R. Aytekin Türker / Erkeğin Çaresizliği

“Erkek çocuğum” diye başlar hayat. Sevgi, övgüler ve güreşler yaşanır hayatın devamında. Türk toplumuna genel baktığımızda erkeklerin egemen olduğu bir toplumun içindeyiz. Erkektir her şeyin sorumlusu; erkektir her şeyi çözmesi gereken. Hiç kimse konuşmaz erkeklerin çektiği zorlukları, içlerinde kopan fırtınaları dışarıdan.

 

Sonra üstüne “ Erkek adam ağlamaz “ derler. Ne olacak ki ağlamak istediği zaman ağlasa? Ya kendini ağlıyor bir şekilde bulursa ya da ağlatırsa birini ne olacak? Erkeklik mi bitecek? Bağırmak, haykırmak istediğinde, boğazının tam orta yerine yumruk yemiş etkisini hissettiği anda ne yapabilecek?

Anlayacaksın bir gün duygu yoğunluğu yaşadığın anlarda ve ağladığında erkekliğinden bir şey kaybetmediğini. Ama ne zaman? Ya da iş işten geçmiş olacak mı?
Erkek olmak başkadır. Hele ki çaresiz kaldığı anlarda… Hiç kimsenin anlamayacağı kadar…

Çünkü erkek sadece çaresizken, ÇARESİZDİR.

Ama kim ne derse desin ağlar; için için değil, içine içine, kan kan ağlar. Her damarının atışını, kanının vücudunda gezerken yarattığı sıcaklıkla ağlar. Damarlarındaki kan zehir olur ama soğutur yine o sıcacık kalbini bir anda.

Kasları sıkışır, gözleri kararır, dizlerinin bağı çözülür, aldığı nefesi bile düğümlenir boğazında o güçsüzlükle anlatmaya çalışır hissettiklerini ve yaşadıklarını, başarılı olamaz, anlatamaz erkek ona acı veren bir duyguyu.

Peki, bir erkeğin gözünden üç damla yaş düşmüş çok mu?
Çaresizlik, herkes yaşar ama erkek adam çaresizliğini de adam gibi yaşar. Kalbi uzaklaşır bazı anlarda dünyadan. Ruhu bedenini terk eder, sarılamaz hayata ama yine de adamdır o çaresiz!

Erkeğin çaresizliği erkek gibi anlatılır;
Hayata başlarken yaşadığı çaresizlik…
Evine ekmek götürürken yaşadığı çaresizlik…

Annesini parası olmadığından dolayı tedavi ettiremediğinde yaşadığı çaresizlik…

İşten çıkarıldığındaki çaresizliği…

İflas ettiğindeki yaşadığı çaresizlik…
Hele hele hayatındaki her şeyini verdiği kadının, onu yüz üstü bırakıp gittiğinde yaşadığı çaresizlik…

Boşanmadan bir saniye önce yaşadığı çaresizlik…

Çok sevip, bir o kadar da yalnız kaldığındaki yaşadığı çaresizlik…

Kararsızlığa, sevdiği tarafından düşürüldüğündeki çaresizlik…

Hayatındaki dostları, sevdiğinin kaprisiyle kaybettiğindeki çaresizlik…

Sürekli yalana yöneltildiğindeki yaşadığı çaresizlik…
Kadın ile mahkemesinde haklı olsa dahi erkek olduğu için kaybettiğindeki çaresizlik…

Cinselliği, sevdiğini yaşamaya çalışırken unuttuğu andaki çaresizlik…

Anlatamadığı, dinlenmediği, konuşamadığı andaki çaresizlik…

Ya bakamadığındaki çaresizliği…
Düşünce ve tercihlerinde özgür davranamadığındaki çaresizlik…

Gülmek, gülümsemek zorunda kaldığı anlarda yaşadığı çaresizlik…

ALDATILDIĞINDAKİ çaresizlik…
ALDATTIĞINDAKİ çaresizlik…

Arabası bozulduğunda bile sevdiği tarafından aşağılandığı çaresizlik…

Sevdiği için mutluluk üretmeye çalıştığı çaresizlik…
Ve en önemlisi, derdini anlatırken bir de diğer erkekler tarafından aşağılandığı durumlarda yaşadığı çaresizlik…

Yaşamın kanunu gibi bu ÇARESİZLİK…

Peki, tamam da erkek neden var? Var olması gerektiği için mi? Var edildiği için mi? Sevmek için mi?

Çalışmak için mi? İnanmak için mi? Kadınlara enerji olabilmek için mi? İltifat edip pişman olmak için mi? İltifat etmeden yaşayamayacağını öğrenmek için mi?

Çok fazla zorlamayacağım 🙂

Mutlu bir ailenin var olması için, prensesler kadar güzel olan eşini mutlu etmek için var olmuş, atasını, sevgisini ve ahlakını korumakla yükümlüdür o çaresiz erkek…

AMA BİR ERKEĞİ ÇARESİZLİĞE DÜŞÜREN SADECE KARŞI CİNSİDİR.

İyi bir adamın arkasında iyi bir kadın var ise ordular dahi o adamı yıkamaz…

R. Aytekin TÜRKER

haberrevizyon ekim 2012 erkeğin çaresizliği 1 haberrevizyon ekim 2012 erkeğin çaresizliği 2 haberrevizyon ekim 2012 erkeğin çaresizliği 3 haberrevizyon ekim 2012 erkeğin çaresizliği 4

HABER REVİZYON DERGİSİ EKİM 2012

 

Bir cevap yazın