Bu söz bana ait değil ünlü Alman Dergisi FOCUS’un 27 Kasım günü internette yayınladığı uzman görüşlerini aktardığı yazısının başlığı.
Geçtiğimiz hafta Recep Tayyip Erdoğan İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı İSEDAK’ın İstanbul’daki toplantısında batıyı kast ederek yaptığı konuşma nedeniyle bu başlık atıldı.
“…..(bölgeye) Dışarıdan gelenler İslam coğrafyasının petrolünü seviyorlar, altınlarını seviyorlar, elmaslarını seviyorlar; ucuz işgücünü, çatışmalarını, kavgalarını, anlaşmazlıklarını seviyorlar. İnanın bizi sevmiyorlar. Dışarıdan gelip yüzümüze dost gibi görünenler bizim, çocuklarımızın ölüsünü seviyorlar. Buna daha ne kadar tahammül edeceğiz?…..“
Aynı konuşmasında Amerika’nın keşfine ilişkin iddiası hakkında da şunları söyledi.
“….Bilimsel gerçeklere dayanan bu tezi sadece tekrar ettiğim için Batı medyası tarafından, aynı zamanda maalesef içimizdeki yabancılaşmış kompleksliler tarafından hedef yapıldım….“
RTE’nin, bunlara ilaveten, son zamanlarda kadın-erkek eşitsizliği hakkında söyledikleri, de gerçekten, Batı basın-yayın organları tarafından hayret, dehşetle ve biraz da alayla yansıtıldı.
Ünlü Alman dergisi FOCUS, 27 Kasım günü internette yayınladığı ve uzmanların görüşlerini aktardığı “Sultan Erdoğan’ın Büyük Planı” başlıklı yazıda şunları yazdı:
„— Erdoğan’ın Avrupa’ya karşı düşmanca söylemleri artık sürpriz değil. Ancak, İSEDAK toplantısında yaptığı nefret konuşması ile birkaç basamak daha yukarılara tırmandı.
— Erdoğan’ın davranışları AB ile müzakere sürecini kesin olarak durdurmayı hedefliyor. AB’ye yakınlaşmayı artık istemiyor. Zira, yeni bir projesi var: ‘Yeni Türkiye’.
— Erdoğan’ın hayaline göre, Yeni Türkiye, İslam dünyasına öncülük edecektir ve İslam’ın dünyada daha çok önem kazanmasına yardımcı olacaktır”
— Ürkütücü olan, Erdoğan’ın buna gerçekten inanıyor olmasıdır. Oysa, Osmanlı – Türk yönetim iddiası bölgede hiçbir şekilde destek bulmuyor.
— Ancak, bu stratejisi Türkiye’de iyi çalışıyor. Ülkede Avrupa’ya karşı derin bir güvensizlik var.”
Alman dergisi çarpıcı noktaları öne çıkarmış ve durumu da güzel tahlil etmiş. RTE, içeride bıkmadan usanmadan kullandığı , “laikler-anti laikler” “biz-onlar” ayrıştırıcı dilini artık dışarıya da taşıyor. “Biz”: Müslümanlar, “onlar”: Hıristiyan Batı!
RTE’nin kafasındaki plân özetle şudur: Batı toplumlarını ve Türk halkını birbirlerine karşı düşmanlaştırarak ve birbirlerinden nefret eder hale getirerek, eskiden gelen ve Cumhuriyet ile ete kemiğe bürünen Türkiye’nin çağdaşlaşma projesine noktayı koymak ve böylece de aynı zamanda, Kemalizm’i bitirerek Atatürk’ten ve Cumhuriyet’ten öç almaktır.
İktidarının başlarında AB üyeliği yanlısı gibi görünmesinin bir aldatmaca olduğu artık duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkmış durumdadır.
Batı dünyasına karşı böyle bir nefret söylemi kullanan şahsın ülkesini o dünyanın parçası yapacağına hala inananlar varsa, onların akıl sağlıklarından kuşkulanmak gerekir.
Batı’ya daha fazla tahammül edemeyeceğini zaten açıkça söylüyor.
Kendisini yurt içinde eleştirenleri de “içimizdeki yabancılaşmış kompleksliler” olarak karşısındaki Müslüman ülkelerden gelen topluluğa şikâyet ediyor.
Durum bu kadar netken, AB Bakanlığı son günlerde halkı kandırırcasına TV’lerde bir Kamu Spotu döndürüyor. “AB’nin Türkiye’nin çağdaşlaşma projesi” olduğunu iddia eden yayında konuşturulan bazı vatandaşlar “Yeni Avrupa Birliği Stratejisi”ni desteklediklerini söylüyorlar.
Zamanlama, şaka gibi!
RTE’nin tavır ve söylemleri ortada dururken, o “yeni strateji”nin ne olduğu bazı saflarca merak konusu oluyor.
Yeni Stratejinin ne olduğunu biz söyleyelim:
Cumhuriyetle ete kemiği bürünen Atatürk’ün çağdaşlaşma projesine son noktayı koyup, bitirmek.
Böylece aslında yine batıya hizmet ediyor. Zira batı bu coğrafyada ortadan kaldırılması, unutturulması gerekenin, Türk ulusu ve Kemalizm olduğunu yıllardır söylüyor ve yapmaya çalışıyor.