Haber Revizyon olarak siz değerli okuyucularımızla ilk buluşmamızda; Türkiye’de akılda tutulması, söylem yerine etkili bir şekilde eyleme geçilmesi gereken konulardan birini, yani yer sarsıntısı (deprem ve tsunami) konusunu ele aldık.
Deprem, ülkemizde şimdiye kadar gerçekleşen doğal felaketlerin en yaygını ve yıkıcı olanı. Pek çok bölgemizde ve şehrimizde can ve mal kaybına yol açıyor. İnsanların hayatları değişiyor; aileler hatta soyadları yok oluyor. Büyük depremlerde şehirler haritalardan silinmişçesine değişiyor veya mağdurlar bir yandan duygusal yaralarını sarmaya çalışırken diğer yandan da yeniden gündelik hayata dönebilmenin yollarını arıyorlar. Yaralar kimine göre kısa zamanda çözülüyor. Devlet ve çeşitli yardım kuruluşları imkânlar dâhilinde yardım götürüyor, yaralar sarılıyor.
Çoğu zaman da, depremde zarar görmüş ve kendi olanaklarıyla çözüm bulamayan vatandaşların devletten veya başka organizsyonlardan çaresizce medet umduğu bekleyişlere dönüşüyor. Yakın zamanda yaşanılan Van depremi buna en belirgin örnek olsa gerek. Kayıplar büyük; alınacak ders de…
Peki, İstanbul’da beklenen olası büyük depremle ilgili düşünecek olursak bizi neler bekliyor? Bu konuda uzmanların birbirinden farklı söylemlerine ve uyarılarına bir göz atalım.
Jeofizik mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan:
“Marmara Ereğli’sinde yaşanmış olan 5.1 büyüklüğündeki deprem öncü niteliğinde değil, 2045 ten önce gelecek olan depremdir.”
Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Gedik:
“Marmara bölgesinde deprem ve tsunami zararlarının azaltılması ile ilgili çalışıyoruz ve yurt çapında uygulanacak bir afet eğitimi projesi hazırladık.”
Türk Kızılayı Genel Başkan Baş Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara:
“2015-2016-2017’ye kadar Türkiye’de 7’nin üzerinde bir deprem olursa benim için sürpriz olmaz. Depremin jeolojisinden çok koruma ve korunma kültürü bilincinin medyada konuşulması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Işıkara, “Fethiye’de gördük. 64 kişi, kırık-çıkık. Balkondan atlamış, pencereden atlamış. Türkiye’de deprem bitmez.
Dolayısıyla depremin jeolojisinden kısaca bahsedelim ama korunma kültürü bilincine daha çok ağırlık verelim.”
İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy:
‘‘Yaşadığımız yüzyıl içinde Türkiye’deki deprem açısından en risksiz bölge İstanbul ve Kuzey Marmara’dır.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş:
“İstanbul’a, depremin 10-15 saniye önceden algılanabileceği şekilde bir erken uyarı sistemi kuruldu.”
Halk ise çaresiz açıklamalar ve kar amaçlı çalışmalar arasında gidip geliyor. Hızla değişen veya değiştirilen gündem sayesinde de toplum olarak uzun dönem hafızamızın pek de etkili çalışmadığına şahit oluyoruz. Çabuk unutuyoruz.
Sadece sarsıntılar esnasında veya hemen ardından gelen birkaç gün acizliğimizi hatırlıyor, sonra da herhangi bir filmi ekran başında izler gibi bakakalıyoruz veya birilerinden gelecek yardıma bel bağlıyoruz.
Yapılan röportajların birçoğunda ısrarla vurgulanan gerçek; depremin her an olabileceği. Bu konuda yaptıklarımızın genel bir özeti şöyle;
okullarda çocuklar için eğlenceli bir ders kaynatma etkinliği haline dönüşen ve yılda bir kez yapılan tatbikatlar, medya aracılığıyla yetkililerin uyarıları ve bazı resmi ve sivil toplum kuruluşlarının verdiği eğitimler.
Bunun dışında ne yapacağımızı da ne olacağını da, kulaktan dolma bilgilerle başkalarına günlük sohbetler sırasında aktarıyor, bol söylem ve az eylem noktasında buluşuyoruz.
Özellikle İstanbul’da gerçekleşecek bir depremin gerçek yüzünde; kaos, tsunami, ölümler, yıkılan evler, ulaşım, arama- kurtarma, lojistik yardım, ambulans ve tıbbi ekip gibi konulardan bahseden kimse yok.
Depremin ne zaman ve kaç şiddetinde olacağı mı önemli, yoksa olduğu zaman yapılacaklar mı? Neredeyiz? Dünyanın en önemli, en değerli şehirlerini içinde barındıran, önemli bilim insanlarını yetiştirmiş, tarihini şan şöhret ve başarıyla kanıtlamış bir ülke olarak olabileceklerin üstesinden nasıl geleceğimizi değil de olasılıkları konuşuyoruz.
Şehir yapılanmasıyla ilgili düzenlemeler depreme hazırlık mı yoksa yine ticari bir takım hareketler mi?
Hastanelerin ve devlet dairelerinin düzeni kesinlikle göz ardı edilemez. Gereksinimleri karşılamak için sunulan sistemsel çözümler hoş ve sıcak. Ya tehlike anı?
Hangi binanın sığınağı var? Hangi sığınakta gerekli araç, gereç ve donanım hazır? Bizler halk olarak neler yapıyoruz?
Yaşanabilecek hangi duruma hazırız? Kaçımız yatak odamızdaki gardırobumuzu duvara monte ettik? Her şey devletten mi beklenmeli? Devleti kuran biz, vatandaş olarak neye, ne kadar önem vermekteyiz?
1999 yılında gerçekleşen ve resmi rakamlara göre 40.000 kişinin yaşamını kaybettiği depremden sonra birçok sığınak ve erzak saklama konteynırı yapıldı. İçleri gerekli temel malzemelerle dolduruldu. Kontrol peki? Anahtarlar kimde? Kimdir bunları hatırlatması gerekenler? Kimdir uygulaması gerekenler?
Çeşitli televizyon programlarında konuk olan yetkili ve bilirkişiler, “İstanbul’da 7.00 ve üzeri şiddette bir depremde 10.000 civarı ölüm olur” gibi açıklamalarda bulunmaktalar. Çok basit bir matematik hesabı yapmak gerekirse ortaya şu rakamlar çıkıyor. İstanbul’da 16.000.000 insan en az 4.000.000’a yakın konut var. %10 kayıp olsa ve her evde de ortalama 3 kişi olsa en az 1.000.000 kayıp demektir. O anki karışıklıkta kaybedeceklerimiz? Ya yağma? Ya Hastalıklar? Bunlara İstanbul veya Türkiye hazır mı?
İstanbul, derken Van ardından Kütahya, Akdeniz, birçok kayıp ve daha da çok acı. Türkiye düşünülmeli. Türkiye tartışılmalı. Türkiye yaşanmalı ve de yaşatılmalı. Bilgi dağıtılmalı. Önlemler alınmalı, almayan vatandaşlara önlem cezası verilmeli. Bütün bu konuların yarattığı başka bir gerçek soru ise;
Türkiye’nin böyle bir sarsıntı yaşaması dünyayı nasıl etkiler?
Ya sizce?
R. Aytekin TÜRKER
——————————————————————————————————————————————
WHAT IS GOING TO HAPPEN?
As Haber Revizyon, in the first meeting with our readers, we discussed one of the most important topics that should always be kept in mind, taken necessary actions effectively rather than speech and even declared mobilization for; the earthquake and tsunami.
The earthquake is one of the most frequent and destructive of all the natural disasters that happen in our country. In many of our regions, it causes the loss of lives and possessions. People’s lives change; families and even last names disappear. In bigger earthquakes, cities are devastated if they’re erased out of maps and survivors struggle to return back to normal life besides trying to heal their emotional wounds. For some, these wounds are healed shortly. The government and other aid organizations provide help as much as possible and wounds are healed. Most times, this turns into a period of time when earthquake victims and survivors, unable to find personal solutions within their own capacities hopelessly and desperately wait for help either from the government or other aid organizations. The Van Earthquake that happened earlier this year is a clear example to this. The loss is great, so is the lesson to take from it.
So, what is awaiting us when the expected earthquake in İstanbul is considered? Let’s take a glance at the diverse expressions of various experts.
Övgün Ahmet Ercan, Phd – Geophysical Engineer:
“The 5.1 magnitude quake that shook Marmara Ereğli is a pre-shock to the main shock that will happen before 2045.”
Oğuz Gündoğdu, Phd – Istanbul University – Faculty of Geological Engineering:
“The Marmara earthquake is still a hot-button issue. It can happen any moment. We’re following the tremors.”
Mustafa Gedik, PhD – Manager of the Earthquake Research Instıtute:
“We are working on ways to decrease the possible damage that the earthquake and tsunami may cause in the Marmara Region and we have prepared a training project on disasters that will be implemented nation-wide.
Ahmet Mete Işıkara, PhD – Top Advisor to the General Director of the Turkish Red Crescent Society:
“I will not be surprised if an earthquake with a magnitude over 7.0 until 2015-2016-2017 hits. Rather than the geology of the earthquake, the consciousness to protection and safeguard measures should be highlighted through media. We saw this in Fethiye. There were 64 people with fractures and dislocations who jumped out of balconies or windows. There will always be earthquakes in Turkey. Therefore, we should talk about the geology of the earthquake but focus on more to the culture of consciousness for protection.”
Şener Üşümezsoy, PhD – Istanbul University, Faculty of Geological Engineering:
‘‘In the century we live in, Istanbul and Northern Marmara are the least risky regions in terms of earthquakes.”
Kadir Topbaş, Istanbul Metropolitan Mayor:
“A system which will enable an early warning of 10-15 seconds before the earthquake has been set up.”
People are left helpless in between these statements and offered services and businesses aiming commercial profit. With the agenda changing or changed so fast, we also witness that our long-term memories do not process that effectively. We forget so quickly. We only remember our helplessness during the earthquake or for a couple of days following it and then we just stare at what’s happening as if watching any movie on the screen or depend on the help that may come from others.
The greatest reality emphasized persistently in many of the interviews made is that the earthquake can happen any moment. A brief summary of what we do for it consists of once a year drills at schools that turn out to a fun activity for students to alternate the lesson time, warnings of officials through media and trainings that some governmental and non-governmental organizations provide.
Other than sharing the small knowledge that we have picked up here and there about what we will do or what will happen during our daily conversations, we meet at the point of too much talk and less action.
Facing the reality of a possible earthquake especially in İstanbul, nobody mentions about the chaos, tsunami, deaths, destroyed houses, transport, search and rescue aid, logistic help, ambulance and paramedics.
Is it when and how strong the earthquake will hit that is important or what will be done when it happens? Where are we at this point? It is only that we talk about possibilities instead of managing to overcome what might happen as a country with the most beautiful cities of the world holding the pride to have raised important scientists and proven its history with fame and glories.
Are the new regulations for city planning a preparation for a big earthquake or a set of actions for commercial benefits?
The order of state offices and the hospitals can never be ignored. Solutions provided to satisfy the needs are nice and sincere. What about the moment of danger? Which building has its own shelter? In which shelter are the necessary tools, equipment and supplies ready? What are we, as people, doing? Which situation likely to happen are we ready for? How many of us have fixed our wardrobes onto the walls? Should everything be expected from the government? As the people who form the government, what do we care about and how much attention do we pay for it?
After the earthquake that struck in 1999 and caused the death of 40.000 according to official statements, many shelters and containers to preserve supplies were prepared. What about their inspections? Who holds the keys to them? Who are the ones to remind people of these? Who are the ones to act?
Authorities and experts estimate that the number of deaths will be around 10.000 at an earthquake with a magnitude of 7.00. If we make a very simple mathematical calculation, here comes out these numbers.
16.000.000 people live in İstanbul and there are at least 4.000.000 houses. If there’s a 10% loss and if approximately 3 people live in one house, this means the death of at least 1.000.000 people. How about what we will lose during the chaos at that moment? Or plundering? Or illnesses? Are Istanbul and Turkey ready for these?
Istanbul, then Van, then Kütahya, the Mediterranean… many losses and even more suffering. Turkey should be thought about. Turkey should be discussed. Turkey should be understood and made to understand. Knowledge must be spread. Precautions should be taken and preventive legal consequences should be regulated.
Another real question that all these topics lead to is how it will affect the rest of the world if such an earthquake happens in Turkey. What do you think?
R. Aytekin Türker
HABER REVİZYON DERGİSİ EYLÜL 2012