Bizim Yeoşua – Yuşa İstanbul’da… Mı?

Yıllar duyduğum ama bir türlü anlam veremediğim, aynı kişiden bahsedilip, bahsedilmediği konusunda bile bir karara varmaktan herhangi bir neden ile ve/veya sebepsiz olarak çekindiğim bizim Yeoşua – Yuşa, bizim İstanbul’da mı hatta ve hatta Anadolu Kavağında mı bu konuyu araştırmaya, bu hususta Kabalistik tabir ile pırlantamı parlatmaya karar verdim.

 
Malumunuz o’dur ki Bizim Moşe’nin – Musa’nın Kızıl Denizi yardığı malum Asası, Boğaza hakim Topkapı Sarayında ikame ettiğine göre, neden olmasın diye düşüncelere daldım.

 
YeoşuaYuşa

 
Halkımıza, Evlad-ı Ahide, Alimlerimiz tarafından Kutsal Topraklara avdet sonrasında yasaklanmış Diyarı Mısırdan, Süt ve Balın Diyarı yeryüzündeki cennet bahçesi Kutsal Topraklara, oradan da Payitaht-ı Devlet-i Ali Osman Gönüller Sultanı İstanbul’a…

 
Nereden nereye…

 
Yuşa veya Yeoşua kimdir? Nerelidir? Tarihte ve Gönüllerde nasıl izler bırakmıştır?

 
Yuşa, kelime olarak İbranice Yeoşua’dan gelir ve kelime anlamı “Tanrı kurtuluştur”.

 
Yeoşua İsrail oğulları Mısır’dan çıkmadan önce Mısırda doğmuştur.

 
Tanah’a göre Moşe yani Musa’nın vefatından sonra İsrail oğullarına liderlik yapmıştır.

 
Yuşa(Yeoşua) Çıkış, Sayılar ve Yuşa kitabında anlatılır.

 
Tevrat’ta adının Efraim klanından, Nun oğlu Hoşea olduğu ama Moşe’nin ona Yuşa veya Yeoşua olarak hitap ettiğinden bahsedilmektedir.

 
Moşe tarafından Kenan diyarını tetkik etmek için görevlendirilen on iki ajandan biriydi.

 
Moşe’nin vefatından sonra Kenan diyarını fethedip bölgeyi on iki klan arasında bölüştürdü.

 
Kendi adını taşıyan Kutsal Kitap olan, Yuşa(Yeoşua) kitabında Peygamberin 110 yaşında vefat ettiği anlatılır. Gaaş Dağı’ndaki Timnath Serah’ta gömülmüştür. Kabrinin bugün Kifl Hares’te olduğu hususunda Din Alimleri mutabık kalmışlardır.

 

 

Gel gelelim Yuşa-Yeoşua Bin Nun, nasıl İstanbul’a gelmiş, bir rivayete göre, Anadolu Kavağını zatı şahanesine mesken edinmiştir…
Bir rivayete göre Hz. Musa – Moşe ile beraber İstanbul’a gelmiş, burada Ahirete intikal etmiştir.

 

Mevcut vakaya farklı bir perspektiften yaklaşırsak eğer, ilkçağlarda burada Zeus tapınağı inşa edilmiş ve Bizans döneminde bu pagan tapınağı, Ayos Mihailis adında bir kiliseye çevrilmiş. Bir rivayete göre 1509 yılında İstanbul’da olan deprem neticesinde bu yapılar yıkılmıştır.

 

Osmanlı hâkimiyeti altında ise bu tepeye, Sadrazam 28. Çelebizade Mehmet Sait Paşa tarafından 1755 tarihinde bir Camii inşa ettirilmiştir.
Halk arasında Yuşa – Yeoşua Peygamber’e ait olduğu söylenen yatırın etrafına duvar çektirmiş ve kabrin bakımını yapmak için memurlar tayin ettirilmiştir. III. Selim döneminin bazı yıllarında, ‘fitneye mahal olmasın’ fikriyle mevlit okunması dahi yasaklanmıştır.
Yuşa Camii bir yangın geçirmiş ve Sultan Abdülaziz döneminde, 1863 senesinde aslına uygun olarak restore edilmiştir. 1885-86 tarihli istatistik cetvelinde “Yuşa Aleyhisselam Dergahı” olarak zikrolunan bu alana. Yuşa tepesi adı verilmiştir diye kayıtlıdır.
Hülasa….
Hz. Mevlânâ`nın buyurduğu gibi;
Gece Üstadıma sordum kaç kez:
“Bana bu dünyanın sırrını söyle tez.”
Üstadım cevap verdi gülerek: “Bu sır ancak bilinir söylenemez.”
Haber Revizyon 2016 ocak19

 

Haber Revizyon 2016 ocak20

 

HABER REVİZYON DERGİSİ OCAK 2016