil devleti olacaktır. Ve bu, Suriye’nin parçalara bölünmesinin başlangıcı olacaktır.
İran’ın bu senaryodaki rolü nedir?
İran Şii – Alevi olarak özellikle Humeyni devriminden sonra mümkün olan her yerde etkin olma çabası içindedir. Ve bu sayede de şer zincirini kurmuş İran, Suriye ve Hizbullah ve buna da Sünni olmasına rağmen HAMAS’ı ilave ettiler. Para ve silah karşılığında HAMAS ruhlarını sattılar.
‘Paranın dini, imanı yok’ deriz Türkçede…
İran’ın hedefi daha fazla etkinlik tesis etmektir.
Bütün bu mekanizmanın ortasında Türkiye insani meseleler içinde Suriye’nin karşısında durmaktadır. Sonuç olarak bu Türkiye’yi aynı zamanda İran’ın da karşısında tutmaktadır. Yani Türkiye, Suriye ve İran’ın karşısında dururken bu Türkiye’yi sanki İsrail’in yanında duruyormuş gibi bir duruma sokmuyor mu? Anlaşılan o ki ortak düşmanlarımız var…
Tam olarak benim söylediğim de budur zaten.
İşte bu nedenle de, gördünüz mü, Erdoğan İsrail karşıtı değil aksine İsrail yandaşıdır diyorlar…
Bakın Türkiye Hükümeti, Davutoğlu’nun stratejisini uyguluyor ve bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun etkinliğini sağlamaya çalışıyor. Arap çerçevesinde bu işlemeyecektir. Araplar ile Türkler arasında sevgi yoktur. Mısır, Arap dünyasının lideri olan ülkedir ve bu liderliği Türkiye’ye kaptırmayacaktır. İslami çerçevede İran bunu kabul etmemektedir. Hatta Suudi Arabistan da Türkiye’nin İslam aleminin liderliğini onaylamamaktadır. Türk çerçevesinde (Türki Cumhuriyetler) de Rusya bunun karşısında olacaktır. Bir Türk yetkiliden duyduğum bir atasözü bana şöyle tercüme edildi; ‘Türk bahçesinde sadece Türklere ait köpekler havlayabilir’. Bu ifadeyi, yabancı unsurların Türkiye içinde faaliyet göstermesini istemedikleri zaman söylemişlerdi. Aynı şeyi de bugün Ruslar söylemektedirler ve bir zamanlar Rusya’nın arka bahçesi olan Türki Cumhuriyetlerde Türklerin etkin olmalarından hoşnut değillerdir. Ve Ruslar bu konuda çok çabuk kararlar alırlar.
İsrail açısından bir tehlike var mı? Suriye konusunda diyorum; bilinen bir gerçektir ki kimin başı sıkıntıdaysa İsrail’e kafa tutar durumu toparlamak için.
Genelde her şeyde hep kötü ve hep iyi yoktur. Reel politikada Suriye – İran şer birliğinin yıkılması iyidir. Bu şekilde İran daha yalnız kalacaktır. Bu aynı zamanda Hizbullah’ın da yalnızlaştırılması bağlamında da iyiydir. Bunun arkasında ise Arap baharı ile yönetime İslami ağırlıklı partilerin geçmesi iyi değildir. Müslüman kardeşler ve Salafilerin yönetimlerde olması geleneksel olarak kanıtlanmıştır ki ne İsrail için ne de Aleviler için olumludur. Kendi ülkelerinde yaşayan Yahudiler ve Hıristiyanlar için de iyi değildir. Bu aslında geçici bir dönem olacaktır. İnanıyorum ki Arap ve İslam Dünyası kendileri için iyi olan, hakkaniyet, refah ve insanca yaşam haklarını verecek doğru sistemi bulacaklardır. Ve bütün Dünya da demokratik sistemden daha iyisi kanıtlanamadığına göre oralarda da oluşturulacak sistem, zaman içinde bu olacaktır.
———————————————————————————————————————————————-
RAFAEL SADİ has made an interview with Eliezer Tsafrir, a former agent of MOSSAD and the Station Chief in Iraq for Haber Revizyon readers and there came out some very striking statements.
Was it MOSSAD, who gave Abdullah Öcalan into M.I.T’s costody?
I’d like to begin with a question about someone whom I believe is still interesting and topical. It’s been said both in the Turkish media and the Israeli media as well as the social media that it was MOSSAD who gave PKK leader Abdullah Öcalan’s custody to M.I.T. Is this correct and if so, how did it happen?
There were rumors about it then. It was when I had published my first book ANA KURDI. I have no doubt, not even the slightest doubt about it that we did not help the Turks. I think the Turkish National Intelligence Agency should be praised and congratulated for their success in this issue. They managed to accomplish this mission on their own, without help from anyone else. And even without the help of MOSSAD.
Thank you. That was quite a political answer.
No, no, the Turkish National Intelligence Agency should be congratulated and honored about this efficient work they have accomplished. Yes, everyone says that MOSSAD is a good intelligence agency but when there are others who succeed in doing good work, we must praise and congratulate them. This does not mean there was no cooperation between MOSSAD and MIT, of course there was. I do not know the current situation. There was quite good cooperation with the Turkish National Intelligence Agency but this is definitely an accomplishment of the Turks.
Well, thank you. How about today’s situation with Turkey? Today the world is completely different, I do not mean the past; today you are not a member of the secret service. What is going on between Israel and Turkey and Israel and the Iraqi Kurds? I know from your former statements expressing that you have no relation with Kurds and PKK and you regarded PKK as a brutal terrorist organization who deals drugs.
Thank you, especially for asking this question. I’ve been retired for almost 12 years and I do not know what exactly is going on today but I can make a general review.
I wish you a happy retirement but I have heard that agents never retire
From Israel’s point of view (at least from Israel’s point of view), there has been a pool of interests in order to keep the relationship normal and positive. These relationships apply not only to security issues but issues of all levels. This pool of interests is also of great importance in financial context and I hear that cooperation in economic issues is still active and we are in a much better condition than the diplomatic relations. When we consider the political developments with Syria, the attitude of the Turkish Government about the Mavi Marmara is still hard to understand from Israel’s point of view. They had come to an agreement at the commission established under the Israeli representative Yosi Cheihanover and according to this agreement; Israel would not apologize but express sadness.
Apologizing; sorry but we have nothing to apologize for. This ship carried not only innocent activists but also armed militants who threatened the lives of our soldiers and damage the Israeli security interests. In addition, there were many passengers full of hatred towards Israel; possibly all of them. Sorry, but we will not apologize from anybody. These days, Turkey demanded an apology also from another country for the brought down plane, but these two are different situations if you notice. This is an exaggerated game of national pride and climbing up a ladder higher than you can climb.
A brief determination; there were almost 590 people on the Mavi Marmara. You stopped them, deported from the ship and put them in jail to the ELA prison in Beer-Sheva. Moreover, with the request of the Ministry of Defense, I also went to this prison to be an interpreter during the interrogation. But you released all of them without interrogating. (Not you personally but the state) Why? If they were guilty, why didn’t you prosecute them?
Because we had good relationships with Turkey and we had to take this into consideration and also we had to consider the reaction of the rest of the world. And most of the people on the ship hadn’t come to make war. Most of them came for political purposes to Israel. We thought; since we have completed the operation, we decided that it would be more appropriate to act positively and release them.
In your opinion, was this a correct decision?
In my opinion, it was a correct decision. Look, another ship, a Swedish ship is also expected and the same will be done.
Are Tayyip Erdoğan and Ahmedinejad Israel Agents?
There are many accusations to the Turkish Prime Minister Mr. Erdoğan, in the Turkish media. It is claimed that he is an agent positioned by Israel. Another reason to this is that he was awarded with the honor prize given by ADL, a Jewish organization. Do you have anything to say about it? Is he your agent?
Hah, hah, haa, of course there is no end to speculations. There are also those who claim that Ahmedinejad is an agent of Israel.
And, and… Is he? Yes-no? What do you say?
What everything Ahmedinejad shouts loud and does, his desire and struggle to own nuclear weapons, his Hitler- like style in fact helps Israel to explain itself and the Iran danger. As a result, they say he is a MOSSAD agent…
As a result, is Ahmedinajad your agent and is Erdoğan a MOSSAD agent or not? There’s also a story made up to suit me as a MOSSAD agent and since Erdoğan was my classmate, it is said that he must have been involved in it, too.
I am afraid none of them work for us (smiles)…
Why do you think Erdoğan is creating an anti-Israeli atmosphere in his country and also in the world? He calls this anti-Israeli but not anti-Jewish.
First of all, in the political parties adopting a religious ideology, especially in the Islamic parties, there is such a problem. However, Turkey is not a country of Sharia but a secular Republic which is an advantage to the country. I have heard that Erdoğan was not grown up with sympathy towards Jews but Turkey, with this ideology and the route Mr. Davutoğlu maps, will hit against high walls in 3 issues.
The first issue is the Arab world; such as Egypt and the others. Secondly, it will be and has been going through conflicts in the Islamic context, just like Iran. Thirdly, in relationships; as with Russia, Davutoğlu’s foreign policy will face shut doors and high walls. Russia will not let Turkey play in the places such as Syria which he considers as his backyard. Turks will soon realize that the only friend they can cooperate and depend on is Israel.
I think you have the information that there was a project named Medstream; a project which would run water, electricity, natural gas and even petrol under the sea. According to this project, it was a pipe line project that would reach from Hatay to Hayfa ev Ashdod and from there to India.
Yes, I know there is a project of this kind but I am not informed about the details.
Fuad Ben Eliyezer was the architect of this project.
Yes, and I think Alon Liel was also involved in this project.
This project was suspended when the Netanyahu government came to power. In fact, there is a protocol about this project that the Israeli Ministry of Energy and the Turkish Ministry of Energy have signed. With this project, Turkey would buy natural gas from Iran and Russia and would be able to sell it to India over Israel. By this way, the natural gas pump will be in Turkey’s hands because Russia’s natural gas would flow through this line and Europe would be dependent on the natural gas from Turkey. And suddenly, Israel suspended this treaty and following that, news of natural gas wells and natural gas of Israel at the offshore of Cyprus were heard.
I do not know about the project and the reasons for suspension and I do not know if Netanyahu stopped this project but for Israel, when we consider the news notifying the cost of running natural gas from the offshore of Cyprus, the mentioned project is not impossible to come to the agenda again and be brought into action. If Turkey realizes that they can trust Israel, there surely is a seat for cooperation.
Well, will Israel be able to trust Turkey again?
If a mutual agreement can be made…
Do you mean if the government in Turkey changes?
No, much good work can be done with the current government if the Turkish Government closes the Mavi Marmara case and leaves this behind and return to the real agenda, this is definitely possible.
So you are saying; “as Israel, we have no resentments and problems with settling old scores with”… Is it how I should understand?
Right, we do not have such feelings. The matter is to come to an agreement and move on from where we have left.
At the conference you held at the halls of the Turkish Association in Israel, you stated that there are two major problems that Turkey needs to solve. The first is the one with Kurds and the second with Armenians. As you know, this is an internal issue of Turkey itself and it is arguable if Israel should have a word about it. Similarly, it is a matter of discussion whether Turkey should have a word about the Palestine conflict which Israel considers a national issue.
Are you trying to say; Turkey should give the Kurds a part of its land or/and should set up an autonomous region, just like Turkey saying Israel should give a part of its land to the Palestinians? In other words, are you suggesting Turkey a new map?
This is a very difficult dilemma. It is a hot button issue and misunderstandings must be avoided.
And this issue is a deeper and more dangerous issue than the Israel’s Palestine issue. Turkey, on the issue of the Kurds is as if it is on a powder keg. This week I heard from some people that there are 40 million Kurds. This is a minority that cannot be underestimated.
Was it in Turkey that you have heard there are 40 million Kurds?
No, what I have heard is the total number of Kurdish population. This is a highly dangerous situation, just like the powder keg. No country in the world could dominate any minority for such a long time. Neither Iraq nor Iran can dominate the Kurdish minority any longer and there has to be a solution to this.
Now let’s talk about Syria; what exactly is going on between Syria and Turkey? How come such a friendship and love story suddenly ended and they came very close to make war?
In fact, I would like to direct this question to your Turkish readers so that they ask the same question; ‘why have we found ourselves in this situation?’ When we consider the relations between Turkey and Syria, it is so surprising how hatred turns into love and compassion and switches to hatred again. Why are there such bounces? Countries should have consistent relationships and coherent mutual interests. Relations that bounce like a yoyo are not usual and desired. There is no seat for over hostility and big loves in the government of countries. Syria is going through tough times. The 10% minority of Alevis also cannot rule a majority of Sunnis for a long time. This problem also exists in Turkey in a different way. Although the Sunnis are the majority, there will be problems in governing the Alevi minority. This situation is something that the rest of the Sunni world is well aware of. There are only 10% Shias within the 1.3 billion Islamic populations. In Syria, it is impossible for the Sunnis to be ruled imperiously by Alevi-Shias who are not even considered Muslims in the Islamic law. 30 thousand people are said to be dead. Bashar Assad has surpassed his father in this issue. Besides the number of deaths, there are also 25 thousand people who are said to have been lost.
Is it Bashar Assad who actually does these or are there others controlling him? Is he ruling the country himself? Or the BAAS?
Bashar Assad and BAAS; but surely Russia does provide the required support for their own interests. This is the result of the competition among blocks. Alevis here actually are fighting for their lives.
Sooner or later, the majority will corner the minority (the Assad government) and unfortunately this time it will be the time for revenge. I do not know whether I am right or wrong but I have such an evaluation that Bashar Assad will ultimately gather all his Alevi means and his army at one place and will have to establish an Alevi country which will be at the coast between Tartous and Lattakia. And this will be the beginning of Syria splitting into pieces.
What is Iran’s role in this scenario?
Iran as Shai and Alevi, and especially after the Khomeini revolution, has been trying to be active in every possible area. And by this way, Iran who has set up the Sharia chain added Syria and Hezbollah and HAMAS although it is of Sunni origin. They sold their HAMAS soul in exchange with money and weapons.
We say ‘money has no religion and faith’ in Turkish.
Iran’s target is to found more activity.
In the middle of this mechanism, Turkey is standing against Syria in terms of humanity issues.
As a result, this places Turkey against Iran at the same time. Well, doesn’t this seem to put Turkey in such a situation as if they are taking sides with Israel while standing against Syria and Iran? Apparently we have common enemies…
That is exactly what I am saying.
Well, you see, that is the reason why they say Erdoğan is not anti-Israeli but in fact a proponent of Israel.
Look, the Turkish Government is following Davutoğlu’s strategy and trying to achieve the once upon a time efficiency of the Ottoman Empire. This would not work within the Arab frame. There is no love between the Arabs and the Turks. Egypt is the leading country of the Arab world and would not give this leadership away to Turkey. Within the Islamic frame, Iran does not agree with this. Even Saudi Arabia does not approve of Turkey’s leadership of the Islamic world. Russia would also stand againsT this when the Turkic Republics are considered. A proverb that I have heard from a Turkish official was translated as; “Only Turkish dogs can bark in a Turkish garden”. They used this expression when they unwelcomed foreign activity in Turkey. Today, Russians say the same thing and they are not happy with Turkish activity in the Turci Republics where they regard as their backyard. And Russians decide pretty quickly on issues like this.
Is there a danger for Israel? I mean the Syria issue; it is a common truth that whoever goes into trouble defies Israel to cover up the situation.
Generally there is no such thing as bad or good at all. In real politics, it is good that the cooperation of Syria and Iran is spoiled. By this way, Iran will be more isolated. This is also beneficial within the isolation of Hezbollah context.
Furthermore, it is not good that the Islamic parties take control along with the Arab spring. The Society of the Muslim Brothers and Salafis traditionally proved to bring no good neither to Israel nor the Alevis. It is also not good for the Jews and the Christians residing in their country. This would in fact be a temporary period of time. I believe the Arab and the Islamic world will find the right system which will provide them the justice, welfare and human rights they deserve.
And since there is no system proven to be better, democracy will be the adopted system there in time.
HABER REVİZYON DERGİSİ ARALIK 2012