Ashâb-ı Kehf, pagan kültürden Hıristiyanlığa, oradan da Müslümanlığa uzanan bir süreçte farklı kültürlerin etkileşimine örnek olan bir anlatıdır.
Özünü oluşturan uzun süre mağarada uyuyup yeniden uyanma olayı, İslam’ın dışındaki diğer bazı dinlerde ve çeşitli efsanelerde de yer almaktadır. Hint kutsal kitaplarından Mahabharata’da yedi kişinin, peşlerinde bir köpek olduğu halde rizayet için krallığa ve dünyaya yüz çevirdikleri nakledilmektedir.
Hikayenin en eski versiyonu kayıp bir Yunanca kaynaktan aldığını söylediği Suriyeli papaz Yakup (Sarug’un Yakubu) gelir. Hikayenin çerçevesi Gregory ve Paul’da Lombardların tarihi’inde çizilir. En iyi bilinen batı versiyonu Jacobus de Voragine’nin Altın masal’ında ortaya çıkar.
Hıristiyanlıkta Yedi Uyurlar Efsanesi
Bu efsane Hıristiyanlıkta “yeniden dirilme” inancının kanıtı olarak gösterilmektedir. Hıristiyan betimlerinde 7 kişi olarak tasvir edilmişlerdir.
Efes Versiyonu
Efsane’ye göre 250 yılları, İmparator Decius zamanında 7 veya 8 Hıristiyan genç pagan inançlarına kurban edilmekten korkarak yaşadıkları yerin yakınlarındaki bir mağaraya sığınırlar ve üzerileri kapatılır. Orada mucizevi bir uykuya dalarlar.
Bunlar adları Maksimilian, İamblicus, Martinianus, John, Dionysius, Exacostodianus (Constantinus) ve Antonius idi ve Hıristiyanlıkta aziz kabul edilmişlerdir.
Bu mağaraya gelen askerler şaşkınlık içinde geri dönerler. Bunun üzerine komutanları mağara girişinin taş ve harçla kapatılmasını emreder. Yedi kâfir’in burada ölüme terk edildiklerini anlatan bir levha bırakarak giderler.
Genelde II. Theodosius’un hüküm sürdüğü yıllar olduğu düşünülen yaklaşık 200 yıl sonra toprağın sahibi olan kişi işçileriyle mağara girişini açar ve Yedi Uyurlar’la karşılaşır. İamblicus şehre ekmek almaya gider ve İsa’nın adının serbestçe her yerde anıldığını görür.
Dakyus zamanından kalan altınları harcamaya çalıştığı için Psikopos’un karşısına çıkarılır. Hikayelerini dinleyen psikopos bunun bir mucize olduğunu söyler.
Ürdün Versiyonu
Bahsi geçen kişiler Philedelphia, (Bugünkü Amman) şehrinin soylularıdır. Liderleri Maximillian, o sırada şehri ziyaret eden Roma İmparatoru Hadrianus’a başkaldırır ve put tanrıları reddederek sadece Nuh’un, Musa’nın, İbrahim’in ve İsa’nın Tanrı’sının tapılmaya değer olduğunu söyler. İmparator idam edilmelerini emreder.
Kapatıldıkları zindandan kaçarlar ve sığınacakları bir mağara bulup sığınırlar. Kral mağaranın girişine duvar örülmesini emreder. Yedi Uyurlar yıllarca burada kalırlar.
300 yıl kadar sonra uyandıklarında, Maximillian’ı şehre yiyecek almak üzere gönderirler.
300 sene önceki paradan şüphelenen fırıncı onun bir hazine bulduğunu zanneder ve bunu kendisiyle paylaşmazsa onu ele vereceğini söyler.
Askerler gelir Maximillian’ı yetkililere götürürler. Yetkililer ilk önce ona inanmasalar da daha sonra ikna olurlar ve bunu bir mucize sayarlar.
İslamiyette Yedi Uyurlar Efsanesi
Efsanenin birkaç değişik sürümü bulunmaktadır.
İslami versiyonlarda Hırıstiyan versiyonundan farklı olarak kaçan gençlere katılan bir çoban ve çobanın “Kıtmir” adındaki köpeği de bulunur.
Çoban onları saklanmak üzere mağaraya götürür. Başka bir sürümde ise çoban yedi genç ve köpeğin bulunduğu mağaranın yerini kralın askerlerine göstermiştir.
Kuran’da Bahsi Geçen Ayetler
Kehf Suresi’nde konu şu şekilde geçmektedir:
Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz!
Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını kapattık.
Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.
“Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.”
Orada olsaydın güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler.
Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış yatmakta idi.
Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi. “Bir gün ya da bir günden az” dediler. Şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.”
“Hani onlar aralarında onların durumunu tartışıyorlardı.
“Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir.” dediler. Duruma hakim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız.” dediler.
Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir.” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir.” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir.
Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler.
Yedi Uyurlar Hikayesi
“Ashab-ı Kehf denilen gençler, Efsus (Efes) şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş’tur.
İmparatorun putperest olduğu, putperestliği kabul etmeyen bazı insanları yakalatıp öldürttüğü ve bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendiği anlatılır. Hükümdar onları çağırıp tehdit eder, onlarsa inançlarından ayrılmak istemezler.
Aksine O’nu inançlarına davet ederler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanır. Gençler inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne giderler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban ile çobanın Kıtmir isimli köpeği de onlara katılır. Dağda çobanın gösterdiği bir mağaraya girerler, dua ederek merhamet dilerler.
Hükümdar gençleri sorar, kaçtıklarını ve mağaraya sığındıklarını haber alıp adamlarıyla mağaraya gider. Mağaranın ağzını kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Kehf suresinde bu süre “300 yıl kalıp 9 yıl arttırdılar” ifadesiyle verilir. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar.
Uyandıklarında geçmiş olan zamanın farkında olmazlar. Acıktıkları için bir arkadaşlarını şehre yiyecek getirmesi için göndermeye karar verirler. Bu kişinin adı Yemliha’dır ve O’nun kılık değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini söylerler. Yemliha, şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur.
Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar.”
Bazıları sahabelerden Ali’nin, Ashab-ı Kehf’e gittiklerini ve Ashab-ı Kehf’in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye Hz. Muhammed’e iman ettikleri, selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Ashab-ı Kehf’in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını da ileri sürmüştür.
Mağaralar
Mağaralar Anadolu’da ve dünyanın değişik ülkelerinde kendilerine atfedilen makam ve anlamları ile farklı dinlerden insanların inandığı ve ziyaret ettiği önemli inanç merkezleridir. Dünyada bu mağaraların kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye’dedir: Afşin, Selçuk, (Efes), Lice ve Tarsus.
Hıristiyanlar tarafından kabul edilen sürümdeki mağara Selçuk ilçesindeki Efes antik şehrinin yakınlarındaki Panayır Dağı eteklerinde bulunmaktadır.
Bu mağaranın üstüne bir kilise yapılmış hali 1927-1928 yılları arasındaki bir kazıda ortaya çıkarılmış, kazı sonucunda 5 ve 6. yüzyıla ait olan mezarlar da bulunmuştur. Yedi Uyurlar’a ithaf edilmiş yazıtlar hem mezarlarda hem de kilise duvarlarında bulunmaktadır.
Türkiye’de mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır.
Yedi Uyurlar mağarasının Afşin ilçesinde olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlatmış ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlatmıştır.
Tarsus’da Bencilüs veya Encilüs denilen dağda Tarsus’a iki saat uzaklıkta ki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Eshâb-ı Kehf mağarası olarak göstermektedir.
Ashab-ı Kehf, Diyarbakır’da da bir mekâna isim olmuştur.
Kur’an da mağara ile ilgili Kehf süresinin 17. ayetinde “ Güneş doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylettiğini, battığı zamanda sol tarafa gittiğini görürdün” şeklinde yapılan tasvire göre yön tespitinin de uyduğu Licedeki mağara diğer kitaplarda da tasvir edilene en çok benzeyen mağaradır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde çıkıntı olan bu yer içeriye doğru girintili bir mağaradır ki tanıma en çok uyan mağaradır.
HABER REVİZYON DERGİSİ KASIM 2014