Değerli okurlarım, evliliğin ilk yılları aşk pırıltıları, ilişki meşaleleri ve duygusal sıcaklıklarla ne kadar ilkbahar havasını andırsa da, arada da şu poyraz ya da lodos olmasa.
Her insanın bir huyu vardır. Bu huy, yetiştiği evde, ortalama 20 yılda gelişir ve yerine oturur. Böylece kişi kimlik kazanır. Evlenen iki genç ayrı ortamlarda büyüdüklerinden, huylarında ortak bir uyum için anlaşması ve de bütünleşmesi gerekir. Örnek: Erkek çocuk büyürken, annesinin güvencesinde, onun yaşam değerlerine göre şartlanır. İlgi, yakınlık, yemek lezzetleri, annelik hoşgörüsü ve gencin kişisel özgürlüğü, bu ortamın yapılandırıcı ürünleridir. Erkek, evlenip aileden ayrıldığında, annelik içgüdülerinden, kadının hep aklı oğlunda kalır. Yani Freud’un görüşüne erkek çocuklar, psikanalitik açıdan annelerine çok sıkı bağlıdırlar.
Yeni ortamlarında erkek ve tabi ki kızlarda, sistemin düzenine uymakta zorlanırlar. Bu zorluğa çoğu zaman, kadının kaynanası da tuz biber eker.
Bu negatif ve olumsuz etkiyi kaldırmanın rolleri: Sevgili kızlarımız ve yeni evli kadınlar, kayınvalidenizi sevmek zorunda değilsiniz. Ama ona saygılı davranmak zorundasınız. Bu saygı, eşinizi size daha çok bağlar. Sık sık eşinize, ‘annene telefon ettin mi? Benim de selamlarımı söyle, ilk fırsatta ziyaretine gidelim’ gibi sıcak yaklaşımlarla, bu tavrınızı en az 6 ay kadar sürdürmelisiniz. Ziyaretine giderken de, evde yaptığınız kekten bir parça götürüverin.
Bu olması gereken, fazla güçlük yaratmayan bir davranış türü, kayınvalideyi muma çevirir, sizi gelini gibi değil, kızı gibi göremeye başlar. Çünkü oğlu emin ellerdedir.
Aileleri geçiminin bir numaralı sorunu sayılan kaynana olayı, böylece biter. Özverileriniz, misliyle geri yuvanıza döner. Burada bir sahtekârlık yoktur, görev vardır. Ne var ki, bu görevi sıcak ya da ılık yerine getirmek ise, sizin gelinlik değil, insanlık borcunuzdur.
Sevgilerim ve mutluluk dileklerimle
HABER REVİZYON DERGİSİ TEMMUZ 2016