Türkiye, Suriye’de harp çığırtkanlığı yaparken, bu ülkede gelişen olayların, Suriye’nin iç dinamiklerinin talebiyle değil, bazı güçlerin kendi ulusal çıkarlarını korumak istedikleri için yaşandığını görmesi gerekir.
Başta ABD olmak üzere bölgede, doğrudan ya da dolaylı çıkarları olan ülkeler, bölge devletlerine karşı, kendi ulusal menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmaktan hiç çekinmemektedirler.
Türkiye’nin ulusal yararı Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmamasıdır.
Irak’ın toprak bütünlüğü “Kırmızı çizgilerimize” rağmen parça parça edilerek, ABD ve İsrail’in istediği “Kürdistan Özerk Yönetimi” kuruldu.
Aynı şekilde şimdi de Suriye federasyona dönüştürülüp, en uzun kara sınırımız olan Suriye’nin Kuzeyinde, bu kez de PYD’nin egemen olduğu, Kuzey Suriye Kürt Özerk bölgesi” kurulmak istenmektedir.
Türk hükümeti de bilinçli ve Türkiye’nin ulusal çıkarlar aykırı bir şekilde bu bölünmeye destek vererek, bir anlamda Öcalan’a söz verdiğini düşündüğüm, yeni bir Kürt Özerk Bölgesi’nin kurulmasını teşvik etmektedir.
Suriye’de kimyasal silahı kimin kullandığına dair henüz kesin bir bilgi yokken, batı kamuoylarında planlanan saldırıyı haklı göstermek için yoğun bir dezenformasyon yapılıyor.
İnsanoğlu balık hafızalı olduğu için Irak’ın da aynı yalanların söylenmesinin ardından vurulduğunu ve bugünkü parçalanmış Irak devletinin ortaya çıktığını hatırlamamaktadır.
Ancak sonradan Irak’ta kimyasal silah bulunamadığı dünyaya fazla da gürültü çıkartmadan açıklanıvermişti.
Şimdi Suriye’de aynı oyun oynanıyor.
Rusya ve Çin’in müdahaleye karşıt tutumları nedeniyle BM Güvenlik Konsey’inden bir askeri müdahale kararı çıkartmak mümkün görülmüyor.
Bu durum karşısında, uluslararası hukuki meşruiyeti olmayan, bir “Gönüllüler Koalisyonundan” bahis ediliyor. Türkiye’de buna çok hevesli olduğunu ortaya koyuyor ve bunu yaparken de, Davutoğlu vasıtasıyla Suriye’deki olaylarla hiçbir benzerliği olmayan Bosna ve Kosova örneklerini veriyor.
Balkanlar ve Orta Doğu, çok farklı coğrafyalardır.
Serebrenica müdahalesi hiçbir bölgesel desteği olmayan, askeri güç olarak da zayıf Sırbistan’a, soy kırım uyguladığı gerekçesiyle yapıldı.
Orta Doğu birçok bölgesel ve bölge dışı ülkenin çıkarlarının çatıştığı çok karmaşık bir yapı olduğu gibi, Suriye’nin bölge ve bölge dışında güçlü devlet ve devlet dışı destekçileri de vardır. Bu nedenle Serebrenica müdahalesi Suriye ile benzeşmez.
Orta Doğu’da önemli bir siyasi aktör olan Rusya ve bölge ülkelerinden İran ve Irak Merkezi yönetimi Esad’ın güçlü destekçileridir.
Esad rejiminin devamı, devlet dışı bir güç olan Lübnan Hizbullah’ı için bir var olma mücadelesidir.
Rusya’nın Akdeniz’deki yegâne üssü Suriye’dedir. Yani Suriye, Rusya’nın Arap dünyasındaki en önemli stratejik ortağıdır. Suriye’ye yönelik bir askeri harekâtın bölgede çok önemli uluslararası yansımaları olacaktır. Türkiye Suriye bataklığından özenle uzak durmalıdır.
Nitekim ABD Genel Kurmay Başkanı Martin Dampsey, daha geçtiğimiz günlerde bir Kongre üyesine gönderdiği mektupta, bir ABD saldırısının Suriye’deki askeri dengeyi değiştirebileceğini, ancak bu operasyon sonrası güçlenecek muhalefetin ABD çıkarlarını kollamasının kuşkulu olduğunu söylemiştir.
Görüldüğü gibi, ABD’nin oradaki pozisyonu “ABD Çıkarlarını” kollamaktır. Yoksa Baas rejimini yıkıp oraya demokrasi getirmek değildir.
Nitekim, ABD’den yapılan son açıklamada da Suriye’de bir rejim değişikliği hedeflenmediği vurgulanmıştır.
Demek ki sorun rejim değil ABD’nin çıkarlarıymış Türkiye’nin gözden kaçırmaması gereken nokta, Suriye’de, Ortodoks Hıristiyanlar, Nasturiler, Süryaniler, Türkmenler, Araplar, Kürtler beraberce, elbette bir otoriter bir rejimde, baskı altında ama bir arada yaşıyorlar.
Bir dış müdahale Irak’ta olduğu gibi Suriye’nin de kaosa ve çok daha uzun sürecek bir iç savaşa sürüklenmesi ve parçalara bölünmesine neden olur. Bu parçalara bölünme Büyük Kürdistan projesinin ikinci ayağı olan Suriye Özerk Kürt bölgesinin oluşmasını sağlayacağından, İsrail’in de işine gelir.
Bu durum aynen Irak’ta olduğu gibi Türkiye’nin aleyhine olur, bölgeyi ateş topu haline getireceği gibi Türkiye’nin toprak bütünlüğünü de tehlikeye sokar.
Onun için Türkiye savaş çığırtkanlığı yapmak yerine, bu müdahaleyi, BM Güvenlik Konseyi karar dahi alsa durdurmaya çalışmalıdır.Türkiye’nin uzun vadeli yararı bu yöndedir. Suriye bataklığına girmemelidir.
Ama ülke içinde başarısızlığa uğrayan siyasal iktidarlar, içeride demokrasiyi askıya alabilmek için dış maceralar ararlar.
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur.