Farkına varalım ki bugün, dünün yarınındayız.
Bugün için kurulan kiminin hayalleri gerçek oldu, kimi de bir başka seçime veya bir başka etkinliğe kaldı. Bugün ortaya çıkan durum birçok insanımızın yeni hayaller kurmasına sebep oluyor ve olacak da. Kaç kişinin de hayatında ne gibi değişiklikler olacağını hep beraber göreceğiz. Türkiye’de seçim olsa da olmasa da seçimle değişmeyecek durumlar var. Öyle ki yapanın kârda, yapmayanın da zararda olduğu şeyler.
Değişmeyecek durumlar… Yeryüzü kuruldu kurulalı ve insanoğlu yaratıldı yaratılalı hep insan ve hatta tüm canlılar birbirlerinden farklı olagelmiştir. Bu farklılıklara dayanarak kimi diğerlerini dışlamış, kimi de onlara dayanarak haksız yere itibar etmiş, imtiyaz sağlamıştır. İnsanlığın sanırım en başından beri yetimler ve öksüzler hep olmuştur. Hastalıklar, yaşlılıklar, ölümler de öteden beri yine olagelmiştir. Buna benzer o kadar çok şey sayılabilir ki belki sayfalar yetmez. Mevsimler, günler, geceler, kıtlıklar, bolluklar, felaketler, mucizeler…
Burada önemli olan nedir? Tüm bunların karşısında nasıl bir pozisyon aldığımız çok önemli. Farklı bedensel özelliklere sahip insanlarla karşılaşınca ne yapıyoruz? Birilerinin başına felaket gelince biz ne yapıyoruz veya bizim felaketimiz karşısında onların olumlu veya olumsuz pozisyonlarını görünce biz ne yapıyoruz? İnsanlık tüm bunlarla ilgili tecrübeleri neticesinde birçok değer ve yöntem üretmiş. Kibirlenip bunları küçük görmektense anlamaya çalışmak, keşfetmeye çalışmak sanırım en doğrusu olur. Ya bunlar karşısında siyasetçilerimizin pozisyonları?
Türkiye’de çok yoğun olmasa da bir seçim atmosferi yaşadık, yaşıyoruz. Ya dünyada? Seçimlerden bağımsız birşeyler olmaya devam ediyor. Mesela, petrol 50, 100 seneden beri çıktığı yerlerden çıkmaya devam ediyor.
Akdeniz, Atlas Okyanusu, Hürmüz Boğazı, Süveyş Kanalı, kıtalar yerli yerinde duruyor. Kıbrıs da bu arada yerini değiştirmedi. Bu dönemde Türkiyemiz’in, bütün bu dünya coğrafyasındaki pozisyonu ne olacak? Devletler bu değişiklikleri birkaç asırda bir gerçekleştirebilirler.
Unuttunuz mu? İngiltere, Fransa, Rusya gibi ülkeler Osmanlı’yı parçalama çalışmalarına taa 17. Yüzyılda yoğun bir şekilde başlamışlardı. 3 asırda sonuç aldılar. Türkiye’de seçimler olup biterken diğer ülkeler Türkiye ile ilgili planlarına aralık vermeksizin devam ediyorlardı.
Normali de budur. Türkiye’deki ilgili birimlerin de dünyayla ilgili çalışmalarına seçimlerden bağımsız olarak devam etmelileri gerekirdi zaten.
Şu an itibarıyla hükümetin nasıl teşkil edeceğini, bakanlar kurulunda kimlerin olacağını bilmiyoruz. Bilmediğimiz başka bir şey de anayasa ile ilgili çalışmaların sonucu.
Seçim sonrası bu tablo ile bakarsınız Şeytan’ın ayağını kırar, partiler bir araya gelir ve şöyle hepimizin memnun olacağı bir anayasa yaparlar.
Ne var ki kendi söylediğime kendim bile inanamıyorum. Sanki “Şeytan’ın ayağını kırmaktansa milletin boynunu bükmeye devam ederiz.” der gibi bir durum söz konusu.
Önümüzdeki günlerde önemli değişiklikler bizi bekliyor. Basit parti meselelerini aşıp Türkiye kaygısıyla hareket edilmesini arzu ediyoruz.
Gerek dünyayla, gerek Türkiye ile ilgili olarak şu veya bu şekilde ister basit, ister karmaşık, ister büyük, ister küçük, ister bencil, ister diğer gam kararlar alınsın her siyasetçi kendi istikbalini belirler. Sanırım bu sözler, yakın zamanda bugünlerdeki kadar size de anlamlı gelmemiştir.
Devir, siyasetçilerimizin birbiriyle el ele vermeleri, bizim de hem birbirimizle hem de siyasetçilerimizle el ele verme devridir.
Devirler değişse de insanlık âleminde ve yeryüzünde değişmeyen durumlar var. Gerek kişisel âlemimizle, gerekse müşterek âlemimizle ilgili dün beklediğimiz yarınlar bugün geldi.
Dünlerin yarınları her gün gelmeye de devam edecek. Bilemediğimiz zamanda başlayan bu süreç yine bilemediğimiz zamana kadar devam edecek. Bunlar da seçimden bağımsız.
İşte seçimden bağımsız durumlara karşı pozisyonumuzu el ele iyi belirleyip sonucun iyi olmasını sağlamak durumundayız.
Ya yapmazsak?
Dün yapmayanların bugün yaşadığını yaşamaktan kendimizi alıkoyamayız.