Bir arkadaşımla konuşurken ilginç bir saptamasından bahsetti; geçen gün dedi, sordum bizim arkadaşlara yarın öğleden sonra ne yapıyorsunuz diye…
Dediler ki ‘’ caddedeyiz ‘’ sende gel… Yahu dedim İstanbul’da yüzlerce cadde var… Hangisini diyorsun? Meğerse Kadıköy’de ki Bağdat Caddesini söylüyormuş ve benim anlamam gerekirmiş… Evet gerçekten Bağdat Caddesi, Restaurantları, cafeleri marka giyim mağazaları ile İstanbul’un en renkli caddesidir ve bu cadde üzerinde doğal olarak birçok dondurma dükkanı vardır ve hepside gayet güzel iş yaparlar, ama ilginçtir alkol kanunundan onlar da nasiplerini almışlar… Neden ilginç? İçinde alkol bulunan dondurma çeşitlerini iptal etmek zorunda kalmışlar, çünkü denetlemelerde ceza kesiliyormuş… Rahmetli anneannem burasının kıymetini bil başka İstanbul yok derdi… Bunlar çok küçük ve gereksiz detaylar ama birikince bardağı taşırıyor, abartmamak gerekir…
Bir karar daha verdim ve artık yazılarımda mutlaka bir iki satırda olsa Trafikten bahsetmek istiyorum, çünkü trafik ülkemizin çok ciddi bir sorunu ve nerdeyse her bayram süresince bir savaş olmuş kadar kayıp veriyoruz… Geçen gün bir gazetede gördüm, 25 kişilik bir midibüs kaza yapıyor sonu çok hazin 2 ölü 38 yaralı… Allah rızası için bunun denetlemesini kim yapar? Yol kenarlarında hız kontrolü yapan polisler neden bunlara bakmazlar? Onlarda mı meydanlara gittiler? Sanmayın ki şehir dışında böyle de şehir içinde farklı, bazen ortada trafik polisi görünmez, bir arkadaşımın babası ‘’akşam sürat yapan araçların motor gürültüsünden uyuyamıyoruz, taşınmak için ev arıyoruz’’ diyor… Bu hız ve gürültü manyakları kaza yaparsa ben sadece onların zarar verecekleri insanlar için üzüleceğimi şimdiden belirtmek isterim, Trafikten sorumlu görevliler ne düşünür?, akşamları yattıklarında vicdanları rahat mıdır onu bilemem ama umarım yeni başlayacak düzenlemelerle trafik canavarları ve trafik magandaları biraz olsun azalır ya da islah olurlar.
Meşhur üçlemeler vardır bilirsiniz ya da bir yerden duymuşsunuzdur…
Hiç beklemeyen üç şey; Zaman, Ölüm, Müşteri…
İnsanın hayatta bir kere elde ettiği; ana baba, itibar, gençlik…
Kimsenin elinden alınamayacak olanlar; zeka, bilgi, potansiyel… ve bence en güzeli,
Gidince geri gelmeyenler; yaydan çıkan ok, bedenden çıkan ruh ve ağızdan çıkan söz
Hele her gün TV kameralarının önüne bazen kendi isteği ile bazen mecburen geçen büyüklerimiz ağızdan çıkan sözlerine çok dikkat etmeli…
Çıkıyor kameraların önüne ülkemizin son on yılda yetiştirip geliştirdiği mümtaz şahsiyetlerinden birisi ve diyor ki “hamileler sokağa çıkmasalar daha iyi olur”.
Bir başkası merdivenlere takmış durumda… İnsan düşünüyor acaba tüm doktorlar hamilelere düzgün yürüyüşler tavsiye ederken bu şahıs acaba neden böyle bir fikir beyan etmek ihtiyacı hissetti?
Gerçekten anlamsızca bir yaklaşım, eğer olay cinsel bir yaklaşımsa bu zat erkek çocuklarının sünneti ile ilgili nasıl bir yorumda bulunur şahsen ben merak ettim, öyle değilse neden Başbakanımızın hamileliği özendirici söylemlerine ve hükümetin programlarına ters beyanda bulunuyor? ya da kendi göz zevki rahatsız oluyorsa iyi ki iktidarda söz sahibi değil yoksa insan neslini kurutacak…
Bir diğeri ise yetkisi olsa, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı bineceği asansör mecburiyetini de uygulamaya koyacak, bence orası birlikte daha tehlikeli…
Başbakanımız yat ile bodrum sahillerini gezerken çirkin yapılaşmadan dert yanıyor ve bunları yıkmak gerekir diyor, yüzde yüz haklı ama o çirkin yapıların çoğu 2002 yılından sonra kendi iktidar döneminde oluşmuş… İğne ile çuvaldız hikayesi, sadece çuvaldız kullanılmaz ki…
Gezi parkı eylemleri ile de ilgili yazmadan duramıyorum. Çünkü bu gereksiz inatlaşma ciddi şekilde can yakıyor ve tüm ülkeyi üzüyor ve rahatsız ediyor.
Gezi Parkı direnişinde hükümetimiz bana göre eylemci gençliğe birazcık agresif davranıyor, biraz fazla kızgın ve dargın… Çünkü o gençler on yıldır bu hükümetin yaptırımları ile büyüdü gelişti, yani onların hareketinden biraz da hükümet sorumlu…
Demek ki çocukları isyan noktasına getirmişler. Sen bir çocuğunu baskı ilk büyütüp hareketlerini kısıtlarken diğer çocuğunun her istediğini yaparsan ikisinin de yanlış davranışlarından ilerde sen sorumlu olursun…
Biri mutlu olurken diğeri mutsuz olacak ve doğal olarak sen hangisini beslersen o güçlü olacaktır… İki çocuğun varsa ikisinin de huyu farklı olabilir, birisi sabırlı ve uslu olurken diğeri sabırsız ve isyankar olabilir… Bir elin parmakları eşit mi ki?
Anne baba olmanı, aile olmanın, büyük olmanın getirdiği sorumluluklardan kaçamayız eşit sevgi göstermek ve dengeli olmak zorundayız… Kimse bizi zorla aile babası yapmıyor, her seçim zaferinden sonra balkona çıkıp herkesi, her kesimi kucaklayacağız diye ben söz vermiyorum biraz hoşgörü, biraz sabır, biraz dialog… Her şey hallolur.