Eyüp Sultan Türbesi, yıl boyunca devam etmekle birlikte, özellikle Ramazan ayında ziyaretçi akınına uğramakta. Restorasyon çalışmaları nedeniyle uzun zamandır ziyarete kapalı olan Türbe, bu yıl Ramazan ayında da henüz çalışmalar tamamlanmadığından dolayı ziyaretçi girişlerine kapalı. Kutsal değerler arasında önemli bir yere sahip olan Eyüp Sultan Hazretleri’nin hikayesini ve önemini, İstanbul Valiliği İstanbul Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Bekir Kaplan anlattı.
Mihmandâr-ı Nebî, Ebû Eyyûb el-Ensârî… Yani çoğumuzun bildiği adıyla: Eyüp Sultan Hazretleri…
Bir ümit elçisi ve gönüllerin sultanı olan Eyüp Sultan Hazretleri, esasen Medine sahabelerindendir. Allah Resûlü’nü (s.a.v.) yedi ay evinde ağırlamış; O’nun mihmandarı, sancaktarı, koruması, hizmet eri, komşusu ve dostu olmuştur.
Eyüp Sultan Hazretleri’nin, İstanbul için de önemi büyüktür. Zira Eyüp Sultan, Peygamber Efendimizin “İstanbul elbette feth olunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” müjdesine nail olmak isteyen Müslümanlarla birlikte 80 yaşında canla başla savaşmış, çabalamış ve İstanbul yolunda, İstanbul uğruna vefat etmiştir.
Bu mübarek şehir yolunda vefat etmeden önce, hasta yatağında Eyüp Sultan’ı ziyarete gelen komutanı, Eyyub el-Ensari’ye “Ey Ebû Eyyûb! Bir dileğin, bir vasiyetin var mı?” diye sorar.
Eyüp Sultan’ın dileği, ne mevkii, ne mal mülk, ne dünya işleri içindir. Eyüp Sultan Hazretleri, “Cenazemi düşman toprakları içinde gücünüzün yettiği ve götürebildiğiniz kadar ileriye taşıyın. Daha ileriye götürme imkanınız olmadığı yere kadar götürüp oraya gömün. Sonra da atlarınızla kabrimin üzerinde gidip gelerek kabrin yerini gizleyerek geri dönün” der, “Allah Resûlü’nün (s.a.v.) ‘Kostantiniyye (İstanbul) surlarının dibine salih bir kişi defnolunacaktır ‘ buyurduğunu duydum. Bahsettiği kişinin ben olacağımı umuyorum.”
Eyüp Sultan Hazretleri’nin vefatı ve defninden yüzyıllar sonra, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet; Eyüp Sultan’ın kabrini bulmak istedi. Padişah bu isteğini hocası Ak-Şemsettin’e iletti ve Ak-Şemsettin, kabrin olduğunu bildirdiği yer bir iki arşın kadar kazılınca bir beyaz mermer çıkacağını söyledi. Orası kazıldı, Fatih’in hocası Ak-Şemsettin’in dediği gibi beyaz mermer meydana çıktı, mermerin üzerinde “Haza kabri Halit İbn-i Zeyd” ibaresi yazılıydı.
Neresinden bakarsanız bakın, insanın kalbini coşturan, ruhunu aydınlatan bu muazzam hikaye, tam da şu an üzerinde olduğumuz topraklarda yaşandı. Peygamber Efendimizin müjdelediği bu güzel şehir; havasıyla, suyuyla nice ümit elçilerine, nice kıymetli tarihe tanıklık ve ev sahipliği etti ve etmeye devam edecek.
Boşuna demiyoruz bu Şehr-i İstanbul ki, taşı toprağı manevi kıymetlerle dolu…
Çok şükür ki Allah, bize bu güzide, bu müstesna ve farklı şehirde yaşamayı nasip etmiş.
Onu fetheden komutana da, askere de hayır dualarımızla…
HABER REVİZYON DERGİSİ TEMMUZ 2013