Dr. Haydar Dümen – Tacizofobi

Bir kıyamet bir yaygara. Türkiye tacizciler memleketi oldu. Her yerden, her kafadan bir ses. Bir bakıma neredeyse herkes tacizci! Öğretmen öğrencisine, patron yanında çalışana, sokakta, işyerlerinde, otobüste, yolda giderken gelen filan, taciz üstüne taciz.

Meslekleri de hedef aldılar, öğretmenlerde olduğu gibi, hekimlikte de mesleğin saygınlığına düşebilecek gölgenin halka ne denli zarar verebileceği hesap edilmeden, (ben dahil), kimileri bundan nasibimizi aldık. Olmadığı bir yana, olması dünyanın ters dönmesi gibi bir şey, doğruymuş gibi bir tezgahlanıp sunulunca, öyle bir şeyin söz konusu olmadığı anlaşılsa bile, amaç yerine oturdu, kafalara bir kuşku çentiği atıldı.

Bir artiste rol gereği sevişme sahnesinde, erkek arkadaşı sanatçı, birşeyler yapmış, ileri gitmiş. Bildiğim gördüğüm kadarıyla, bir filim çekilirken en az on beş yirmi kişi orada işe konsantiredirler. İnsan neredeyse kendisiyle bile savaş halindedir. Duyguların erotik, yarı porno türü eyleme dönüşmesi, o ortamda olmaz. Biz ki, gerdek gecesi kapı ardında duranlara bile yanlış yapıyorsunuz diye haykırıyoruz. Çünkü o ortamda çiftler, kendi özlerine inemezler, eylem gerçekleşmeyebilir. Gerçekleşirse de olumsuz yaralar, izler bırakır.

İşin bu bölümü ayrı. Ancak bu taciz korkusunun yarattığı toplumsal fobi ve panikten, toplum yavaş yavaş bir yöne çekilmeye çalışılıyor. Bir zamanlar firengi korkusu, sonra AİDS paniği gibi durumlarda, böyle bir tehlikeye yakalanmamak için ne yapmak gerekir?

Yapılacak şey korunmaktır.

Bu tanımladağım kimlik, tarım kültürünü yaşayan ülkemizde kırsal kesimde, halen geçerlidir. Kimse tarlasına, bağına, bostanına, meyvalığına bekçi tutmaz. Köyde herkes kendi malının olduğu kadar ötekilerinin malının da bekçisidir. Kimse gidip başkasının malından bir kavun ya da bir salkım üzüm koparmaz. Kimse köyündeki başkasının kadınına, kızma kötü gözle asla bakmaz. Yoksa o köyde yaşayamaz.

Aynı şey taciz korkusu için de geçerlidir. Erkekleri kudurtup(!) çıldırtmamak, bir tutam akıllarını! başlarından uçurtmamak için korunacaksın. Yani elden geldiğince örtünecek, onlarla yakın olmayacak, yakınlarında olmamaya dikkat ederek önlemini alacaksın. Kısacası kendini ayrımcılığın kurallarına uyduracaksın.

Yolun gidişi ve amaçlanan bu gibi.

Oysa insanca olan, uygarca ve insan haklarına uyanı başkasının malına, namusuna bakmayacaksın bile. Böyle büyük bir görgü ve yaşam kültürü düzeyine ulaşacaksın ki, kimsenin gözü arkada kalmasın.

Ticaret kültürüne koşullu Arap ya da başka kültürlerdeki yaşam biçimini, burada açıklamaya gerek görmem. Ben kendi kültürümüzün elini öperim.

Yaşam kültürümüzün içinde çok önemli yer tutması gereken sanat kültürümüz de bir panik ve tedirginliğin içinde doğru sürüklenmektedir. Heykellerden korkulup yıkılması, Herkül heykelinin sakıncalı bulunup saklanması, bazı resimlerin ya da yazılı sanat yapıtlarının müstehcen sayılıp yaptırıma gidilmesi, yukarıdaki kuşkularımın ayak izleridir.

Size kalmış gençler ve vatandaşlar. Bizler geldik gidiyoruz. Ama bir Herkül anıtı en az bin yıllıktır. Müstehcen görülüp saklanmasını çağdaş dünyaya anlatamazsınız. Kredi istersiniz, verseler bile bizi adam yerine koymayabilirler.

Şu yukarıda film çekerken taciz edildim olayına yeniden dönelim: Eğer bu kuşku, bir parazit gibi, sanatın içine de sokulursa, ne sanat kalır ne de sanatçının özgürlüğü. Dahası o sanattan yararlanıp, kendi egolarını doyuranlar da sokağa çıkarken bile, üç kez giysi değiştirmek zorunda kalırlar.

Medyanın da deli saçması gibi görünün bir olayına, bu denli yer vermesi, kişinin amacına hizmetten başka bişey değildir.

2013 yılının Türkiyesinde, “bir kadın istiyorsa, dört erkekle evlenebilir” zırvası, televizyonlarda yer buluyor, açık oturumlar düzenlemiyorsa, kimse de arkadaş burası Türkiye, sen git dört erkekle evlen, ama dikkat et erkekler birbirini öldürürler, kan gövdeyi götürür, bundan yüz bulan kadınlar, fırsat bilip daha da azarlarsa, ne olur halimiz? demeden, programla gün dolduruyorlarsa, yukarıda sözünü ettiğimiz oyuna geliyorlar demektir.Roman çevireni sorgula, mankenleri örnekle, balık tutan kadını, erkekleri tahrik ediyor diye yargıla, taciz tecavüz bir korku kaosu yarat sonra atını oynat.

Bana 12 Eylül 1980’li günlerini anımsattı? Anarşi yarat. Sıkı yönetim ilan et. Sıkı yönetimi idare edenler ise, tam fırsattır diye ihtilal yap, köşke otur.

Yukarıda sözünü ettiğimiz korkuların kaosu da bir fırsat yaratacaktır, ama sorun bundan kimlerin yarar ya da zarar görecektir.

haberrevizyon kasım 2013 haydar dümen 1 haberrevizyon kasım 2013 haydar dümen 2

HABER REVİZYON DERGİSİ KASIM 2013

 

Bir cevap yazın