Lokman Ayva – Gelin Geçen Yüzyıldan Kurtulalım

İnsanlar kendilerine göre zamanı bölerler, tasnif ederler. Sonra da o zaman dilimlerinde yaşananları sanki birbiriyle ilişkilli, ilintili gibi değerlendirip sonuca ulaşırlar. Haftaymış, aymış, yılmış, yüzyılmış, binyılmış bunlar tamamen insan uydurmasıdır.

Zamanın felsefesine, tasnifine girmek istemiyorum lakin buradaki bir fırsattan da şahıslar olarak, toplum olarak faydalanmayı öneriyorum.

Zaman şu veya bu kaygılarla tasnif edilmiş olabilir. Laf arasında söyleyeyim, bu tasnifinden de memnun değilim ve insanlara zararlı olduğunu düşünüyorum. Fakat mevcut yüzyıllık sisteme göre ve duruma göre değerlendirirsek geçen yüzyılın bizim ülke tarihimizde ve dünya tarihinde en karanlık, en kötü bir yüzyıl olduğu rahatlıkla görülecektir. Gelin görünki olaylar, durumlar yaşandığı zamanla sınırlı kalmıyor. İşyerinde kızdırıyorlar sizi, siz de eve gelip yansıtıyorsunuz.

Trafikte direksiyonda bir şaka yapılıyor. O şakanın sonucu kazanılan sakatlık bir ömür boyu sizi etkiliyor. Bir ülke bir savaş yaşıyor, sonra onun tazminatıymış, yıkımlarıymış, onları temizlemekle onlarca sene uğraşılıyor. Yani XX. yüzyılda yaşananlar, olanların sonuçları, etkileri, psikolojisi hâlâ devam ediyor. İyi de kötü olayın etkisini niye devam ettirelim ki? Niye kendi kendimize acı çektirmeye, hak etmediğimiz sorunların altında debelenmeye devam edelim ki? Biz mazoşist miyiz?

Şöyle geçen yüzyıla bir bakalım. Dünyamız da ülkemiz de büyük bir zarar, yokluk, sıkıntı içinde kıvranmış. İnsanımıza aşağılık kompleksi enjekte edilmiş. Özgüvenimiz kaybolmuş neredeyse. Geçmişimizle bağlarımız kopmuş ve yüzlerce yıl emek verdiğimiz bilimsel, sanatsal, edebi başta olmak üzere her sahada birikimlerimiz kısa sürede yok kabul edilmiş. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde dediği gibi bilim, sanat, meslek ordularımız, örgütlerimiz dağıtılmış, bizim insani değerlerimizde oluşturduğumuz limanlarımıza girilmiş, bu değerleri gemi üreten tersaneler gibi üreten altyapılarımız mahv-ı perişan olmuş.

XX. Yüzyıl sonunda kala kala elimizde uluslararası ilişkilerde Ermeni meselesi, Türk-Yunan anlaşmazlığı gibi saçma sapan, bir incir çekirdeğini bile dolduramayacka meseleler kalmış.

İç konularda ise Sağ-sol meselesi, kendi halkına silah çeken darbeler, kardeşliğimizi bozan yok Alevi-sünni meselesi, yok Kürt-Türk meselesi, yok imamhatip meselesi, yok başörtü meselesi falan filan. Bu konular öyle zamanımızı alıyor ki oturuyoruz televizyonlarda, panellerde ciddi ciddi tartışıyoruz, konuşuyoruz. Gören duyan da zannedecek ki, bizi bekleyen gıda sorunu, su sorunu gibi temel meseleleri tartışıyoruz.

Ne olur artık şu XX. Yüzyılın saçmalıklarını bir tarafa bırakalım. Yok bilmem filan ülkeden 50 sene, falan ülkeden 80 sene gerideyiz gibi saçmalıklarla kendimizi, çocuklarımızı komplekse sokmayalım. Yok “Bizden adam olmaz”, yok “Biz Türkler beceremeyiz”, yok “sular akar, Türkler bakar” gibi bizi kötü duygulardan, tembellikten kurtulmamızı engelleyen cümleleri de bırakalım.

Öyle bir halde söyleniyor ki, adeta biz negatif olmaktan haklıyız. Çünkü güya yapımız iyi olmaya hatta en iyi olmaya yapımız müsait değil. Olmaz öyle şey, hanımler, beyler! Bizim insanımız dünyaya da kendine de lazım. En sevmediğinizden en sevdiğiniz sivil toplum kuruluşuna, partisine, medyakuruluşuna bakın hiç ama hiç biri başka bir ülkeyi sömürmekten bahsetmez.

Başka ülke insanlarına zarar vermekten bahsetmez. Çocuklarını, kadınlarını, yaşlılarını öldürmekten bahsetmez. Bırakalım da dünyayı milyonlarca insanın ölümüne yol açan Alman Nazi kalıntıları mı yönetsin, bırakalım da Osmanlı’dan ayrıldı ayrılalı önüne gelenle savaştırılan Yunan milliyetçilerinin kalıntıları Altın Şafakçılar mı yönetsin? Tabi ki hayır. Bizler silkelenecek ve yeryüzü misyonumuza, insanlık misyonumuza sahip çıkacağız. Şu anda tek derdimiz geçen yüzyılın pisliklerinden, kalıntılarından kendimizi kurtarmaktır.

O geçmişi, o dönemin huylarını, mevzuatlarını tarihin çöplüğüne atacağız ve adeta sabah duşu almış, güneşiyle ısınmış bir dinamizm içinde kaslarımızla, hücrelerimizle, inancımız ve azmimizle güne başlar gibi XXI. Yüzyıl imkanlarına, şartlarına “merhaba” diyeceğiz.

Ey Dünya, artık sevinebilirsin, hazırlan, Anadolu ve Trakya’nın o diğergam, o hamiyetperver, insansever insanları hizmetinde.

Hayırlı olsun.

haberrevizyon kasım 2013 lokman ayva 1 haberrevizyon kasım 2013 lokman ayva 2

HABER REVİZYON DERGİSİ KASIM 2013

Bir cevap yazın