Merhaba,
Biçimlenmiş veya biçimlendirilmiş bir sistem içinde gitmeye çalışıyor, bazen de zorlanıyoruz. Bu nasıl olabilir? Kim zorunlu öğrenilmişliklerimizi zorlaştırabilir? Kendimize sahip olamadığımız, kendimize dur diyemediğimiz bir hayat döngüsünün içine mi sürükleniyoruz? Sebeplerimizin sonuçları, sonuçların soruları, sorularımızın cevapları dahi önümüze mükemmel bir pasta gibi sunulmuşken biz neden zorlanıp, bazen de acı çekiyoruz?
Kendimizi tanıma fırsatımız oldu mu? Kendimizi ne olarak görüyoruz? Kendimizi nasıl yetiştiriyoruz? Zenginlik, kibir, ihanet ve bazen de dedikodu ile dönen bir dünya düzeninin içinde kavrulmaya başladık! Kibirlerimizden kurtulup, nefsimize yenilmeden ailemize, sevdiklerimize sahip çıkarak yaşamalıyız. Her kelimemiz edep içinde yansımalı hayatımıza. Baktığımız her yerde kendimizi görmeye çalışmamalıyız, başkalarının hayallerine, sahip olduklarına el uzatmayı bırakmalı, kelimelerimizin kölesi olmamak için iyi düşünmeliyiz.
Hiçbir şey kaybetmek kadar kolay değildir! Kazanmanın önemini, kendi hedeflerimiz olduğu zaman anlayabiliriz. Kazanılanı almaya çalışmak, düşünüleni düşünmek, yaşananı yaşamaya çalışmak; hedeflerini, hayallerini, ruhunu kirletir. Kendini yaşa! Yaşa ki senden bir tane olduğunu anlasınlar…
Kendi düşüncelerini, kendi fikirlerini yaşamadığın sürece ülkene, ailene, işine, çevrene hiçbir faydan olamaz. Bugün birçok kişi birçok söz veriyor. Neden? Güzel vatanım Türkiye’mde söz vermek yerine kaç kişi bir şeyler yapmaya çalışıyor? Kaç kişi kendi fikirleriyle halkına sesleniyor? Açık artırmalar oynanıyor halkımızın üzerinde. Akıl ve fikir kullanılamadı, özel alanlar oluşmaya başladı, başarı yok kelime çok, yardım yok vaad çok… Sizler bunu istiyorum diyene kadar sadece konuşacaklar, konuşturmayın! Çıkarcı olmayın, gelecek için var olun! Ölümsüz fikirler ile yaşayalım, akıl oyunları sepette kalsın!
Herkes döşenmiş raylarda gitmeyi kolay gibi görür ama ilk kez yola çıkacaksan karşına hangi virajda ne çıkacağını bilemezsin!