Yüksel Güleç – Pardon

Görmüşsünüzdür filmlerin başında bir yazı çıkar: “ Bu filmde geçen tüm olay ve kişiler tamamen hayal ürünüdür.

 

Gerçek kişiler ile alakası yoktur.” Evet oradaki kişi ve olayların gerçekle bağlantısı olmayabilir ama size anlatacaklarımın tamamı gerçektir. Bir gün sizin başınıza gelmeyeceğinin garantisi yoktur.

Kahramanımız bir doktor, serbest meslek mükellefiyeti mevcut ve vergilerini ödeyen, kanunlara uyan iyi bir vatandaş. Bir gün özel arabası ile tatile gitmek için atlıyor arabasına. Topçular iskelesinden karşıya geçtikten sonra yorgun bir yılı geride bırakıp güneye doğru gitmek istiyor. Niyet olarak deniz, kum, güneş var ancak evdeki hesap çarşıya uymaz denir ya, tam da öyle oluyor. Feribot iskelesi dışında trafik polisi kontrol yapmak için doktorumuzu durduruyor, standart kontroller için ehliyet ve ruhsatı istiyor. Doktorumuz içi rahat, hiçbir eksiğinin olmadığını zannederek evrakı teslim ediyor. Biraz sonra bilgisayar taramasını yapan polis geri dönüyor ve araba hakkında yakalamalı haciz emri bulunduğunu söyleyerek arabayı bağlayacağını söylüyor. Doktorumuz yakalamanın kim tarafından istendiğini sorduğunda bunun SGK borcundan kaynaklandığını öğreniyor.Doktorumuz bunun imkansız olduğunu, hiçbir borcu olmadığını söylese de araba bağlanarak otoparka çekiliyor. Borcu olmadığını düşünen doktorumuz bunun muhasebecisinden kaynaklanabileceğini düşünerek ona telefon açıyor ve durumu anlatıyor.

Muhasebeci de buna anlam veremiyor çünkü bu mükellefi gerçekten ince eleyip sık dokuyan ve devlete karşı bir borcu olmasını istemeyen birisi olduğunu biliyor. Değil sigortayı ödememek nerdeyse beyanname verilmeden ödeme yapmaya çalışan birisi olduğunu biliyor. Doktorun fakslamış olduğu evrakı alarak büyük bir merakla sigortaya gidiyor. Küçük bir araştırma sonucunda muhasebecimizin önüne epey yüklü borç bulunan bir dosya çıkartılıyor.

Muhasebecimiz dosyayı incelemeye başladığı anda gözüne bir tuhaflık takılıyor. Dosya üzerinde kendi mükellefinin ismi yazdığı halde, mükellefe ait sicil numarasının yanlış olduğunu görüyor. İlgili memura bunu gösterdiği zaman olay aydınlanıyor. Yüklü miktarda sigorta borcu olan başka bir firma için hazırlanan dosya üzerinde firmanın sicili yazılı olduğu halde her nasılda unvan kısmında doktorumuzun ismi yazılmış, borca ilişkin icra takibatını yapan kişilerde önce isme dikkat ederek doktorumuzun üstündeki araca yakalama çıkartmışlar. Bu hata farkına varılınca memurlarımız “pardon hata yapmışız” diyorlar. Muhasebecimiz derin bir oh çekiyor kurumdan borcu yoktur yazısını alıp doktora faksladığında doktorumuz arabasını alacaktır ama macera filmlerinden biliriz. Her şey o kadar kolay gitse filmler on beş dakikayı aşmazdı. Aynen filmlerdeki gibi öldü zannettiğiniz katil ayağa kalkıp saldırmaya başlıyor.

Sigorta da doktoru kurtarmak için çırpınan muhasebecimiz de borcu yoktur yazısını alıp tam bitti diyecekken karşısındaki memurun uyarısı ile şaşırıp kalıyor. Evet doktorumuzun sigorta borcu kalmamıştır. Ama borcu yoktur yazısını almak için sorgulama yapıldığında geçmişten kalma kırk bin TL civarında Bağ-kur borcu ortaya çıkıyor.

Doktorumuz Yalova civarında trafik müdürlüğünde saçını başını yolar iken sigorta da bulunan muhasebecimiz bu borcun nasıl olduğunu araştırmaya başlıyor.

Sonuç olarak borcun doğduğu yıllarda bir hastanede emekli sandığına tabi olarak çalışan doktorumuzun hastane dışında açmış olduğu muayenehanesini vergi dairesinden tespit eden sigorta kurumu doktorumuza haber vermeden bağ-kur açılışını yapmış ve o zamandan bu zamana biriken prim borçları dağları aşmış. Bağ-kur açılışının yapıldığı dönemde bir kontrol edilse idi doktorun adına emekli sandığına yatırılan primleri görebilirlerdi. Sosyal güvenlik hizmetlerinde kurumlardan herhangi birine yatırmış olduğunuz prim var ise diğer kuruma prim yatırma zorunluluğunuz ortadan kalkmaktadır. Bu borcun da haksız yere doğduğunu tespit ettikten sonra bir dilekçe ile bu da siliniyor. Kurum memurlarından bütün gün daire de koşturmayı yapan muhasebeciye yine bir “pardon hata yapmışız” geliyor. Bu hataların üst üste aynı kişiye gelmesi tesadüf denebilir. Gecikmeli olarak arabasını alıp tatile giden doktorumuz dönüşte iş yerinin adresini değiştiriyor. Muhasebecisi sütten ağzı yanan, yoğurdu üflermiş misali tüm bildirimleri daha temkinli ve defalarca kontrol ederek yapıyor.Sonuç iki ay sonra sigorta kurumundan işyeri değişikliğine yönelik bildirimin verilmemesi sebebiyle kesilmiş bir idari para cezası geliyor. Sigorta bu işyeri değişikliğini vergi dairesinin kendisine bildirmesi ile öğrendiğini söylüyor. Ancak muhasebecimizin elinde SGK’ nın evrak kaydından geçirilmiş imzalanmış, kaşelenmiş bir işyeri bildirgesi bulunmakta. Bunu kuruma ileten muhasebecimiz yine küçük, şirin bir pardonukarşısında bulmuş.

Böyle bir hatayı kurum değil de mükellef yada muhasebeci tarafından yapılmış olunsaydı pardon yeterli olacak mıydı acaba. Yoksa bu hatayı anlayan memur avının üzerine atlayan bir kaplan gibi cezayı kesecek miydi?

Bu anlattığıma münferit bir olay gibi yaklaşmamanızı istiyorum. Çünkü bunlar inanamayacağınız kadar çok karşımıza çıkıyor. Mali müşavirleri dolaşsanız bu ve benzeri binlerce olayın olduğu bir sürü hikaye dinlersiniz.

Elbette devlet memurlarının bunu kasti yaptığını iddia etmiyorum ama yapılan hataların mükelleflere ve ilgili kişilere verdiği sıkıntılar büyüktür. Bu hataların kurumlar tarafından araştırılarak neden yapıldığının tespiti gerekmektedir.

Kurumların içinde göstermelik değil gerçek anlamda kalite kontrol sistemlerinin kurularak etkin hale getirilmesi lazımdır. Bu hataların çoğunluğunun da kurumlardaki değişen kadrolar ile beraber iç eğitimlerin yeterli ve etkin olmamasından kaynaklandığını tahmin ediyoruz.

Ayrıca devlet kadrolarına yerleşen kişilere, buralara “yan gelip yatma yeri” olarak yerleştirilmediklerinin anlatılması gerekmektedir.

Haber Revizyon 2014 eylül yüksel güleçHABER REVİZYON DERGİSİ EYLÜL 2014