Bu öyle bir kavram ki ne zaman başladığı belli değil. Bazı tarihçiler nasıl “tarih yazı ile başlar” derlerse, bir başka gurup belki “tekerleğin icadı” ile diyebilir… Büyük bir olasılıkla yazı yazmasını bilmeyenler ile tekerlek yapmasını bilmeyenler, ilk dışlanan atalarımız olmuşlardır.
Putlara inananlar ile inanmayanlardan başlayın, “s” harfini söyleyemeyip “ş” diyenler arasındaki savaşlar, bilinen ayrımcılıklardır. Bugün en gelişmiş toplum olarak bilinen Amerika’da Kızılderililer ve Zenciler bu ayrımcılıktan bol miktarda paylarına düşeni almışlardır; aynen Ortaçağ Avrupa’sında kilisenin yaptığı ayrımcılıktan mağdur olanlar gibi… Nazi Almanya’sında Hitler’in yaptığı Yahudi katliamı öne çıkarken, onun engellilere yaptığı katliamlar diğerinin yanında sönük kalmıştır… Aynı çokbilmiş Orta Çağ Avrupa’sının engelli doğan çocuklara büyücü, cadı muamelesi yaptığı gibi…
Demek ki; dünya var olduğundan beri sürüp gelen ayrımcılık, bizim genlerimize yerleştirilmiş ve daima birileri bu kavram sayesinde prim yapmış. Bu kavramı körükleyerek tahtlarını sağlamlaştırmış, ayrımcılığın yanına cehalet ve taassup ilave olduğunda keyifleri iyice artmıştır.
Hele bizim ülkemizdeki gibi etnik kültürlerin zenginliğinden yararlanmak yerine onların zaaflarından, gelenek, göreneklerinden yararlanarak fikir çatışmalarından prim kazanma fikri, en çirkin ayrımcılık bence…
Bazen aklıma geliyor ve kendime soruyorum; acaba bugün Kürt yurttaşlarımızın bulunduğu coğrafyada
Romanlar, Boşnaklar, Çerkezler veya Lazlar olsaydı ne olacaktı? Nasıl bir örgüt türeyecekti o zaman güzelim dağlarda? Herhalde adı RKÖ, BKÖ, ÇERKO veya LAZKO olabilirdi… Demek birilerinin işine geliyor; birilerine alet oluyoruz ayrımcılık adı altında ve orada yaşayanlar değil, onların oturduğu toprak ve onun altındaki önemli (!) adamlar öyle bir plan yapıyor ki bırakın ülkeyi aynı ailede farklı fikirlerden insanlar birbirini öldürüyor…
Yani cinayetler işleniyor.
Bizim kendi aramızda kullandığımız bir söz vardır; “acı ama gerçek” diye… Geçen gün gazetede çıkan bir haberde, yapılan bir camide devlet görevlilerinin rahat abdest alabilmeleri için farklı bir mekan tasarlanmış diye okudum. Buyurun dinde ayrımcılık için bir örnek… Bunun yanında türban hafif kalıyor.
Biz, Türk olarak da, Amerikalı olarak da, Alman olarak da, Çinli olarak da, Rus olarak da hiçbir zaman ayrımcılıktan kurtulamayız…
Bugün en büyük şirketler bile gazetelere verdikleri boy boy ilanlarda eleman ararken öyle vasıflar istiyor ki adeta oraya telefon edip; “gerçekten böyle biri geldiğinde ben de tanışmak istiyorum” demek aklımdan geçiyor… Kendi kendini motive eden, daima güler yüzlü, sır saklama becerisine sahip, düzgün diksiyonlu, sonuç odaklı çalışan, takım çalışmasına inanan, liderlik becerilerine güvenen…
Siz bu ilana bir de yaş, cinsiyet, okul ismi ilave ettiğinizde ayrımcılık olmuyor mu?
Bazı lokantalarda yazan “aile salonumuz vardır” ne anlama geliyor? Ya “damsız girilmez” ne demek? Ayrımcılık insanoğlunun ruhuna işlemiştir ve büyük çoğunluğunda işine gelmektedir… Bu konuda uzman kişiler paneller düzenlemekte, topluluklar protesto yürüyüşleri yapmakta, devlet büyükleri kınamaktadır ama ayrımcılık vardır ve var olacaktır; çünkü ortada bir kazanç vardır.
HABER REVİZYON DERGİSİ OCAK 2013