Yoksulluğun Çocukları / Children Of Poverty

Dünyadaki en önemli sorunlardan biri yoksulluk. Uluslararası tanımlamaya göre yoksulluk sınırı, günde ortalama 1-2 dolar gelire sahip olmak. Bu da insani yaşam haklarından payınıza düşenin en azını elde etmek anlamına geliyor.

İnsanlar yoksulluktan payını farklı ölçütlere göre alıyorlar. “Mutlak yoksulluk” ölçütleri insanın yaşamını sürdürebilmesi için elde etmesi gereken minimum gereksinimleri temel alırken “görece yoksulluk”, kişinin içinde bulunduğu yaşam koşullarını, içinde yaşanılan toplumun refah düzeyine göre değerlendirip bu yaşam standartlarına asgari erişime sahip olanları yoksul diye tanımlıyor. Bu bağlamda “yoksul” kelimesinin anlamı bir ülkeden diğerine farklılık gösteriyor.

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün 30 Aralık 2011 verilerine göre Türkiye’de 18 yaş altında 25 milyon civarında çocuk var. Çocuklar arasındaki göreli yoksullukla ilgili son OECD verileri, Türkiye’de bu yoksulluğun yüzde 24,6 ile OECD ülkeleri arasındaki en yüksek oran olduğunu göstermektedir. Oran, OECD ortalamasının iki katıdır.

Genel olarak bakıldığında “yoksulluk eşittir yoksunluktur” demek doğru olabilir.

Bir çocuk doğar… Anne babasının geçmişi, eğitim düzeyi, yaşayacağı yer ve kendisine sunabilecekleri ile ilgili tercih hakkı olmadan.

Yoksul bir aileye doğmuşsa, bu yoksulluğun kendisine getirdiği zor koşullarla mücadele etmeyi ve öncelikle var olmayı öğrenir.

Yoksulluk, en başında sağlıklı beslenmeden yoksunluktur. Çocuk sağlıklı ve dengeli beslenmezse beyin ve fiziksel gelişimi, dolaylı yoldan duygusal gelişimi de olumsuz etkilenmektedir. Çocuğun bu nedenlerden dolayı ileride öğrenme problemleri yaşaması olasılığı diğerlerine göre yüksektir. Bu nedenle bazı ülkelerde özellikle yoksul bölgelerde yaşayan yoksul çocuklar için geliştirilen özel eğitim programları vardır.

Yoksulluk, çocuklar için çabuk büyümek ve çocukluğunu hak ettiği şekilde yaşayamamak anlamına da gelir bir yandan. Kimi zaman sokakta mendil satmaya zorlanmak ve işgücünün sömürülmesi, kimi zaman kalabalık aile üyeleri arasında varlığı ile yokluğunun fark edilmemesi anlamına gelebilir.

Hangi ekonomik koşulda yaşarsa yaşasın, çocuk özenir… İmrenir… Ve belirli bir yaştan sonra da sorgulamaya başlar. Arkadaşları gibi giyinmek, onlar gibi renkli kalemlerle resim yapmak ister. Önemini veya anlamını bilmediği halde apartman dairesinde oturan bir çocuk, neden ziyarete gittikleri arkadaşı gibi bir villada oturmadıklarını, neden oynayacağı bir bahçelerinin veya yüzeceği bir havuzun olmadığını sorabilir. Orta veya yüksek gelir grubundan olan çocuklar mantıklı ve sabırlı açıklamalarla başka dezavantajlarla mücadele etmedikleri için açıklamaları anlayışla karşılayabilir ancak yoksullukla tanışan çocuk için durum oldukça farklıdır. Onun için seçenekler olsa da o temelde öncelikle var oluşunu kabullendirmek ister.

Bir çocuğun belirli bir yaşa kadar geleceğini şekillendirmek ve refaha ulaşmak için eğitim almak ve başarılı olmak gibi bilinçli olarak gerçekleştirdiği bir davranışı yoktur. O sadece kabul gören ne varsa onu yapar. Çocuklar görür, çocuklar yapar.

Eğer kendisini ifade edecek ortam bulamamışsa, ihtiyacı olan sevgi, ilgi gibi temel ihtiyaçlarına da karşılık bulamıyorsa, onaylanmayan, kural veya yasa dışı olan davranışlara yönelme olasılığı artar.

Transaksiyonel Analiz’in kurucusu Eric Berne’e göre insan, diğerlerinden kabul görme ihtiyacındadır ve yaşamsal önem taşıyan kabul iletilerini almak için her yolu dener.

“Okşama” diye tanımladığı bu kabul iletilerini olumlu davranışlarıyla bulamıyorsa, olumsuzu dener ve ne yapar eder, alır! “Kabul iletisi almayan insanın omuriliği kurur”, der Berne.

Uçurumun kenarında olmak gibi, kritik hassasiyet taşıyan, sınırını koşulların belirlediği bir durumdur yoksul çocuk olmak.

Dünyada ve ülkemizde yoksul yaşamın içinden bir şekilde çıkmış ve başarılı olmuş çok fazla insan örneği var.

Karşılaştığı zorluklara rağmen hayatı ve yaşamayı seven, iyimser düşünen, yılmazlık becerilerine sahip olan, içine düştükleri koşullara uyum sağlayabilmek için bu becerileri otomatik olarak kazanan bireylerin başarılı olduğu bir gerçektir.

Bir yandan yoksullukla mücadele edip çocuk haklarını desteklerken diğer yandan da bu koşulları ve ihlalleri nasıl önleyebileceğimize odaklanmak daha kalıcı ve sürdürülebilir çözümler üretecektir. Ekonomik olarak zorluk yaşasalar da, pozitif benlik algısı ve değerleri, hedefleri olan ve bunlar için hakkı olan destek ve gücü bulabilen çocuklar olarak büyümelerini sağlamak hepimizin sorumluluğu.

Peki, bir birey olarak “ben bu konuda ne yapabilirim?” diye kendimize sorduğumuzda neler geliyor aklımıza? Gecenin geç saatlerinde ellerinde mendil, su, sakız satan çocuklar gördüğümüzde; her ne kadar vicdanımızı rahatlatacak olsa da bir şeyler satın almaktan uzak durarak ve onların çocukluğunun ve yoksunluğunun suiistimal edilmesini engelleyerek başlasak mesela…

Yapabilenler maddi yardımı çocukların ve ailelerinin onurlarını ve gururlarını dikkate şekilde yaparken manen de değerli olduklarını, bu dünyaya sadece ve sadece varlıklarıyla bile bir güzellik kattıklarını bir şekilde ifade ederek başlasa?

Çocuklar ötelenme, ayrımcılık ve yaftacılık içermeyen ve yapıcı bir tutumla karşılaştıklarında ayna misali cevabını aynen olumlu davranışlar ve gelişim göstererek verirler.


 

 

CHILDREN OF POVERTY AND DEPRIVED WORLDS

Poverty is one of the most important problems in the world. Internationally defined poverty threshold is having an income of 1-2 dollars per day. And this means getting the least of your share out of your rights to live humanly.
P
eople get their share from poverty according to different criteria. “Absolute poverty” criteria base the threshold to what a person’s minimum requirements to survive are whereas “relative poverty” evaluates the person’s life conditions by comparing to the society’s level of welfare and calling those who have minimum access to these standards poor. Within this context, the definition of the word “poor” varies from one country to another.

According to the data provided by the Ministry of Interior- Population and Citizenship Directorate on December 30, 2011, there are 25 million children under 18. The latest OECD data on the relative poverty among children show that this kind of poverty with a rate of 24.6 in Turkey is among the highest in OECD countries. This rate doubles the average of the OECD.

In general, it might be right to say that “poverty is equal to deprivation”.

A child is born… Without being given the right to have a choice on his parents’ past, level of education, place to live and what they might provide him. If he is born into a poor family, first he learns to struggle against the difficulties that poverty brings and to survive.
Poverty is initially being deprived of a healthy diet. Unless a child has a healthy and balanced diet, his brain and physical development and indirectly his emotional development are affected negatively. Due to these reasons, his probability to have learning difficulty in the future is higher when compared to the others.

On the other hand, for children, poverty means growing up quickly and not being able to have a childhood as they deserve. Sometimes it may mean being forced to sell handkerchiefs on the street and exploitation of his work force and sometimes it might mean not being recognized whether he exists or not among the family members.

No matter what economic conditions he lives in, the child wants to imitate… He envies… And after a certain age, he begins to question things. He wants to dress up and draw pictures with colored crayons just like his friends do. Although he does not know the importance or the meaning of it, a child who lives in an ordinary flat may ask why they do not live in a villa just like his friend whom they had visited and why they do not have a backyard to play in or a pool to swim. Children of average or high income may tolerate logical and patient explanations because they are not challenged by other disadvantages but it is quite different for a child who met poverty. Although there are options for him, he initially wants to make his existence recognized.

Until a certain age, a child performs no conscious actions to shape his future or go to school and be successful to reach welfare. He just does whatever is acknowledged. Children see, children do.
If he could not find an environment to express himself and if he cannot find any response to his basic needs such as being loved and cared his probability to head towards the disapproved and the illegal increases.

According to Eric Berne, the founder of Transactional Analysis, a human being feels the need to be recognized by others and he would do anything to receive these recognition messages of vital importance. If the person cannot receive the recognition messages that Berne called as “strokes” with positive behavior, then he tries the negative one and does whatever it takes to receive these strokes. Berne says that the spine of a person who does not receive any strokes will dry out.

Just like being at the edge of a precipice, being a poor child is a condition of critical delicacy where its borders are defined by the circumstances.

In the world and in our country, there are many examples of outliers who somehow have managed to get out of that poor life and become successful. It is a fact that individuals who love life and living, think optimistically and have skills for resilience automatically learn these skills due to the circumstances they fall into and become successful.

While we fight against poverty and support children’s rights, focusing on how we can prevent these conditions and violations would provide more permanent and sustainable solutions. Although they suffer from economic difficulties, it is all our responsibility to help them grow up as children who adopt a positive perception of identity, have values and goals and who find the support and strength they deserve for these.
Well, what comes to our minds when we ask ourselves as individuals about what we can do? How about we begin with avoiding to buy stuff from children who sell handkerchiefs, water or chewing gums although buying will comfort our conscious and preventing their childhood and deprivation to be abused…

How about those who can, provide their financial support by taking the children’s and their families’ self-esteem and pride into consideration and spiritually by somehow expressing them that they bring this world beauty even only with their existence?

When they meet with an attitude that does not bear exclusion, discrimination, labeling and a constructive attitude, children, just like a mirror respond with the same positive behavior and attitude.

haberrevizyon yoksulluğun çocukları 1 haberrevizyon yoksulluğun çocukları 2 haberrevizyon yoksulluğun çocukları 3 haberrevizyon yoksulluğun çocukları 4 haberrevizyon yoksulluğun çocukları 5 haberrevizyon yoksulluğun çocukları 6 haberrevizyon yoksulluğun çocukları 7

HABER REVİZYON DERGİSİ EKİM 2013

Bir cevap yazın