Arif Verimli – Gençlerin Ünlüleri Taklit Etmesi

Doğada varolan bir kural vardır ki; o da güçlü olma arzusu ve güçlü olma isteğidir. Güç sahibi olma canlılar tarihinde ve ayrıca insanlık tarihinde her zaman varolan bir bilinçaltı mekanizmadır.

Güç sahibi olmak ise 3 şekilde mümkün olabilir. Ya çok zenginsinizdir, ya politika yaparak kitleleri peşinizde sürüklersiniz ya da şöhretli olarak sanat yaparak. (popüler kültür içinde bulunarak)

Son yıllarda artan trend özellikle gençler arasında şöhret peşinde olmaktır. Şöhretli olmak, tanınmak, kitleleri ve medyayı peşinden koşturmak global dünyaya entegre olmaya çalışan ülkemiz gençleri arasında da çok büyük sıklıkla rastlanılan bir istektir. Ancak ülkemizde istek boyutunu da aşarak bir hırs ve tutku halini almaya başlamıştır.

Son yıllarda medya tarafından sunulan tiyatro, ses ve müzik yarışmaları çok büyük ratingler almakta ve gençlere emeksiz, kolay yoldan şöhret ve ün sahibi olmayı vaat etmektedir.

Halbuki halkın takdirini kazanmak, doğru dürüst ve dünya standartlarında sanat yapmak bir kalite, eğitim ve emek işidir. Uzun ve meşakkatli bir yol gerektirir.

Oysaki rating uğruna insani değerlerin ezildiği emeksiz bir şekilde bütün Türkiye’nin konuştuğu manşetlerden ve televizyon programlarından inmeyen programlar peşpeşe hazırlanmıştır.

Yılların sanat yapan bu uğurda pek çok emekler veren sanatçıları unutulmakta daha dün bir yarışmayla tanınan ve çok büyük kitleleri peşine takan yarışma sanatçıları oluşmaya başlamıştır.

Elbette ülkemizin koşulları herkese her istediği meslekte başarılı olmayı ve istihdam sağlamayı mümkün kılmamaktadır.

Beklide gençlerimizin böyle programlarla kısa yoldan başarıyı seçmeleri kendi mantıklarınca doğrudur. Ama yinede ne olursa olsun özellikle yapımcı programların gençlerin şöhret heveslerinden sömürürcesine yararlandıkları açıktır. İnsani değerler ezilmekte yarışmaya katılan onbinlerce kişiden sadece 10-20 şöhret çıkmaktadır. Peki kalan onbinlerin ruh halini düşünen var mı?

Bir de millet olarak çok çabuk seven çok çabuk da silebilen bir yapımız var. İşte bu kısa yoldan şöhret hevesi acı yüzünü burada ortaya çıkarmaktadır.

Bir gün önce el üstünde tuttuğumuzu, sen bizim her şeyimizsin dediğimizi bir sonraki gün unutabiliriz. (Türk halkı bileğinin hakkıyla sanat yapan hiçbir sanatçıyı unutmamıştır.) İşte bu durumda o geçici şöhret öyle bir boyuta gelir ki genci depresyona, kimlik bunalımına, davranış bozukluklarına, alkol ve madde kullanımına, öfke, özgüven eksikliği ve panik bozukluğa, akut stres bozukluğuna, yetersiz kişilik gelişimine ve hatta intihara kadar gidebilen bir psikiyatrik bozukluklar silsilesi içerisine sokabilir.

Peki bunun hesabını kim verecek?

Yarışma programları o kadar akıllıca davranıyorlar ki; katılımcılara imzalattıkları sözleşmeler gencin hak aramasının da yolunu tıkıyor.
058

059

HABER REVİZYON DERGİSİ AĞUSTOS 2013

Bir cevap yazın