Sanıyorum soğuk bir havaydı, akşamları insanlar pek dışarı çıkmazdı oysa Nisan ayı sonları Akdeniz ülkelerinde artık baharın güzel renkleri izlenir. 26 Nisan 1986 akşamı Ukrayna’nın Pripiat şehrinde yaşayanların kim bilir ne hayalleri vardı; bazıları ay sonu ödeyeceği senetleri düşünürken, bazıları evlilik hayalleri kuruyor, bazıları ise bulduğu geçici iş için seviniyordu. Akşam evde yemeklerini yer ve votkalarını içerken evin üst katının onarımdan geçeceğini düşünenler bile vardı mutlaka.
O akşam, 28 yıl önce, 26 Nisan 1986 tarihinde Çernobil Nükleer Santrallinin 4 numaralı reaktöründe bir patlama yaşandı. Sovyetlerin şehri boşaltma işlemleri iki gün kadar sürmüş ve bugün hayalet şehir olan Pripiat şehrindeki radyoaktif partiküllerinin temizlenmesi için uzmanlar 900 yıl gerekiyor demişlerdi. O gün şehirden kaçanların ve iki gömlekle tahliye olanların çoğu kanser oldu ve öldü.
Yirminci yüzyılın bu korkunç kazası tüm dünyayı etkiledi, mesela İngiltere Galler bölgesindeki yeşil alanlara koyun ve sığırların girmesini yasaklarken, havada oluşan radyoaktif bulutların Mayıs ayı başında batı şehirlerimizden başlamak üzere tüm ülkemize ulaştığı tespit edilmişti. Biz ne yaptık peki?
Rahmetli bakanımız Cahit Aral elinde halis Karadeniz çayı ile poz verip ‘’ Bize bir şey olmaz, bakın ben mis gibi Karadeniz çayı içiyorum, bakmayın dedikodulara ‘’ demişti. İşte o günden sonra benim milletimin vekillerine güvenim sarsılmıştı.
Bugün nükleer santraller hala yapılıyor, bugün maden arama araştırmaları ormanları talan ederek hala son hızla devam ediyor ve biz bugün oturduğumuz evi yaşanır bir şekle getirirken, sokağımızdaki pislikler bizi rahatsız ederken, korumamız gereken dünyamızı berbat etmeye devam ediyoruz. Milletimin vekilleri ise yalan söylüyor demeyeceğim ama kendilerinin aslı olan milletimi kandırmaya devam ediyor.
Bakın sizlere birinden bahsedeceğim; Burhan Pazarlama. İstanbulluların, özellikle Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçerken gemi yolunu kullananların 70’li yıllarının sonunda 80’li yılların başında sık sık rastladıkları işportacı Burhan Pazarlama.
Kendisi pazarlama konusunda o kadar ünlü oldu ki Üniversitelere davet edildi, şirketlerde seminerler verdi, TV’lere, Show programlarına çıktı ve kendine has sloganları ile yıllarca hem sattı hem gülümsetti bizleri.
Bugün hala ona rastlayabilirsiniz ve ‘’dağların ardından ‘’ gelen mallarından mutlaka alırsınız. Neden? Çünkü kendisi Burhan Pazarlama garantisi veriyor ve kullanabilecek mallar satıyor, biz tüketiciler ona güveniyoruz ama bizi yönetmeye aday olan vekillerimizin büyük çoğunluğu sınıfta kalmış durumda, limon satıp sulu deseler inanmam.
Çernobil kazasından sonra çay tüketimi azalmasın diye haber kanallarında tüm dünya sağlık örgütlerine inat çay içersen ben sizlere ne diyeyim…
Çernobil kazaları hep nükleer santrallerde olmaz bazen bir otoyolda olabilir, bazen bir gecekonduda, bazen bir bankanın odasında, bazen bir vekil lojmanında, bazen bir villada olabilir. Yayılmasını engelleyemezsiniz, tüm partiküller havaya saçılır, herkesin ruhuna işler. Adı üzerinde, kaza. Tabii ki kazaların önüne geçmek zordur ama ne demişler ‘sen önce atını sağlam kazığa bağla sonra Allaha emanet et’ bunu eğer sen ‘camiyi çalan kılıfını hazırlar’ şeklinde yorumlar ve tedbir yerine kılıf hazırlarsan bir de bakarsın millet zil takmış oynuyor arkandan.
Dilerim Burhan pazarlamalar artsın, Çernobiller azalsın ama bizde bu hırslar oldukça daha çok Çernobiller görürüz ve maalesef iyi niyetli, dürüst ve güvenilir memur olmakta meziyet değil eziyet olur, şehir şehir dolaşır durursun.