“Gül ki yüzünde güller açsın”, “Yüzündeki bir ben ’ine Bağdat şehri feda olsun”, “Gül renkli yüzün benli de, sinen niye bensiz ”, “Ak gerdana beşi bir yerde yaraşır”, ”On üçünde bir yar sevdim yeni açmış güle benzer”, “Yemeni bağlamış telli başına henüz girmiş 13-14 yaşına“, “İnci nedir dedim dişimdir, on beş nedir dedim yaşımdır” diyerek kadınları, genç kızları öven halk ozanlarımız yanında, benim fazla bilgimin olmadığı divan şirinde ve zamanının şarkılarında ak gerdan lebler (dudaklar) için nice dizeler söylendiğini biliyorum.
Halen “ateş düştü şalvara, ağzım dilim kurudu kız yalvara yalvara”, “kızlara koca vermiyor, kocaman kocaman karılar” söz ve şarkılar ve de “Eminem çaya apışmış” söylemler dışında daha niceleri var. En az 300 yıldır, halk ve sanat kültürümüzü bu söylemlerle yaşadık. Kültürümüzün en büyük diliminin, Osmanlı İmparatorluğunda geçtiğini, oradan miras olarak aldığımızı da unutmamamız gerekir.
Bu kültür ve gelenek: Güvenilmez kadınlar, gözü dönmüş namus hırsızı erkekler mi yarattı? Halen bu kültürü koruyan, onun hayranı, yandaşı olan kimilerinin nereye koştuklarını anlamak zor.
Bütün bunları akıl almıyor ama, bir psikiyatr için yorumu kolay. Yaşamın içinde olan insan haklarını, çağdaş yaşamın yaratılmasında en büyük emeği geçen, kadınlara karşı bu nankörlüğümüz niye? Bunun için bu söylemleri yapan kişinin psikolojik analizlerine kalmadan psikiyatrik bir bakışla, iç dünyalarını çözmek kolay.
Mesleğim gereği bu gibi resimleri görünce; müzede gezen bir ressamın tablolara bakarak onları bütün ayrıntılarıyla değerlendirmeleri gibi, ben de bu kimlikleri aynen değerlendiriyorum. Ama mesleğim nedeniyle tanıyı yani tehişini söyleyemiyorum ki: “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, bilmem söylesem mi söylemesem mi?” gibi de değil bu konu. Ancak, ‘kadın muhtaç olmuş bir soluk nefese, tutun tutun koyun kafese’ diye biliyorum. Sizlerin bu kafaya da bu yakışır. Ne iyi ki, şimdilik bu kadarını söyleyebiliyoruz. Gelecekte bunu bile söyleyemeyeceğiz gibi… Çarşafa bürünmüş kadınlarımızın kim olduğunu bilmeden cinsel açlık dürtüsünün provoke ettiği gözü dönmüş olarak yarattığımız erkekleri, imaj ve fantezilerle baktıkları kişi; ya bacısı, ya kızı, ya da annesi ise? Çünkü kim olduklarını bilmiyoruz ki.
Kim anlar, kim dinler; geleceğimizi saldık çayıra Mevlâm kayıra.