UFO, bilimsel bir açıklaması olmadığı ve genellikle dünya dışı yaşam taşıdığı iddia edilen gizemli nesnedir. Türkçede uçan daire kavramı da sıklıkla UFO anlamında kullanılır.UFO fenomenleri bazen sadece gözlemcilerin iddiasından, bazen de çeşitli kayıt cihazlarıyla elde edilen görüntü veya seslerden ibarettir. UFO’larla ilgili kayıt ve iddiaları inceleyen kişilere ufolog, bu uğraşa ise ufoloji adı verilir.
Daha öncesinde de UFO gözlemleri yapılmış olmakla birlikte, gözlem raporları 1950’li yıllardan itibaren, özellikle ABD’de büyük bir artış göstermiştir. Bu yıllardan itibaren günümüze kadar on binlerce UFO iddiası kaydedilmiştir.
UFO iddiaları çok eski zamanlardan beri yapılmaktadır. Kimi ufologlara göre, İspanya’daki Altamira Mağarası’ndakiler veya Cougnac’taki (Fransa) Lot (Pech-Merle) Mağarası’ndaki tuhaf tasvirler UFO tasvirleri olabilir. Ayrıca Cezayir’deki Tassili freskleri gibi bazı resim ya da heykelcikler ilginç biçimde 20. yüzyıldaki raporlarda betimlenen uzaylı tasvirleriyle benzerlik göstermektedir. Bu durum bazı ufologlara göre, UFO fenomeninin insanoğlu hava araçlarını icat etmeden önce de mevcut olduğunun bir kanıtıdır.
Fakat eski zamanlarda gözlemlenen bu tuhaf fenomenlerin kuyrukluyıldızlar, parlak meteorlar ya da atmosferdeki optik fenomenler olduğu sanılmaktadır. Eski zamanlardaki bu tür olguların incelenmesi retro-ufoloji olarak adlandırılmaktadır. Geçmişteki bu tür gözlemlere şunlar örnek olarak gösterilebilir:
MÖ 1450’ye doğru, firavun III. Tutmosis’in tahtta olduğu döneme ait bir betimlemede, gökte “güneşten daha parlak ateşten halkalar”ın gözlemlendikleri, eni 5 m.’yi bulan bu nesnelerin birkaç gün boyunca belirdikleri ve sonunda gökte yükselerek kayboldukları anlatılır.
Romalı yazar Julius Obsequens MÖ 99 yılında “Tarquinia’da güneşin batışı sırasında küre gibi bir yuvarlak nesne gökte batıdan doğuya doğru yol aldı” diye yazmıştır.
UFO fenomeni II. Dünya Savaşı’nın ardından, özellikle Kenneth Arnold adlı bir ABD’li iş adamının 24 Haziran 1947’deki tanıklığından sonra kamuya yansıdı. Kenneth Arnold UFO’ları Washington eyaletinde, Mont Rainier yakınlarında özel uçağıyla seyretmekteyken gözlemlemişti. İfadesine göre, ters çevrili fincan tabağı gibi hareket eden, hilal biçiminde çok parlak 9 nesne görmüştü. Mont Rainier’dan Mont Adams’a doğru uçan bu nesneler çok hızlıydı. Arnold uzunluklarının 12-15 m arasında olduklarını ve hızlarının en azından saatte 1800 km olduklarını iddia etti. Beyanatında Arnold “kazlar gibi, diyagonal bir zincir oluşturarak, sanki birbirlerine bağlıymışçasına uçuyorlardı; hareketleri su üzerinde sekerek kayan bir fincan tabağını andırıyordu” demiştir. Bu olayı özellikle ABD’de binlerce tanık izledi. Önemli bir tanık da 4 Temmuz’da, dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan, ABD’li havayolu şirketlerinden United Airlines’in bir uçuş ekibinden gelmişti. Ekip, 4 Temmuz akşamı Idaho üzerinde daire biçimli 9 nesnenin uçaklarına eşlik etmiş olduklarını açıklamıştı. Bu tanıklık medyada daha büyük yankı buldu ve Arnold’unkinden daha inanılır, güvenilir bulundu. Müteakip günlerde gazetelerin çoğu uçan daire olaylarını baş sayfada yayımlamaya başladılar.
4 Temmuz 1947’de tüm dünyada büyük yankı uyandırmış Roswell Olayı meydana geldi. O gün Roswell yakınlarındaki bir çiftliğin sahibi Mac Brazel ve komşuları yerde bir enkaz olduğunu fark etti ve Mac Brazel bunu en yakın askerî üsse haber verdi. Roswell Army Air Field (RAAF) üssünden genç bir subay (teğmen Walter Haut) o zaman basınla ilk teması gerçekleştirerek ordunun Roswell’deki bir çiftlik civarında bir uçandaire enkazı ele geçirdiğini açıkladı. Bu açıklama medyada güçlü bir ilgi uyandırdı. Kenneth Arnold’un gözlemi basında bu olaydan bir ay önce yer almış ve öyle güçlü bir yankı bulmuştu ki, artık askeriye de dahil herkes konuyla ilgilenir halde bulunuyordu. Roswell Olayına ilişkin ilk açıklamanın ertesi günü üssün sorumlu komutanı olan, 8. Hava Kuvvetleri Komutanı General Roger Ramey, genç subayın açıklamasını tashih edici bir açıklama yayımladı ve uçan daire sanılanın yalnızca bir meteoroloji balonu olduğunu açıkladı. Bir basın konferansı düzenlendi ve gazetecilere meteoroloji balonu tezini doğrulayıcı mahiyette bazı kalıntılar gösterildi. Olay gündemden düştü ve yaklaşık otuz yıl boyunca, ABD’deki ilk büyük UFO akınının sonuna kadar unutulmuş olarak kaldı.
1978’de binbaşı Jesse Marcel 1947’deki Roswell enkazı parçalarını toparlamaya çalıştı ve televizyonda bunların kesinlikle Dünya dışı kökenli olduklarını ve vaktiyle üssün sorumlu komutanı olan General Ramey’in gazetecilere gösterdiği parçaların Roswell olayından kalan gerçek parçalar olmadığını açıkladı. Sonradan ufolog olan nükleer fizikçi Stanton T. Friedman gibi o da, ordunun, uzay gemisini ele geçirişini kamudan saklamış olduğu kanısındaydı. Bundan sonra bu olgu ya da bu hikâye UFO amatörlerine ve ufoloji dergilerine konu olmuştur. Şubat 1980’de National Enquirer Gazetesi’nin binbaşı Jesse Marcel’in görüşlerini yayımlamasıyla Roswell olayı yeniden gündeme geldi. Bunun üzerine yeni tanıklıklar da birer birer ortaya çıkmaya başladı ve Roswell olayı ek bilgilerle daha ayrıntılı bir konum kazanmaya başladı. Örneğin bu tanıklıklara göre, o dönemde Dünya dışı enkazın parçalarını yeniden birleştirmeye ve hatta uzaylıların kadavrası üzerinde otopsi yapmaya yönelik bir askeri operasyon yapılmıştı. Vaktiyle Roswell Hava Üssü’ne morg hizmeti veren ve Ballard Cenaze evinde çalışan, cenaze işleriyle meşgul emekli bir müteşebbis Glenn Dennis, 1989’da, vaktiyle Roswell Üssü’nde uzaylıların cesetleri üzerinde otopsi yapılmış olduğunu doğruladı.
Vaktiyle, 1947’deki Roswell Olayı’nda gazetecilere açıklama yapmış olan general Ramey’in amiri ve Forth Worth Üssü Kurmay Başkanı olan general Thomas J. Du Bose 1991’de, Roswell olayından üsse aktarılan enkaz parçalarının yerine meteoroloji balonu parçalarının gösterilmiş olduğunu doğruladı. Bu yeni gelişmeler karşısında ve ABD Kongresi’nin bir soruşturması sonrasında, Kongre’ye ait, kısa adı GAO (Government Accountability Office) olan Devlet Denetleme Kurulu, A.B.D. Hava Kuvvetleri’nden bir iç soruşturma açılmasını istedi. Bu soruşturmanın sonucu iki rapor halinde özetlenmiştir: Hava Kuvvetleri, UFO’lar konusunda uzun yıllar süren bir suskunluktan sonra ilk defa 1994 Eylül’ünde, kamuya bir açıklama yapmak zorunda kalmıştı; hazırlanan raporda, Hava Kuvvetleri, söz konusu olayda gerçekten bir meteoroloji balonunun söz konusu olmadığını itiraf ediyordu. 1995’te yayımlanan ilk rapor 1947’de keşfedilen parçaların devletin Mogul Projesi adlı gizli bir programına ait olduğu sonucuna varmıştı. Ayrıca raporda, o dönemde Roswell Ordu Hava Üssü’nden gönderilen tüm yazılı belgelerin gerekli izin alınmaksızın yok edildiği bildirilmekteydi. 1997’de ise ikinci bir rapor oluşturuldu. Bu rapor, uzaylıların cesetleriyle ilgili tanıklıkları doğrular gibi görünüyordu; rapora göre ölüm ve yaralanmalara neden olan bir askeri kaza söz konusuydu, raporda 1950 yılları sırasında sürdürülen High Dive operasyonunda olduğu gibi, insansı maketlerin üzerindeki çalışmalardan söz ediliyordu.
Bu rapor, en azından, söz konusu üssün o döneme ait tüm resmi evraklarının ve tüm radyo mesajlarının yok edilmiş olduğunu ortaya koyarak, Roswell Olayı’nda kapandı sanılan tartışmanın halen kapanmamış olduğunu ortaya koyuyordu. Belgelerin ne zaman, kim tarafından ve kimin emriyle yok edildiğinden de söz edilmemekteydi.
Bu raporları, uzaylıların Dünya’yı ziyaret ettiği tezini benimsemiş taraftarlar devletlerin “yanlış bilgi verme” politikasının örneklerinden biri olarak yorumlarken, kimi ufologlar ise olayda gerçekten Dünya dışı bir uzay gemisinin söz konusu olma olasılığını azaltan belgeler olarak yorumlamışlardır.
(27 Mayıs 1995’te) Londra Müzesi’nde bir basın toplantısı yapan İngiliz televizyon yapımcısı Ray Santilli ABD ordu istihbarat birimlerine ait olduğunu açıkladığı bazı filmleri kamuya sundu. 1947’deki Roswell UFO kazası sonrasında çekildiği ileri sürülen, 16 mm.’lik 14 bobinden oluşan ve 90 dakikadan fazla süren bu filmler, bazı insansılara yapılan otopsi sahnelerini içeriyordu. Santilli filmleri, ordu için çektiği filmlerin bir kopyasını da kendisine saklayan 82 yaşındaki ordu fotoğrafçısı Jack Barnett’ten elde etmişti. Film önce BBC aracılığıyla dünyaya tanıtıldı; daha sonra çeşitli televizyon kanallarında yayınlanıp, çeşitli dergilere kapak oldu. Ortaya çıkan otopsi görüntüleri üzerinde ordu kaynakları otopsideki görüntülerin sadece maketlerden ibaret olduğunu gerçeklikle ilgisi olmadığını söylemişlerdir, fakat ortaya çıkan tanıkların ifadelerine göre bu canlılar enkazdan çıkarılıp askeri koruma eşliğinde otopsi odasına getirildiklerini açıklamışlardır. Medyaya ardı ardına çıkan tanıkların bir anda açıklama yapmaları ise Amerikan hükümetinin olayı bilen bilim adamlarına koyduğu susma yasağının delinmesi üzerine diğerlerinin sesinin kesilme olasılığına karşı kendilerini korumak için ifşa oldukları böylece başlarına bir şey gelme olasılığını bertaraf ettikleri düşünülüyor.