Evliliğe giden yolda aşk, büyü vb. etkenler rol oynar. İnsanların %50’si bu yola baş koyar. Oysa en iyi koşullarda bile, genelde aşkın süresi 3 yıl kadardır. Evlilikte aşkın yerini başka değerler alır. Durumun yol haritasını, bu ilişkiler ve iletişim sağlar.
İlişkilerin başında seks, uyuşturucu gibi rol oynar. Kişinin aklını egemenliğini alır. Özellikle kızlar ve de kadınların çoğu, erkeklerinde buldukları performansı dünyanın en büyük nimeti gibi sayarlar. Genellikle 3 yıla varmadan erkekler kaçamak oynamaya başlar. Kadınların kimi ise, erkeğini yitirmemek için çılgınlıklar yapar. Bu nedenle her iki tarafta ağır bedeller öder. Genelde kadının bu zaafını sezen erkek, şımarma yoluna gider. Böyle durumlarda ailede, çileyle zevk düello eder. İki kavramın tabancalarından çıkan mermiler genellikle kadını vurur ve onu yaralar.
Daha işin başında evlilikler, bu iki kavramın ötesinde sağlam bir yere oturtulmalıdır. Güzellik ve cinsel performans, fiziksel ve biyolojik değerlerdir, zamanla değişkendir. Bu değişim, öteki değerleri de erozyona uğratır. Birçok evlilikler mecburiyete dönüşür.
Evliliğin amacı biri birine bakım ve çocuk büyütmeye yönelir. Bunlar evliliğin garantisinde rol oynar. Ancak yorucu ve duyguları dondurucudur. Çocuk için 20 yıl gereklidir. Bu senenin sonunda çiftler dayanışmayı sağlamış, birbirine el vermiş, zorluklara birlikte göğüs germiş iseler, sorun yok.
Ne var ki, evlilik çileye dönüşmüş aileler ya da karı-koca birbirlerine küsmüş, duyguların ateşi sönmüş ise, 40 yıl daha bu evlilik nasıl sürecek? Yanıtını ben vereyim: Çile, baygınlık, hayattan bezginlik, manevi değerlere sığınma, başka bir dünyada mutluluk arama, bu dünyadan kopuş, yani tükeniş tablosu oluşacaktır.
Oysa seçim beyne, duygulara, güvene, paylaşıma, ortak özveriye ve anlayışa göre yapılsaydı, 70 yıllık evlilik 70 gün gibi gelirdi. İnsanlar ve toplum; üretimde, mutlulukta, ilişkilerinde kendisiyle yüzleşir ve dünyada gerçek yerini alırdı.
Bu saydıklarımızın yüzde kaçı geçerlidir ülkemizde? Yanıtı siz verin…
