“Bütün komşular ile sıfır sorun.” Yeni Türk dış politikasının Sayın Dış İşleri Bakanı Davutoğlu’nun ağzından parolasıydı. Peki, ne oldu da aylar geçmeden, Türkiye’nin sınırlarındaki komşuları ile sorunları giderek büyüdü, bir iki istisna dışında sorunlu olmadığımız komşumuz kalmadı?
İnanıyorum ki; Ankara hükümeti, Büyük Atatürk’ün; “Yurtta sulh cihanda sulh.” sözünden hareketle barışçıl bir dış politika sürdürmenin kararlılığı içindeydi. Hangi tehlikeli viraj dönülürken kaza oldu da, barış arabası yoldan çıktı? Bunu aylardır hep beraber yaşıyoruz, artık sorunsuz bir dış politikamız yok. Sesimizi yükseltmekle, sağa-sola sert çıkmakla ne kazanıyoruz, ne kaybediyoruz? Bunu, bizleri yöneten politikacılarımızın düşünmesi lazım.
Ülkelerin hiçbir zaman düşmanlıkları ve dostlukları devamlılık göstermez, çünkü dostluklarda düşmanlıklarda karşılıklı ulusal çıkarların korunması ile ilgilidir. Ancak ülkeler asgari müştereklerde birleştikleri, ekonomik ve siyasi çıkarlarını, karşılıkları getiri ve götürülerini bir noktada buluşturdukları veya üçüncü, dördüncü bir düşmana karşı beraber hareket etmek zorunluluğunu hissettikleri anda dostluk zincirini kurarlar.
Jeopolitik durumlar, dünya siyasi coğrafyasında işgal edilen konumları itibari ile bir arada olmaları, olmamalarından daha iyi ise, bazı ülkeler ufak politik hesapları bir arada bırakarak mutlak bir dayanışmanın kapılarını aralamalı, umulmadık gelişmelere karşı da uluslar arası alanda birbirlerini asgari de olsa desteklemelidirler.
Times gazetesinde, Bilkent Üniversitesi Profesörlerinden Norman Stone’nun; “Türkiye tarihini hatırlasa iyi olur.” başlıklı yazısında, Atatürk’ün; “Yurtta sulh cihanda sulh.” politikasına dönmesi gerektiğini yazıyor. 1974’de adadaki Türk azınlığı korumak dışında yaptığı müdahale ki, uluslar arası antlaşmalar uyarınca yapılmış ve güvenlik konseyinin ateşkes çağrısına uyularak belirli bir sınırda durulmuştur. “Bunun dışında gerekli olan başka dış müdahaleleri uluslar arası ortakları ile yapmıştır ve çok karışık bir bölgede yıllarca istikrar ve refah adası olmuştur”, diyerek bugüne geliyor. Bunun yanında, Türkiye içindeki kabul edilebilir başarıları yanında dış politikada Sayın Başbakan Erdoğan’ın önce İsrail ile sonrada Suriye ile arasının bozulduğunu ifade ederek, giderek bozulan komşu ilişkilerinin düzelmesi için de; “Kemal Atatürk haklıydı, geri dönmeliler” şeklinde önemli bir yorumda bulunuyor.
Gerçekten de bugün, sınırlarımızda yeni bir PKK kuşağı oluştu. Kuzey Suriye’de birçok yerleşim bölgesinde Kürt yönetimleri kuruluyor. Bunları da Esad’ın desteklediği açık çünkü artık Suriye Ankara’nın düşmanı. Gelelim Bağdat hükümetine; bugüne kadar dilini Türkiye’ye uzatmaya cesaret edemeyen Irak, belirli bir tavır değişikliği içinde.
İç siyasi mücadelenin oldukça kızıştığı İran, gerek Avrupa, gerek ABD, gerekse de körfez ülkeleri ve İsrail ile de arasını açıyor. Ahmedinejad, İsrail’i haritadan silebileceklerini muhtemel bir savaşta Türkiye’yi de vurabileceğini yetkili ağızlar ile tekrarlıyor.
Hürmüz Boğazı’nda her an bir patlama bekleniyor. Suudi Arabistan-Katar-Kuveyt gibi ülkeler, Basra Körfezi’nden başlayarak Tahran-Tel Aviv hattında süratle gelişebilecek ve içine diğer bölge ülkelerini de alabilecek bir savaşın çıkmasında korkuluyor.
Bazı olayları ileride çözüme bırakarak, Profesör Stone’un dediği gibi Mustafa Kemal’in politikasının İran için de, körfez ülkeleri içinde, İsrail ve Türkiye için de hayırlı olacağını gerek Tel Aviv’in gerek Ankara’nın geleceği düşünerek biraz daha sakin ve sabırlı olmalarının gerekliliğini, kalıcı barışın olmazsa olmazı olarak görüyorum.
Esad ile sürtüşmeyi bir kenara bırakarak geniş bir perspektiften Ortadoğu’ya barışı getirmek için, Netanyahu’ya çağrıda bulunabilecek bir Türkiye Başbakanı ile İran ve Türkiye ile sürtüşmeyi bir kenara bırakarak Sayın Başbakan Erdoğan’a elini uzatacak bir Netanyahu’nun gerçekleştirecekleri bir barış zinciri her iki lideri insanlık tarihine altın harfler ile yazacaktır.
İran’la Obama’ya rağmen dalaşan Netanyahu, kendine idol olarak Kartacalı Hannibal’i örnek alırmış. Kendisini bu konuda eleştiren İsrail Haaretz gazetesi başyazarı Akiva Eldar, Netanyahu’ya şöyle diyor; “Hannibal’in zaferleri, en sonunda değersiz bir noktaya varmış ve ordusu Roma süpergücü tarafından dağıtılmış ve Kartaca’da yerlebir olmuştur.”
Evet, gerçek Ortadoğu barışı Ankara ve Tel Aviv’in zekice davranmaları, aralarında sempati olmasa da bugün için empatiyi mutlaka kurmaları ile gerçekleşecektir.
HABER REVİZYON DERGİSİ ARALIK 2012