Haber Revizyon Dergisi olarak söz yazarı Murat Beşer ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Beşer, samimi itiraflarda bulundu.
Haber Revizyon: Murat Bey, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunusunuz. Müzik yazarısınız, radyo programcısısınız, özel partilerde DJ’lik yapıyorsunuz. Tam olarak mesleğiniz nedir?
Murat Beşer: Tam olarak mesleğimin adı yok. Yaptığım işlerin bütünü düşünüldüğü zaman ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satıcısı’ olarak tarif edilebilir. Bu piyasada neyin ticari olduğu, neyin bir açık olduğu ve kapatılması gereken ticari bir boşluk olduğu gibi meselelere hiç çok fazla bulaşmadan bana her zaman çocukluğumdan ve gençlik yıllarımdan kalan iyi bir miras diyelim. Çocukken resim yaparak büyüdüm. Bir odam vardı; yalnızdım bu odada. O odada hep resim yaparak büyüdüm. İlkokul, ortaokul, lise yıllarında hep resim yaptım ve üniversiteye de başka hiçbir üniversiteye girme amacında olmadan sadece Güzel Sanatlar Fakültesi’nin yetenek sınavlarına girerek gittim. Dolayısıyla o dönemi hep adı resim olan bir hayalin peşinde büyüyerek geçirdim.
Üniversitedeki öğrencilik yıllarımda da dönemin önemli gazete ve dergilerine müzik yazarlığı yaparak harçlığımı çıkarıyordum. O harçlıkla öğrenciliğimi idare ettiriyordum. Pahalı bir okulda okuyordum. Benim içinden geldiğim sınıfın gücünün yetmeyeceği kadar pahalı bir okulda okuyordum. Fakat okulu bitirmemle birlikte müzik yazarlığı bana daha elverişli bir alan olarak göründü. Ben ani bir kararla bütün sanat tarihi, resim eğitimi birikimimi müzikle olan ilişkiye aktararak müzik yazarlığında karar kıldım ve müzik sektörünün içinde kaldım. Resim sektörüne girmedim. Müzik sektörünün içinde kalmak da bana zaman içerisinde organizasyonlara katılmak, organizasyonlarda görev almak ve DJ’lik yapmak gibi ek işler getirdi. Ben bunların hepsini tutkuyla sürdürdüm. Severek sevdiğim işi yapmanın peşinden koşturdum ve bu güne kadar geldim.
Haber Revizyon: Okul harçlığınızı çıkarmak için gazetelerde veya dergilerde yazarlık yaptığınızı söylediniz. Peki, o kabiliyetinizi nasıl keşfettiniz? Yani müziğe karşı olan yoğun ilginizden mi yoksa yine örnek aldığınız birileri var mıydı?
Murat Beşer: Müzik dinlemek hep eşlik ediyordu ama bu hiçbir zaman resim gibi, resim yapmak gibi bir hülyaya erişmemişti. Yani resim yapmayı hep hayal ediyordum ve yapıyordum. Ama müzik yapmayı hiç düşünmedim. Müzik sadece resim yaparken bana eşlik ediyordu. Ve onu da tutku derecesinde dinliyordum. Bunu ilk parmaklayanlardan bir tanesi Murat Ertel olmuştu. Baba Zula, Murat Ertel. Evlerinin alt katında prova yapıyorlardı ve o dönem kurdukları bir blues rock grubunun davulcusu da benim aynı sokaktan arkadaşımdı. Ben onların provalarını dinlemeye gidiyordum ve sohbet ediyorduk. Provalardan sonra ben fikirlerimi paylaşıyordum. Murat Ertel’in çokça çevresi vardı. Dönemin bütün gazete ve dergilerinin sahipleri, editörleri, yazarları, hepsi babasının arkadaşları olduğu için onun bir şekilde teşriki mesaisi vardı. Zorla beni buralarda ki iyi ki de zorla yazmaya teşvik etti. Hatta metazori yaptığını da hatırlarım, zorla yazdırdığını da hatırlarım.
Haber Revizyon: Müzik olarak ilgilendiğiniz tarz yerli, yabancı sizin için fark eder mi?
Murat Beşer: Şimdi fark etmiyor ama yakın bir vakte kadar fark ediyordu çünkü şundan 3-5 yıl öncesine kadar ben ağırlıklı olarak, ağırlıktan kastımda %90 diyebilirim, yabancı müzikle yani caz, punk, rock, pop formatlı batı müziğiyle ilgileniyordum. Son 3-5 yıldır ağırlık noktasını bu coğrafyaya, bu topraklara kaydırdım çünkü burada ciddi ciddi bir bu işin tarihiyle, bölgesiyle, yarınıyla geçmişini değerlendirip geleceğiyle ilgili adımların atılmasında sorun var. Yazılı tarihin bu kültüre geçirilmemesiyle ilgili bir sorun var. Kendimi buna omuz atmakla mükellef saydığım için ağırlık noktası oradan buraya geldi.
Haber Revizyon: Murat Beşer’e göre Türkiye’de gerçek müzik yapan isimlere örnek istesek, kimleri verirsiniz?
Murat Beşer: Şimdi isim vermek çok sübjektif, bir ölçüde de spekülasyona kaçan bir şey olduğu için ben çok isim vermek istemiyorum ancak şunu söylemekle yetinebilirim. Çok iyi müzik yapanlar var. Bunlar majör değiller. Yani benim gözüm majörler de değil. Majörlerin ne kadar iyi müzik yaptığıyla ilgilenmiyorum. Çünkü majörlerin neticede hedefleriyle benim gözümü diktiğim arasında ciddi bir açı olduğu için majörlere bakmıyorum ama daha alternatif kulvarlarda ve altlarda olanların arasında çok iyi müzik yapan gruplar var. Bunların içinde alttan, dipten gelen bir dalga olarak yarına çıkacak, yani yarın daha iyi müzik yapacak olanlar da var. Dolayısıyla kötü müzik yapanların sayısı çok, iyi müzik yapanların sayısı çok çok az olmasına rağmen, iyi müzik yapanlar var.
Haber Revizyon: Peki, son yıllarda Türkiye’de neler değişti müzikte?
Murat Beşer: Şimdi müziğin hangi kategorisinde bir şeylerin değiştiğine bakarak farklı şeyler söylemek mümkün olabilir. Bir kere müzik, ‘sınırları ortadan kalkıyor’ türünden bir palavranın adı altında tek tipleşmeye başladı. Yani sınırlar ortadan kalkıyor, müzik özgürleşiyor. Artık ‘her tarz her tarzla iç içe’ denen şey tamamen bir palavra. Bunun müziğin özgürleştirilmesiyle veya müziğin başkalaştırılmasıyla, yetkinleştirilmesiyle hiç bir alakası yok. Müzikte değişen şeyle değişmesi gereken şey arasında bir açı var. Öncelikle değişen şeyleri çok fazla tasvip ettiğimi söyleyemem. Çünkü tek tipleşmeye başlıyor. Bir şey tuttuğu zaman ticari bir başarı elde ettiği zaman onun onlarca, yüzlerce, binlerce kopyası üretilmeye başlanıyor. Bu kopyalardan da çok fazla bir şey olmuyor. Dolayısıyla müzikte neyin değiştiği konusu çok iç açıcı bir konu değil. Ama neyin değişmesi gerektiği konusuna gelecek olursak öncelikle müziğin özgürce üretildiği ve paylaşıldığı bir şeyin demokratik bir ona endüstri mi denir ya da yeni bir endüstri mi denir, nasıl bir bağ ise bu, o demokratik ağın kurulması, özgürce üretilmesi, paylaşılması ve paylaştırılması gerekir.
Haber Revizyon: Peki etnik ve dini müziğe bakış açınız nedir?
Murat Beşer: Birkaç konu benim ilgi alanımın yani evimde dinlediğim şeylerin dışında kalıyor. Etnik müzikten kastınız?
Haber Revizyon:Yöresel müzikler. Örnek veriyorum; Türk Halk Müziği.
Murat Beşer: Halk müziği ise, yani otantik geleneksel müzik ise, evet, ama dini müzikle bu güne kadar hiç alakam olmadı. Ama türküleri seviyorum. Mümkün olduğu kadar onları iyi yorumlayan insanlardan fırsat buldukça dinlemeye çalışıyorum. Ama benim ana konum değil.
Haber Revizyon: Dini müzikte insanlara bir şeyler öğretilmeye çalışıldığından bahsediliyor. Özellikle bu konu hakkındaki düşünceniz nedir?
Ben müzikte ajitasyona karşı değilim. Didaktik olmamak ve basite indirgememek ve kaba slogana düşürmemek kaydıyla, o mesaj denen şey şarkılarda verilmeli. Ama dini müziğin içindeki şey bu söylediğimle çok alakalı değil. O daha başka bir hal. Ben o hale uzağım.
Haber Revizyon: Peki, bu dini görüşünüzden mi yoksa dini müziği beğenmediğinizden mi kaynaklanıyor?
Murat Beşer: Öncelikle bir kurum olarak dinle hiç alakam olmadı. Yani dini kurumlarla hiç ilişkim olmadı. Bir kültür olarak da din ile ve din kültürüyle çok alakam olmadı. Dolayısıyla bu işin uzmanları var. Yani ben din ya da dini müzik konusunda bir şey söyleyecek, o yetkinliğe sahip insanlardan birisi değilim. Benim tamamen konumun dışında. Dini müzik konumun dışında. Dini müzik dinlemiyorum, hakkında yorum da yapmayacağım.
Haber Revizyon: Peki, iyi bir müzik dinleyicisisiniz ve bunu yorumlayıp, yazıyorsunuz. Hiç şarkı söylediniz mi?
Murat Beşer: Yok, söylemedim.
Haber Revizyon: Kendinizi bir şarkıyla ifade edin desek bu hangi şarkı olurdu?
Murat Beşer: Tekila. Çünkü biliyorsunuz sadece “tekila” diyorsunuz ve bitiyor. Din ve müzik üzerine sorular nerden çıktı?
Haber Revizyon: Bu aralar ilahilere farklı bakış açıları var. İlahi müzikle insanların yönlendirildiği, kandırıldığı gibi söylemler çok olduğu için bu konuda sizin fikrinizi merak ettim.
Murat Beşer: Ben o konuya müzik olarak değil de din olarak bakıyorum. Ama bu da hoş sohbetin dışında tamamen. Tahmin ettiğiniz üzere dinle hiç uzaktan yakından alakası olmuş birisi değilim. Hayatımda bir kere Kur’an kursuna gittim, yazdırdılar. Çarşamba’da doğdum büyüdüm. İsmail Ağa Cami’sinin olduğu sokakta doğdum, büyüdüm ve ilk gittiğim Kur’an kursunda kafaya uzunca bir değnek yedim. Kaçtım, bir daha da gitmedim.
Haber Revizyon: Küçük yaşta gittiniz değil mi?
Murat Beşer: Tabii, tabii. İlkokulda, 7 yaşında falan.
Haber Revizyon: Genelde o yaşlarda aileler biraz yönlendirmek istiyorlar.
Fatihli, Çarşambalı olduğumuz için kaçmak mümkün değil. Yani her Türk çocuğu o Kur’an kursunu tadacaktır.
Haber Revizyon: Bu Zincirli kuyu Mezarlığının başındaki yazıya benzedi. “her canlı bir gün ölümü tadacaktır” ama söylediğinizle çok güzel bir şeye değindiniz. O Kur’an kursuna gidip de o değneği yemeyen çocuk var mıdır?
Murat Beşer: Değnek ne kelime oooo!… Tekme tokat dayak yiyen çocuklar var. Bizi oraya yönlendiren aile büyüklerimiz de korkuyla yönlendiriyorlar. Sırf o korku da değil. Bir de ‘mahalle baskısı’ denilen bir korku var. Oturduğun yerde komşun, akraban, herkes gidiyor. Bir tek seni göndermeseler, dedikodu çıkmaya, baskı görmeye, hor görülmeye çok müsait ortamlar.
Haber Revizyon: Peki, Türkiye’deki yayın hayatına bakışınız nasıl?
Murat Beşer: İşimiz çok zor. Yakın gelecekte daha da zor gibi görünüyor. Sedat Ergin Milliyet’in başına geldiğinde ilk transfer ettiği kişiydim ama orda hükümet baskısı gelince, Aydın Doğan’ın üstündeki basınç artınca hepimiz çil yavrusu gibi dağıldık. En son Sedat Ergin de gitti. Şimdi Hürriyet’ten de gönderiyorlar onu.
Hanzade ile Tayyip Erdoğan el sıkıştı. Anlaştı. “Sen benim üstüme gelme, beni eleştirme, benim sevmediğim yazarları gönder, benim istediğim çizgiye gel, ben de seni hiç rahatsız etmeyeyim.” El sıkıştılar. Hatta 3-5 kişi gitti. Şimdi bu önümüzdeki haftalarda da gidecekler var.
HABER REVİZYON DERGİSİ EKİM 2012