Kurban bayramını ancak bir savaşta verilebilecek kayıplarla birlikte bol kanlı bir şekilde geçirdik, kurban kanı yollardaki kazaların kanına karıştı maalesef… Trafik terörü inanılmaz bir boyut alıyor zamanında demir ray sisteminden rahatsız olup kendi menfaatleri doğrultusunda asfalt yollara önem verenlerin büyükleri acaba mezarlarında rahat uyuyorlar mı? Kalanlar bugün kaybedilen zaman için rahatsız oluyor mu?
Hep sizlerle paylaştığım bir konu hatırlayacağınız gibi Sayın Başbakanımızın işinin çok zor olduğu, kendisi belli bir kesimden geliyor, gençlik yıllarında ve olgunluk yıllarında çizmiş olduğu yolda bir çok sıkıntı ile karşılaşmış, bir çoğumuzun pes edeceği yıllarda kendine göre haklı mücadelesine devam etmiş ve sonunda biraz gelişen şartlar, biraz siyasetin cilveleri biraz şans ama bence en önemlisi kendi hırsı, azmi, inancı ve hitabet yeteneği ile bugünlere gelmiş… Sadece tebrik etmek gerekir, müthiş bir mücadele…
Ama artık önümüze bakma zamanı, geçmiş ile hesaplaşmak, seçmen arasında belli gurupları öteki olarak kabul etmek, küsmek darılmak değil, şahsi hesaplaşmalardan uzak durmak zamanı, eyleme dönüşmemiş düşüncelerden dolayı cezalandırmak zamanı değil.
Hani bazı futbolcular vardır ve bunlar genellikle hakemi aldatmaya dönük hareketler yaparlar ama bir gün gerçekten faule maruz kalsalar da hakemlerin önyargısından dolayı sadece yerde dövünür dururlar, yalancı çoban masalı gibi…
İşte bizim hükümetimizde bana göre böyle bir tablo çiziyor, geçmişte o kadar farklı söylemleri olmuş ki bugün kendi deyimlerince “normalleşme” adına ne yapsalar “acaba‘’ diyorsunuz…
Şimdi ne ilgisi var normalleşme ile okullarda okunan andımızın kaldırılmasının?
Kafatasçılık ne demek? Burada kendimce bir saptama yapmak istiyorum… İlk olarak Atamızın ölüm gününde kendisini saygı ile anıyorum ve diyorum ki; Atatürk dünyanın kabul ettiği büyük bir insan ve çok akıllı, bana göre bizi çok iyi tanıyor, derler ya bizim ruhumuzu biliyor aynen öyle…
Benim düşünceme göre halk dilinde söylendiği bir şekilde tersten yaklaşmış konulara,
Diyor ki; “Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda ahlaklasını severim” ve biz bunu büyük harflerle yazmışız spor alanlarına her gidişimizde görüyoruz ama sporcularımızın durumu ortada, yöneticilerin durumu ortada amigoların durumu belli, spor ahlakı yerlerde sürünüyor…
Bana göre sabahları okunan bu And’da böyle bir şey; uyanık, çalışmayı sevmeyen, cin fikirli, yıllardır yerinde sayan, kendinden yüzyıllarca geride olan Avrupa ülkelerinin kendisini fersah fersah geçmesini sadece izleyen, dünya uzaya giderken sembollerle uğraşan bir milleti ancak böyle söylemlerle kafasına vura vura ayakta ve beraber tutabilirsiniz…
Bu aynen yaramaz çocuğunuz için “amcası benim oğlum çok usludur, di mi yavrucuğum” der gibi bir şey.
Siz zamanında konmuş ve alışılmış, kabullenilmiş, benimsenmiş temel taşlarla oynar, yerinden oynatırsanız bu aynı kelebek etkisi yapar ve yarın size nereden, ne zaman, nasıl ulaşacağını hesap edemezsiniz…
Bugün etnik bir kitleye harf ile ilgili izin verirsin yarın bir gün bir başka gurup başka bir talepte bulunur. Bizim kültürümüz çok zengin, Anadolu onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış, bugün o kültürlerin devamları ile birlikte gül gibi geçinip gidiyoruz, ne gerek var oyunun kurallarını değiştirmeye?
Dünya zaten açığımızı kolluyor kim dost kim düşman belli değil, ne sınırlar kaldı ne para birimi, ne gizlilik, her dakika biri bizi gözetliyor, yaşamak için en yakın dostumuzu satmak zorundayız. Kızmayın, televizyonlarda bizlere bunlar öğretiliyor, bunlar pompalanıyor genç beyinlere…
Bir yanlış hamle yaptın mı geri dönüşü olmaz… Tarihte bunun en yakın örneği Yugoslavya ve lideri Tito… Adamcağız her tarafı idare ediyordu, vefat edince millet birbirine girdi, kaç parçaya bölündüler…
Rahmetli babam gökte hilalin iki ucu yukarı doğruysa ‘’ay yatakta gemici ayakta ‘’derdi, akşam evinde rahat uyumak istiyorsan rüzgar ekmeyeceksin, havayı iyi takip edeceksin.