Gayet iyi hatırlayacaksınız; güzel ülkemizde, eski yıllarda 10 Kasım’da sevgili Atamızın ölüm yıl dönümünde içki satışları yasaktı. Eğlence yerleri kapalı olur, sinema ve tiyatrolar perde açmazdı ama kimse de ortaya çıkıp “Ne oluyor kardeşim? Amacınız ne? Ben neden iki duble içip Ata’yı anmayayım?” demiyordu…
Geçen gün Amerika’ya sık sık giden bir arkadaşımla oturmuş futbol maçı seyrederken, maçın çok sıkıcı olması sebebiyle farklı konularda konuşmaya daldık. Bana, Amerika’ya önceki bir gidişinde Noel akşamı olan 24 Aralık tarihine Washington kentinde denk geldiklerini ve akşam 17.00’den sonra tüm aramalarına karşı bir tek açık restoran ve kafe bulamadıklarını hatta otel lokantasında dahi kimsenin olmadığını çünkü herkesin evine gidip kendilerince önemli olan bu dini günü evlerinde kutlamayı adet haline getirdiklerini söyledi.
Bunları söyledikten sonra aklıma başka başka şeyler takıldı kaldı… Daha önceleri yine devamlı Amerika’da yaşayan bir arkadaşım orada içki satışlarının kolay olmadığını, satmak isteyen dükkan veya marketlerin sadece içki satış ruhsatı değil, eyalet lisansı veya şehir lisanslarına sahip olmaları gerektiğini söylemişti. Satılan içki sert veya hafif olarak iki sınıfa ayrılıyor ve bira satan, örneğin viski satamıyor… İçki içmek ise sadece restoran ile barlarda ve bunların bahçelerinde serbestmiş… Sokakta içki içmek kesinlikle yasak. Anında tutuklanmanız söz konusu olurmuş.
Pazar günleri de kiliseye gitme günü olduğu için belli bir saate kadar birçok yerde içki satışı duruyormuş. Eğer siz o saatlerde satmak isterseniz yine özel lisans almak zorundasınız…
Yine bir şey paylaşmak istiyorum sizlerle. Gayet iyi hatırlayacaksınız; güzel ülkemizde, eski yıllarda 10 Kasım’da sevgili Atamızın ölüm yıl dönümünde içki satışları yasaktı. Eğlence yerleri kapalı olur, sinema ve tiyatrolar perde açmazdı ama kimse de ortaya çıkıp “Ne oluyor kardeşim? Amacınız ne? Ben neden iki duble içip Ata’yı anmayayım?” demiyordu… Gazeteler “vay efendim, bu yasaklar nereden çıktı?” demiyordu; kimse rahatsızlık hissetmiyordu…
Bence o uygulamanın olduğu yıllar (öteki) diye bir kavram gündeme gelmiyordu. Bu benim sembolüm bu senin sembolün denmiyordu… Dün İstanbul’un tepesinde bir yerde herhangi bir mekanı çalıştıran işletmeci alkollü içki içilmesine izin verirken, bugünkü işletmeciler izin vermeyebilir… Bundan doğal ne olabilir ki?,
Aynı şekilde İstanbul’un kalabalık bir bölgesinde içki içilmesi de kimseyi rahatsız etmemeli, hatta bunların ülke ekonomisine olan ciddi katkıları dikkate alınmalı. Gerek alkolsüz servis veren işletmeciler, gerek alkollü içki satan işletmeciler, her gün binlerce liralık alışveriş yapıyor ve bir çok vatandaşımıza istihdam imkanı sağlayarak evlerine ekmek götürmelerine aracı oluyor… Hatta daha da güzeli belki alkol satmayan işletmede çalışan vatandaş haftada bir kez alkollü içki içmekten zevk alırken, bir meyhanede gece yarılarına kadar içki servisi yapan vatandaşımız beş vakit namaz kılıyordur… İkisinin de derdi aynı; ekmek parası, sağlıklı, huzurlu bir hayat…
Sayın Başbakanımızın işi gerçekten çok zor… Birçok uygulamayı hayata geçirirken bunların geçmiş yıllardaki yanlış ya da eksik uygulamalardan kaynaklandığını, eğer daha önce bir yanlışlık yapılmışsa bunun başka yanlış bir uygulama ile düzelemeyeceğini bildiğini, hele “öteki” kavramını canlandırmak niyetinde hiç olmadığını, seçim akşamı birinci parti olduğunda Parti binası balkonundan yapmış olduğu konuşmadaki gibi tüm ülkeyi kucakladığını, kucaklayacağını vurgulamalı… Altını çizmeli, anlamak istemeyene de anlatmanın bir yolunu bulmalı; bazen bir şeyleri anlatmak için sadece sözler yeterli olmayabilir…
Yazımın başında Amerika’dan örnekler verdim çünkü orada yapılan bir uygulamadan insanlar rahatsız olmuyor, yapılan uygulamalar tepki almıyor. İnsanlar demokrasiyi içlerine sindirmişler ve biliyorlar ki kendi haklarının bittiği yerde bir başkasının hakkı başlıyor… Ben bütün İstanbul’u dolaşmıyor um ama gelin havalar güzelleşince Pazartesi sabahları gidelim Kadıköy yakasındaki sahil yoluna ve sabah spor amaçlı yürümek isteyelim… Herhalde iki adım sonra gördükleriniz karşınızda mideniz bulanır ve yürüyeceğinize pişman olursunuz. Bir gece önce içilen içki şişeleri artık çöp kovalarına sığmamış yerlere saçılmış, yenilen içilen malzemelerin artıkları her yerde, ölçüyü kaçıranların ölçüsüz davranışlarının izlerini kargalar temizliyor… Bu mu özgürlük? Bu genç arkadaşlar gitmek için hayalini kurdukları Amerika’da böyle mi davranabilecek?
Ya da caddelerde sokaklarda, parklarda bahçelerde erkek arkadaşları ile sarmaş dolaş yürüyen başörtülü genç kızlarımız böyle mi yürüyebilecek gerçek din kanunlarını uygulayan bir ülkede? İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batıracaksın. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz” demek istiyorsak herkes çok dikkatli ve özenli olacak… Yani daha alınacak çok yolumuz var.
———————————————————————————————————————————————–
Can we prick ourselves with the needle?
You would remember it well that in our beautiful country, sale of alcoholic beverages was banned on the death anniversary of our beloved Atatürk. Clubs and pubs were closed and the cinemas and theatres would not open their curtains but no one would ever say; “What is going on brother? What is your purpose? Why can’t I drink and commemorate Atatürk?…
The other day, we were watching a football game with my friend and since the game was boring, we were immersed in a conversation about different things. My friend told me that his previous visit to the States was to Washington on a December 24th which is the Christmas Eve and despite all their search they had not been able to find any single open restaurants and shops after 5pm and even the hotel’s restaurant was empty because everyone was home to celebrate this religious day of theirs that it became traditional.
After he said these, some other things stuck in my mind. Another friend of mine who also lives in America had previously told me that selling alcohol is not easy and shops or supermarkets who want to sell alcohol must have not only a license to sell but also a license from the state or the city. Alcoholic beverages are divided into two categories and those who are allowed to sell beer for instance cannot sell whisky. And drinking alcoholic drinks is only allowed in restaurants, bars and their backyards. It is strictly banned to drink alcohol on the streets. It is a reason to get arrested.
As it is the day for going to church, sale of alcoholic beverages in many places stop on Sundays. If you want to sell alcohol at those times, again you have to get a special license.
Here is another thing I want to share with you. You would remember it well that in our beautiful country, sale of alcoholic beverages was banned on the death anniversary of our beloved Atatürk. Clubs and pubs were closed and the cinemas and theatres would not open their curtains but no one would ever say; “What is going on brother? What is your purpose? Why can’t I drink and commemorate Atatürk?… Newspapers would not say “Where did these bans come from?” and no one would be annoyed with it.
I think the concept “the other” was not a current issue during the years that this practice took place. “This is my symbol and that is yours” was not a topic of conversation. While the operator of a place on a hill in İstanbul would allow the sale of alcoholic beverages yesterday, today’s operators may not. What is more natural than this?
Similarly, nobody should be disturbed by the drinking at a crowded area of Istanbul and besides this; even their contribution to the country’s economy should be taken into consideration. Either the operators not serving alcohol or the operators selling alcoholic beverages are trading over thousands of Liras, being an agent in providing employment to many citizens and helping them to make a living. And maybe even better than that, a person who works at a place where alcohol is not served enjoys drinking once a week whereas another working at a pub, serving alcohol until late night worships five times a day. Both of them have the same purpose; Money for food, a healthy and peaceful life…
Our Prime Minister has a hard row to hoe… While realizing many implementations, he must emphasize that these are the results of the misconduct or missing implementations and he knows that if something wrong was made in the past then it cannot be fixed with another mistake, and he does not intend to bring back the concept “other” and just like he mentioned at the speech he made on the balcony of the Party building on the evening when they won the elections, he should emphasize that he does and will embrace the rest of the country. He should highlight this and since sometimes words are insufficient in explaining somethings, he should find a way to explain this to those who do not want to understand.
I gave examples from America at the beginning of my article because people are not disturbed with the implementations conducted there and they do not react negatively. People have internalized democracy and they know that one’s right ends when the other’s begin. I do not travel all around Istanbul but let’s intend to go for a sportive walk along the Kadıköy coast road on Monday mornings… You will probably feel nauseated and regret to have taken that walk. The bottles of the alcohol drunk the previous night are spread away because the litter bins were full, waste of drinks and food spread all over the ground and crows doing the cleaning up for the ones who knew no limits… Is this freedom? Would these young buddies behave this way in America where they dream to go?
Or would our young ladies who cover their heads and walk with their boyfriends embracing each other be able to walk like this in a country where real religious law is strictly followed? Prick yourself with a needle before you stick a darning needle into others. If we want to say “One for all and all for one”,everyone should be very careful and conscientious…I mean we still have a long way to go.