Merhaba,
İnsanlığı arabeske sürükleyen, gerçekliği unuttuğumuz belki de unutturulduğumuz bir zaman çizelgesinin içindeyiz. Var mıyız? Yok muyuz? Bilemez olduk, bireysel başarılar yok olup sistemsel ve kurumsal başarıların içine itilir olduk. Herkesin derdi, kederi, sorunları aynı. En önemlisi de haykırışlar ve çığlıkların tonu dahi aynı olmuş gibi geliyor kulaklarımıza, galiba sürekli aynı sorunların yaşanmasından dolayı alışıyoruz ve acı olanı da kabullenip yapabileceklerimizi yapmaz hale gelebiliyoruz. Kendimizle yüzleşmez olduk!
Çözümler neyin çözümleri?
Ölmenin mi?
Öldürmenin mi?
Anlamsız konulara anlamsız cevaplarla yola çıkmış gidiyoruz ortalıkta olan konular o kadar aynı ki! Yaşanmış veya yaşanmakta olan gerçekliği görmek istemezsizin destek verircesine kişiliğinden yoksun kalmış zavallılar gibi davranıyoruz bazen.
Kim seslendi? Kim 0? Bir ay önce aynısı yaşandı, boşver unutulur! Geçen senede vardı bu konular, geçmişte de yaşanmıştı zaten. Olsun geldik işte bugünlere, böyle gelmiş böyle gider!.. Kimler neler yapmıştı? Aaa gerçekten mi? Olsun vardır bir bildiği… gibi yüzlerce geçiştirme cümlesini ardı ardına kurar olmuş.
Hangimiz duymuyoruz bu kelimeleri ve bazen söylemiyoruz?
Bu mu?
Birlik, beraberlik ayrımı yaşayan ve yaşatan olmuşuz.
Birçok memleket geziyoruz, birçok milletten insan tanıyoruz. Hangisi yanınıza geldiğinde tavır yapıyorsunuz? Ne din ne de düşünce biçimleri yan yana gelindiğinde önemli oluyor. Birlik zamanı hatta bu değerli zamanı bir geçirme, el ele ayakta durma zamanı. Devletine güvenmeli, milletine sarılmalı, halkını, toprağını, aileni bugüne kadar kazandıklarımızı korumalıyız.
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uygun, dinine, ahlakına bağlı olarak yaşamalı Türk Milleti ve herkes kendisine bir kez daha sormalı: