Mastürbasyon
Değerli okurlarım, toplum düzeni, sosyolojik-psikolojik ve de özellikle ülkemizde erkek değerleri üzerine kurulmuştur. Bu üç faktörü çeşitli etkenler belirler. Bunların arasında doğanın yapısı, kuralları ve yaşamda kalmanın öteki değerleri ön planda gelir. Bu 3-4 kavramın kenetleşmesi yüzlerce bazen binlerce yıl sürede oluşmuştur. Her toplum soylarının devamında, kendi kurallarını koyarlarken, değişik süzgeçlerden geçmişler ve bir model oluşturmuşlardır. Bu nedenle toplumların yaşam tarzları, yaşam biçimleri, birbirlerine pek benzemez. Toplumun yaşadığı kural ve biçimlerine toplum kültürü denir. Yani Türkiye coğrafyasına ve de bizim kültürümüze orta Afrika’nın, Hindistan’ın Orta Doğu kültürünü monte edemezsin. İnanç arabanız altında keyfiniz yerinde ya da yollar düzgün her neyse, direksiyonu nasıl kullanacağınızı öğretir. Benzin üretmeyi, motor yapmayı öğretmez.
Toplumlar, bu yaşam gelişim sürecinde, biyolojik kurallardan pek ayrılmazlar. Özellikle üreme konusunda bu köklü kurallar insan varlığının üretiminde rol oynar. Üretimin en geniş anlamı ve yorumu ise cinsellik kavramında yapılır ve değerlendirilir.
Örneğin: Erkek ve kızlar ortalama 15 yaşlarında ergen olurlar. Cinsellik kazanları hafiften kaymaya başlar. Çağdaş ya da gelişmiş kaliteli toplumlarda, bu öğrenim yatakta olmaz. Öncelikle sosyal ilişkilerde, arkadaşlıkta, üretim, tüketimde, okullarda, sosyal ya da dinsel törenlerde, düğünlerde, bayramlarda şekil ve kimlik kazanır.
Örneğin: Delikanlı 15 yaşında ergen oldu. Derecesi değişik oranlarda, cinsel tutku ve arzuların etkisi altındadır. Kendisini rahatlatacak en kolay yöntem ise mastürbasyondur. Sosyal yapının etkisiylede elimizden bir şey gelmez. Yaparsa yapsın deriz. Bu durum ortalama en az 5 yıl sürer. 5 yılın sonunda cinselliğe ve insan ruhuna uygun ortam koşulları bulunmaz. Sağlıklı ve normal doyum için kapı sadece evliliğe açıktır.
Genç kendi bildiği yolda devam eder. Askerlik gidiş dönüş derken, yaş 25 olur. Ülkemizde bu durumun oranı %50’dr. Geri kalan %30 ya da %40’ınınevlilikleri 25-30 yaşları arasında gerçekleşir. Oysa bu evliliğin içinde bir risk dramı oluşmaya başlar. 10 yıl hiçbir kadın ve kızla arkadaşlık ilişkileri içerisinde bile hayatı paylaşmamış erkekler, bundan sonraki kurulacak sosyal ve evlilik dengesinde büyük açmazlarla karşılaşırlar. Çükü kadın ve erkek birbirlerini tanımadan özelliklerini bilmeden hatta erkek kadın, kadın erkeğin ruh yapısının inceliklerine inmeden kurulan evliliklerin büyük oranı cinselliğe aktarılır.
Gelelim bizim mastırmatörlere: Evlendiklerinde, beklemedikleri, bir duvara ya da kayaya adeta toslaya veriyorlar. Alışmadıkları ve şartlanmadıkları bir ilişkiyi kuralına göre yaşayamazlar. İçgüdülerine yerleşmiş yasak ve korkularından ve de heyecandan, en önemlisi bilgisizlikten ilişkilerine ruhsal ve bedensel alanda acemilik çekerler. Biraz daha konuyu açalım: Bunlardan kimileri, ilişkide zorlanırlar kimileri beklediği zevki alamazlar ve saplantı haline dönüşmüş önceki yaşamlarına porno ve mastürbasyonla sürdürürler ve bunu da eşlerinden gizli yaparlar. Zoraki yaptıkları ilişkiler ölü doğmuş çocuğa benzer. Eşini yatakta bırakıp gece yarısı, pornoya ya da banyoya kaçıp mastürbasyon yapanlar, hiç de az değil.
Şimdi size bunun oranını veriyorum. Sınır çizgisini aşmış ya da aşmamış olanlar dâhil, en ılımlı hesapla %10’dur. Bundan sonraki sorunları gelecek yazılımıza bırakarak, gene ülkemizde geri kalan evliklerin %50’si de ekonomik, sosyal ve cinsel sarsıntı içindeler.
Aile çökerse toplum çöker. Yani, gelecek yıllara umutla ilerleme şansını kaybeder, sistem yaşama gücünü yitirir.
Şimdilik hoşçakalın gelecek yazımda bu ayrıntıları değerlendireceğim.