Ö. Vehbi Hatipoğlu – Tarihin Yanıkları

Türkiye belki de Cumhuriyet tarihinin en önemli dönemeçlerinden birinden geçiyor. Son yıllarda dünyadaki değişim ve dönüşümü doğru okumaya çalışmış olmanın bile ülkeye ne kadar ciddi mesafeler aldırabildiği ortadadır. Statükoyu muhafaza etmek ve değişime ayak diretmek şeklinde özetlenebilecek eski siyaset mantığı artık pek alıcı bulamıyor.

Bizler hep birlikte tarihin tanıklarıyız. Tarih de elbette bize tanıklık edecektir. Bu süreçte takınacağımız tavırla ya küresel sisteme entegre edilmiş, edilgen, buyruk alan ve itibarsızlaştırılmış bir ülke olarak varlığımızı sürdüreceğiz ya da kendi bölgesinde etkin, dünya siyasetinde sözü dinlenir, demokrasisi ayıplardan ve vesayetten arındırılmış, bağımsız, özgür ve müreffeh bir ülke olacağız.

İçinde yaşadığımız coğrafya ve taşıdığımız tarihi misyon bize, pısırık, kendi sınırları içine hapsolmuş bir siyaseti sürdürme hakkı ve fırsatı vermez. Çünkü düşmanı çok olan bir ülkede yaşıyoruz. Üstelik çok hareketli fay hatları üzerinde yükselen bir sosyo-politik yapımız var. Etnik, mezhebi ve siyasi farklılıklar birer fay hattıdır. Ya bu hatları derinleştirir ve toplumsal depremleri daha derin ve daha güçlü hissederiz ya da farklılıkları birer zenginlik olarak algılar, bu farklılıklarla birlikte mutlu bir yaşamı seçer ve çocuklarımıza huzurlu bir ülke bırakırız.

Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı üzerine kurulmuş bir devlettir. Her ne kadar devlet felsefesi ve kurumları itibari ile T.C. bir ulus devlet ise de, popülasyonu (içinde barındırdığı halklar) itibari ile hala bir imparatorluktur. Değişik etnik unsurlar, farklı din ve mezheplere bağlı vatandaşlarımız vardır. Popülasyonu “İmparatorluk” olan bir ülkede etnik milliyetçilik kanserojendir. Düşünce kodlarımızı ve siyasal çözümlerimizi milliyetçilik paradigması ile hapsedecek olursak sorunları derinleştirmekten başka bir neticeye ulaşamayız.

Aynı şekilde ülkedeki herkesi tek tipleştirmeye kalkışır ve bir mezhebi adeta devletin resmi mezhebi gibi dayatırsak toplumsal farklılıkları çatışma sürecine sokmuş oluruz.

Türkiye, yaklaşık otuz yıldır boğuştuğu ve çok pahalı bedeller ödeyerek etkisizleştirmek istediği bir terör ve şiddet sarmalından kurtulmak için tam da adım atmışken şimdilerde küresel sistemin organize ettiği yeni bir çatışma zeminine doğru hızla yuvarlanmaya çalışılmaktadır. Bu defa oyun kurucular, mezhep farklılığını kaşıma hevesine kapılmış görünüyorlar. Toplumsal tabanını Alevi vatandaşlarımızın oluşturacağı bir senaryonun uygulamaya konulduğuna tanık oluyoruz.

Ümit ediyorum ki bu ülkenin aklı başında aydınları, düşünce adamları, siyasal kadroları da yanlarına alarak bu tehlikeli oyunu deşifre ederler ve ülkeyi bir çılgınlıktan korumayı başarabilirler. Aksi takdirde tarih önünde sorumluluğunun gereğini yapmayan birer suçlu olmaktan kurtulamayız.

haber revizyon temmuz 2013 ömer vehbi hatipoğlu

HABER REVİZYON DERGİSİ TEMMUZ 2013

Bir cevap yazın