İyimserliği Öğreneceğim de Ne Olacak?

Duygular mı düşünceleri oluşturur, düşünceler mi duyguları? Bu soru hala ruhbilimcilerin tartıştığı bir konu. Bununla birlikte yapılan pek çok bilimsel araştırma, düşüncelerini yönetebilen insanların duygularını yönetme konusunda da başarılı olduğunu ifade ediyor.

Kendinizi tanımlarken, hayata ve olaylara bakış açınızla ilgili hangi sıfatları kullanırsınız? İyimser, kötümser, karamsar, hayalperest, gerçekçi, temkinli… Peki, başkaları sizi bu konuda nasıl tanımlıyor veya tanımlardı?

Olaylara bakış açımız kişiliğimizin oluşumundaki pek çok etken sonucunda ortaya çıkar. Paul Mclean, insanların kişiliklerinde, doğuştan getirdiği ve travmatik olaylar dışında değişmeyen, uygun ortam ve koşullarda potansiyelini azami ölçüde ortaya koyabileceği özellikleri olduğunu savunur. Bunlar genetik kodlardan taşınan bilgilerdir ve değişmezler. Bu bağlamda, bazı kişilik özellikleri açısından “yedisinde neyse yetmişinde de odur“ sözü pek de yanlış sayılmaz.

Bir de öğrenebildiğimiz, kişiliğimizin kalıcı bir özelliği olarak ruh sağlığımızı, yaşam kalitemizi ve çevremizle olan iletişimimizi etkileyen beceriler var.

İyimserlik de bunlardan bir tanesi. Bu beceriyi öğrenmek, yaşam alışkanlıkları arasına katmak, çözümün bir parçası olmak, dünyayı da daha yaşanabilir ve barışçıl bir yer haline getirmek konusunda bireylerin önce kendi yaşamlarında ve etki alanlarında yapabilecekleri ne odaklanmaları önemlidir. Geçtiğimiz yıl vefat eden ünlü araştırmacı, psikiyatrist ve yazar Stephen Covey’in de önerdiği gibi, etkili insanlar önce kendi etki alanlarına odaklandıklarında, yapmak istedikleri şeyler konusunda başarıya daha yakın oluyorlar.

Etki alanımıza odaklandığımızda en çok gereksinim duyacağımız düşünme becerilerinden birisi olan ise iyimserlik konusunda çalışmaları ve yöntemleri en çok bilinen isimlerden birisi de aynı zamanda Pozitif Psikoloji’nin kurucularından olan Pensilvanya Devlet Üniversitesi Pozitif Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Martin Seligman.

Seligman, çalışmalarına başladığı zaman öncelikle çaresizlik kavramı üzerine çalışmalar yapmış. Araştırma ve deneylerinin sonunda, çaresizliğin öğrenildiğini ispatlamış. “Çaresizlik öğrenilebiliyorsa, iyimserlik neden öğrenilemesin?” diyerek araştırmalarını sürdürmüş. Bu doğrultuda yaptığı çalışmalarla, özellikle çocuk ve ergenlerin depresyon süreçlerini azaltma veya ortadan kaldırmayı başarmış. Ebeveynleriyle tartışan, okul başarısı düşük, kendi halinden ve yaşamından memnun olmayan çocukların büyük çoğunluğunda olumlu sonuçlar alınmış.
Seligman, yetişkinlerle yaptığı çalışmalarda ise, iyimserliği öğrenmiş olan çalışanların, özellikle de satış pazarlama alanlarında çalışanların performanslarının, diğerlerine göre daha yüksek olduğundan, şirketlerin çalışanlarını seçerken bu özelliklere sahip adayları daha çok tercih ettiklerinde iş potansiyelinin arttığına ve alınan çalışanın kuruma kattığı katma değere kadar birçok noktada etkili olduğunu ispatlamış.

İyimserliğin öğrenilebileceğini bilmekle yaşam alışkanlığı haline getirmek farklı şeyler. İyimserlik bir kişilik özelliği değil bir tutum. Bu tutumu yaşam boyu sürdürmek de bizlere daha huzurlu ve yönetmesi kolay bir hayat için gerekli.

Peki, olumlu düşünme ve iyimserliği öğrenme konusunda düşüncelerimizi nasıl yönetebiliriz?

Üzerine tonlarca kitap yazılmış, araştırmaların hala devam ettiği bu konuda başlangıç olarak yapılabilecekler şunlar:

GENELLEMELERDEN KAÇININ

Öncelikle genellemelerden kaçının. Alışverişten dönüyorsunuz. Aldıklarınızı arabanızdan çıkartırken poşetlerden birini yere düşürdünüz ve varsayalım ki o poşetin içinde de arkadaşınıza aldığınız şık bir vazo vardı ama siz onu düşürünce kırıldı. Kendinize; “Çok sakarım! Ne kadar Dikkatsizim!” gibi sözler söylüyorsanız, işte size soru:

Her zaman mı sakarsınız? Her zaman mı dikkatsizsiniz? “Bugün poşeti düşürdüm ve vazoyu kırdım. Dikkatimi başka bir şeye vermiştim. Dalgın bir anıma denk geldi.” diyerek hem kendinize doğru muameleyi yapmış hem de yanınızdaki kişilere, özellikle de çocuğunuza olumlu düşünme becerileri geliştirmesinde rol model olmuş olursunuz.

DURUMU TANIMLAYIN

Karşılaştığınız bir zorluğun nedenlerine odaklandığınızda soruna odaklanmış olduğunuz için çözüm uzağınızda kalabilir. Durumu veya zorluğu nesnel bir değerlendirmeyle tanımlarken, örneğin; “işimde yeteri kadar kazanamıyorum ve bu motivasyonumu düşürüyor” tanımlamasını yaptıktan sonra “Şu anda bu durumda yapabileceklerim neler? Kendimi iyi hissetmem ve ilişkilerimi olumlu bir yapıya kavuşturmam için nelere gereksinimim var? Daha önce doğru yaptığımı düşündüğüm ve olumlu sonuçlar veren davranışlarım neler?” sorularını sorun.

NASIL? SORUSUNU SORUN

Sorularınıza cevaplarınızı gerçekçi bir şekilde verdikten sonra “İstediğim şeye kavuşmanın yolları neler olabilir ve bunları elde etmem için nasıl davranmalıyım?” sorusunu sorun ve yapabileceklerinizi listeleyin.

ÖNCELİKLENDİRİN

Yapabileceklerinizin listesini önünüze alın ve maddelerin hangisinden başlamanın diğer maddeleri de olumlu etkileyeceğini kararlaştırın ve sıralayın. Sıralamanızın yanına kendinize belirli tarihler koyun ve her bir madde için neye ihtiyaç duyduğunuzu belirleyin.

YAPIN VE KUTLAYIN

Yukarıdaki aşamaları kendinize tanıdığınız sürelerde gerçekleştirin ve başardığınız her maddede kendinizi kutlayın. İyimserliğin öğrenilebileceğini bilmekle yaşam alışkanlığı haline getirmek farklı şeyler. İyimserlik bir kişilik özelliği değil bir tutum. Bu tutumu yaşam boyu sürdürmek de bizlere daha huzurlu ve yönetmesi kolay bir hayat için gerekli. İyimserliğin öğrenilebileceğini bilmekle yaşam alışkanlığı haline getirmek farklı şeyler. İyimserlik bir kişilik özelliği değil bir tutum. Bu tutumu yaşam boyu sürdürmek de bizlere daha huzurlu ve yönetmesi kolay bir hayat için gerekli.

042

043

HABER REVİZYON DERGİSİ AĞUSTOS 2013

Bir cevap yazın