Beyazay “Eğitim de eğitim” der, başka bir şey demez. Bunu hep size mi diyor? Beyazay’ın öğrenmesi gerekenler bitmedi ki. “Söyleyeyim kızım, işit gelinim” yerine diyor ki, “Söyleyeyim dostuma, asıl kastım nefsime” diyor.
Beyazay’ın söyledikleri o kadar evrensel, o kadar zamandan, mekandan ve kültürlerden bağımsız olarak doğru ve haklı ki şimdiye kadar hiç bir dostumuz, “yahu dostum! “siz eğitim şart, engelli engelsiz herkes eğitilmeli” diyorsunuz da neden siz kendinizin eğitimiyle uğraşmıyorsunuz?” demedi. Belki de dediler de biz anlamadık. Ama demeseler de, deyip de anlamadıysak bile bizim kendimizin eğitimi bir derdimiz. Şunu da diyemeyiz, “Biz başkasının eğitimi için çalışmayı, kendimiz ifade etmeyi tercih ederiz.” Böyle bir cümle söylersek asıl başkalarına zarar vermiş oluruz. Nasıl mı? Şahsım olarak söyleyeyim, daha iyi bir eğitim alsaydım, size anlatmak için şu yazdıklarım yerine belki de derdimi daha kısa sürede, daha az yazıyla anlatma becerisi kazanacaktım ve sizinde vaktiniz fazla almayacaktım. Belki başka kardeşlerimin eğitim almasını daha güzel imkanlarla ve daha kolay bir şekilde yapabilecektim. Belki içimdeki potansiyelimi açığa çıkarmayı daha iyi ve kolay bir şekilde başarabilecektim. Zira zihin ve duygu bakımından gelebileceğim son nokta, şuanki bulunduğum nokta değil ki. O halde tüm Beyazay ailesi, başta ben olmak üzere eğitimimize kesintisiz bir şekilde devam edeceğiz. Bu eğitimler, sırada, kara tahta önünde yapılan eğitimler değil tabi. Kendimizi geliştirmenin birçok yolu var. Bu yolları, farklı alternatifleri deneyen, bulan Türkiyemiz’deki öncü kuruluş Beyazay’dır biliyorsunuz. Kendimizi geliştirmenin de yollarını bulacağız, Allah’ın izniyle. Pekiyi, bu arada boş duruyor muyuz? Elbetteki hayır.
6, 7 ve 13, 14 Eylül tarihlerinde eğitim adı altında olmasa bile kendimizi, organizasyonumuzu, hizmetlerimizi geliştirme çalışması yaptık. Senede dört kez yaptığımız bu çalışmanın güz dönemini Kütahya, Kocaeli, Van ve Amasya illerimizde tamamlamış olduk. Bölge toplantıları adı altında yaptığımız bu toplantılarda dünyada neler olup bittiğini, Türkiye’deki olan bitenleri ve Beyazay’ın kendi ürettiği politika, strateji ve hedefleri konuşuyoruz. Gelişmeler karşısında konumlarımızı belirliyoruz. Şubelerimizin planları, yaptıkları projeleri ve karşılaştıkları sorun ve sorunları ve bunlarla ilgili yapılabilecekleri konuşuyoruz. Toplantılarımıza çok değerli zevat da katılıyor ve katkıda bulunuyor. Son derece geliştiren, sevgi ve saygı dolu bir ortam. Bu vesileyle bu atmosferi meydana getiren, karşılıklı zenginleşmemizi sağlayan ve bu zenginliğin bir parçası olan tüm ev sahibi ve katılımcılara özel olarak teşekkür ediyorum.
Bu yıl toplantılarımızda ailesindeki engellinin eğitimini engelleyenleri, okula kayıd olurken zorluk çıkaran yönetici ve öğretmenler ve engelsiz çocuğunun sınıfında engelli öğrenci istemeyen aileleri de konuştuk. Hiç kimseye beddua etmiyoruz. Hatta karşı çıkmalarını anlayabiliyoruz ama asla hak vermiyoruz. Kocasıyla, çocuklarıyla yahut karısıyla veya anne-babasıyla aynı ayakkabı giyemeyeceğini düşünebilen insanların herkesin farklı olduğunu ve herkesin öğrenme durumlarının da farklı olabileceğini düşünebilmelerini beklerdim. Üniversite bitirmiş, koca koca beyinlerin bilmesi gerekirdi ki, kendilerinin kolay eğitim alabilmelerinin tek nedeni kendilerinden öncekilerin kurduğu sistemlerin ve alışkanlıkların onların şartlarına uygun olmasıdır. Engeli veya bir başka farklılığı olan insanın ise tek şanssızlığı budur. Hak vermiyorum ama anlayabiliyorum. Zira, dışlayıcı tavır ve tutum içinde olanlar geçmişten gelen tutum ve davranışları sorgusuz ve susalsız taklit edenlerdir. Bu insanlar ezbere bir hayat sürerler. Bu insanlar hiçbir zaman kendileri değildir. Öyleki kendisi olmak kendi bilgisi, kendi fikri, kendi tutum ve davranışı olmak demektir veya olmayı gerektirir. Bunları da yadırgamıyoruz. Çünkü, atalarından kalan yanlışlıkları düzeltemeyen çok insanlar oldu. Hz- Ömer kendi öz kızını diri diri toprağa vicdansızca gömerken bu tutum ve davranışı kimden öğrendi veya kendi mi geliştirdi sanıyorsunuz… Evet yine aynı Hz-I Ömer örneğinde olduğu gibi bu tutum ve davranışlar değişecek, tabi ki böyle dışlamanın karşısında duran insanlar olacaklar. Biz ümitliyiz. Hem yaşadık, hem de tarih gösterdi. Beyazay da bu yolda birçok değişimin ve gelişimin hizmetinde olacak.
Beyazay bir yandan kendine iğneyi, çuvaldızı batırırken bir yandan da kimseyi incitmeden yanlışlıkların düzelmesi, doğruların hayata geçmesi, gelişim merkezli değişimin başlayabilmesi için kimsecikleri incitmeden gerekeni yapacaktır. Bu misyon, sizce de, evrensel ve doğru bir misyon, desteklenmesi, içinde ve yanında yer alınması gereken bir misyon değil midir? Haydi! Buyurun, el ele, gönül gönüle, inançla, azimle, muhabbetle bir istikbale ulaşmak ümidiyle.