İnsanların yaşamında önemli dönemeçler vardır. Bunlara yaşam dönemeçleri diyoruz. Örneğin; okula başlama, ergenlik, meslek seçimi, işe girme, evlilik, menopoz ve emeklilik diye özetleyebileceğimiz dönemeçlerden biri ve kadınlar için en önemlisi menopozdur.
Fizyolojik ve yaşamsal anlamda menopoz, olağanüstü saygınlığı olan bir geçiş dönemidir. Bu dönemin anlamı, artık kadının çocuk yapamayacağıdır. Doğa bu yeteneği, 40-50 yaşları arasında kadınların elinden alır. Buna karşın, daha erken ve daha genç yaşlarda menopoza girenler vardır. Her ikisinin de, lehte ya da aleyhte bir yorumu yoktur. Doğa, kadının elinden çocuk yapma yeteneğini alırken, aslında kadını korumaya yönelik bir sınır çizmiştir.
Eğer kadınlar 50’li ve 60’lı yaşlarda da çocuk sahibi olabilselerdi, kendi kanlarından, canlarından ve kemiklerinden vererek, ürettikleri yavruları yüzünden, yaşamları tehlikeye girerdi. üstelik yürekleri ve bedenleri, gebeliğin, doğumun zorluklarına, travmalarına dayanamazdı. En az 10 yıl bakım isteyen yavruları için enerji bakımından yetersiz kalırlar, soylar da tehlikeye düşerdi. Evrimin binlerce, milyonlarca yılın sonunda vardığı bir aşamadır bu.
Menopozda hormon dengeleri bozulur, östrojen salgısı azalmaya başlar. Beden, organlar ve psikolojik yapı bu değişimden etkilenir. Böylece her kadında, derecesi farklı şikayetler ortaya çıkar, işin bu bölümü uzman hekimleri ilgilendirir. Ben burada, bu değişimin getirebileceği sorunlara değinip, alınması gereken önlemlerden söz edeceğim.
Menopozun olumsuz bir yanı, bu dönemden sonra kilo alınmasıdır. Alınan her fazla kilo, beden için bir yüktür.
Yazımızın daha başında, fazla kilolar üzerinde durmamızın bir nedeni, menopoz döneminden sonra kimi kadınlarda kemik erimeleri görülmesidir. Osteoporoz dediğimiz bu tür kemik erimelerinde, kaza ve düşmelerde, kemiklerin kırılma riski de fazlalaşacağından, bu yönde beklenmedik sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Hormonal değişimlerin bedendeki öteki etkileri arasında vaginada kalıntı ve zamanla daralma ve kuruma görülüyor Cinsel istekler de bundan etkilenebilir.
Cinsel duygularda azalma ya da kadının cinsel yaşamının sona ermesi gibi bir sanı, yanlış ve tehlikelidir. Kadının çoçuk yapma yeteneğinin elinden alınması, cinsel duygularının yok olması anlamına gelmez. Cinselliği salt hormonlar belirlemez.
Cinsel duyguların hormonla ilgisi şöyledir; Her kadın kanında yeterli östrojen hormonu taşıyorsa, hormonun fazlalığı onun cinsel duygularını iki üç katına çıkarmaz.
Burada önemli olan kadının psikolojik olarak kendini ön yargıyla cinsel açıdan menopoz ve sonrası dönemlerine teslim etmemesi, o psikolojiye girmemesidir.
Şunu unutmayalım ki; bu konuyu kadınlar ne denli kafalarında büyütüp önemsiyorlarsa, menopoz sorunları da o denli büyür. Normal zamanlarda kimi kadınlar, yaşadığı bazı olumsuzlukların ve değişimlerin rahatlıkla üstesinden gelebildikleri halde, menopoz döneminde, bu değişimleri daha ağırlıklı hissedebiliyorlar. Bu konuda kadının çevresi çok önemli rol oynar.
Bu role gelmeden önce, kadınların korktuğu kemik erimesi olayına bir kez daha değinelim. Menopozdan sonraki yıllarda, yavaş yavaş oluşan kemik erimeleri her kadında görülen bir sonuç değildir. Kemik erimesi, tıpsal olarak belirlenebilir ve önlenmesi de sanıldığı kadar zor değildir.
Beslenmede; süt, yoğurt, peynir gibi kalsiyum bakımından zengin gıdalar yeterli sayılıyor ama tek başına bu yetmiyor. Kemiklerin erimesini engelleyen en önemli faktörlerden birisi, bedensel hareketlerdir. Yani kadının çalışması. Örneğin bahçe işleri ya da sistemli jimnastikler yapmasıdır. Kırsal kesim kadınları sürekli çalıştığı için, bu konuda daha şanslılar. Ancak bu şansa karşın, yaşam standartları açısından aynı şansa sahip değiller. Kentli kadınların ev işleri, kemiklerin erimelerini engelleyecek düzeyde hareketli bir iş sayılmıyor. Aynı mantık, kilo vermeleri açısından da geçerlidir.
Burada uyku düzensizliklerinden de söz edelim. Uyku düzensizliğinin salt ruhsal sistemden mi, yoksa hem ruhsal, hem de istem dışı sinir sisteminin, yukarıda saydığımız dengeleri bozmasından mı kaynaklandığını saptamak gerekir.
Kuşkusuz bu tür şikayetleri olanlara, ilaçlar verilerek, rahat uyumaları sağlanmalıdır. Bunun için, bağımlılık yapmayan ilaçlar önerilir.
Menopoza girmiş her kadın aşırı duygusal, daha alıngan, daha heyecanlı olabilir. Yerli yersiz ve zamansız gelen sıkıntı ve bunalımlar içinde olan kadınlara karşı, çevresi anlayışlı ve özverili olmak zorundadır. Bu öylesine önemlidir ki, ilaçtan da, kimi zaman doktordan da önde gelir.
Bütün bu söylediklerimizi özetlersek, şu sonuçlara varırız.
1. Kadının genel sağlığı bu yol ayrımında tıbsal olarak değerlendirilmeli. Tansiyon, kalp, şeker hastalıkları vb. gibi sorunlara eğilim varsa, baştan önlem alınmalıdır.
2. Uzman doktorun hormon ya da başka tür ilaçlar kullanma konusunda önerisi olursa, doktorunuza inancınız ve güvenceniz oranında uygulayınız.
3. Psikolojik yani ruhsal alanda kendinizle barışık ve gönlünüzce bir yaşam düzeni kurmalısınız. Başkalarına zarar vermeden çevre ve kendinizle bir uyum içinde olmanız en doğrusudur. Bunu da ancak siz belirleyebilirsiniz.
4. Cinselliğinizden bir şey yitirmediğinizi bilmelisiniz. Çünkü cinsellik bir bütündür. Beyninizin, sevgi, aşk koşullanmalarıyla ilgili, bütünün bir uzantısıdır. Bu yüzden kendinize güveninizi yitirmemelisiniz.
5. Çevreniz size anlayış göstermelidir ama, siz de hastalık şemsiyesi altına sığınarak, çevrenizin bu hoşgörüsünü fazla zorlamayın. Çünkü yaşam bir uyum ve kurallar dizisidir.
6. İstemediğiniz kimi düşünceler kafanıza takılabilir ve sizi rahatsız edebilir. Bu da sizi yorar ve ruh sağlığınızı olumsuz etkiler. Böyle durumlarda derhal ortam değiştirmeli, bu düşüncelerle yalnız kalmamalı, birilerinin yanına ya da bir yerlere gitmelisiniz.
7. Olanaklarınız oranında geziler yapınız. Buna olanak bulamayanlar ufak gezintilerden yararlanabilirler. Bu konudaki önerimiz, gittiğiniz yerde sıkılmamalı ve rahat etmelisiniz.
8. Eğer bir yeteneğiniz varsa, onu geliştirmelisiniz. Zaman zaman mırıldanarak şarkılar ve türküler söyleyiniz. Bu şarkılar ve türküler neşeli olsun. Arada gülebileceğiniz fıkralar okuyup dinleyin. Komik filmler ve tiyatrolara giderek, sıkıntılarınızdan bir süre için uzaklaşabilirsiniz.
9. Kimi kadınlarda ölüm ya da akıl hastası olma korkuları öne çıkabilir. Psikiyatride bir kural vardır. “Ben akıl hastası olur muyum?” diye kuşkulananlardan şimdiye kadar hiç akıl hastası olan görülmemiştir. Çünkü bu kuşku bile beynin kendi kendini denetlemesine yeter. Ölüm ise korkuyla ilgili değildir. Bu nedenle doktorunuz size sağlığınızla ilgili olumlu bir şeyler söylemişse, ona inanmalısınız.
10. Asla karamsar düşüncelere kafanızda yer vermeyin. Çünkü yaşam durmadan değişen bir süreçtir. Birçok şey bizim elimizde ve irademize bağlı olmadığından, üzüntü ve kuşkular çoğu kez boşunadır. Eğer seviyorsanız az alkol yararlı olabilir. Ama içiyorsanız, mutlaka sigarayı azaltın ya da bırakın. Bizim söyleceklerimiz burada bu kadar. Gerisi size, doğaya ve doktorunuza kalmıştır. Bizler buradan yolunuza ışık tuttuk. Sevginizden asla ödün vermeyin. Yaşamı, kendinizi, doğayı, çevrenizdekileri sevmeye devam edin. Çünkü bu sizin en büyük güç kaynağınız olacaktır.
Sevgi ve saygılarımla bu dönemeci rahat atlatmanız dileğimle.