Rom ailesi Hindistan’dan 1500 yıl kadar önce büyük bir yolculuğa çıkıp dünyanın dört bir yanına yayılmaya başladığından bu yana Romanlar her yerdeler. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 milyon civarında Roman yaşıyor. Türkiye’de ise bu sayı 500 bin civarında. Türkiye’deki Romanların, dünyadaki en fazla dördüncü büyük Roman nüfusu olduğu çeşitli kaynaklarda yer almakta.
Onlar için kullanılan “Çingene” kelimesi toplumda olumsuz etiketlemeleri çağrıştırdığından, kökenlerini de tanımlayan “Roman” kelimesinin kullanımı son yıllarda daha yaygın.
Alt kültür grubu olarak tanımlanan, öte yandan da farklılıkların zenginliğine katkıda bulunan Romanlar, belirli hak ve özgürlüklere ulaşmada en dezavantajlı topluluklar arasında yer alıyor.
Romanların ataları; sepet, elek, metal eşya, kalay gibi ürün ve hizmetleri sunarak bunları tarım ve hayvancılıkla geçinen diğer toplumlara satmışlardır. Diğer toplumlar gibi hayvan sürülerine ve geniş topraklara sahip olmadıklarından göçebe zanaatçılıktan başka bir geçim imkanı bulamamışlardır.
Sanıldığı gibi Romanlarla diğer insanları birbirinden ten rengi, ırksal özellikler ya da dil değil. Esmer Romanlar kadar beyaz tenli ya da sarışın Romanlar da var. Farklı ırklara mensup Roman grupları da farklı diller konuşan Roman grupları da var.
Yaşam biçimleri ve yetersiz ekonomik güçleri nedeniyle genellikle toplu yaşam alanlarının dışında ama yine de bir arada yaşıyorlar. Buna rağmen günlük hayatın akışı içinde ele alındığında; “her yerdeler” denebilir.
Çiçek mi almak istiyorsunuz? Sokaktaki çiçekçi Roman… Geri dönüşüm için çöplerden kağıt, cam, plastik mi toplanacak? Çöp konteynırının başında veya elinde arabasını iteleyen kişi Roman. Canınız eğlence mi çekti? Kumkapı’dan başlayıp Beyoğlu’nun hemen hemen her sokağında kulağa gelen ritim ve melodilerin kaynağı yine Roman.
Türkiye’de küçük bölgelerde çeyiz hazırlayan anneler ve kızları, bir dönem Çingene bohçacıların en düzenli müşterisiydiler.
Omuzladıkları ürünlerini, sokak sokak, ev ev dolaşıp usta pazarlamacılara taş çıkartacak şekilde satmaya çalışan bohçacılar birçok kişinin nostaljik hatıraları arasında olsa da zamanında önemli bir ihtiyacı karşılamışlardır.
“Öldüğümde beni ayakta gömün” sözü de onların belirli bir yere ait olmayan göçebe ruhlarını ifade eden anonim bir Çingene sözüdür.
Göçebe Zanaatçiler…
Göçebe kültürleri ile bulundukları hemen hemen her toplumda benzer zorluklarla karşılaşmış Romanlar.
Türkiye’de yaşayan Romanlar aslında ülkenin dört bir yanında herkesin kafasını çevirdiğinde görebileceği kadar yakınlardalar. Büyük şehirlerde gerek villaların hemen yanı başında, gerek yüksek gökdelenlerin gölgesinde gerekse de şehrin varoşlarında aykırı yaşamlarıyla kimilerinin rahatsız olduğu, kimilerinin duyarlılıkla yaklaştığı, kimilerinin de fark etmeden yanlarından geçip gidiverdiği insanlar onlar. Sabahın erken saatlerinde çöp konteynırlarının içinden kağıt ayıklayıp toplayan, canlı geri dönüşüm hizmetkarları… Yoğunlukla Trakya Bölgesi’nde yerleşmiş olsalar da Samsun’dan Hatay’a, İzmir’den Zonguldak’a kadar ülkenin dört bir yanındalar.
Geçmiş kültürlerinden getirdikleri sepetçilik, demircilik, elekçilik, kalaycılık gibi işler artık güncelliğini yitirince, ülkede kağıt, cam ve plastik gibi maddelerin geri dönüşümünde ihtiyacı karşılayan ve ekmek paralarını her türlü hijyenik dezavantaja rağmen kazanmaya çalışan, toplumun görünen ama görünmeyen üyeleri onlar.
Kimsenin yapmak istemediği işleri yaparken toplumun önyargılarına, insan fiziki ve ruhsal yapısının bağışıklık sistemi sınırlarına ve pek çok konudaki öğrenilmiş çaresizliklerine dahi meydan okuyarak; “Biz de varız” diyorlar. Toplumun gürültülü ama sessiz, hüzünlü ama neşeli insanları onlar.
Konuşurken dahi yüksek sesle kendilerini ifade ediyorlar. Kavgaları eksik olmasa da öfkeleri çabucak sönen saman alevi misali. Nesilden nesile aktardıkları neşeleri ve umutları da hiç sönmeyen meşale.
Erken yaşta evleniyorlar. 30 yaşında büyükanne, büyükbaba olanları var. Gösterişli, renkli, cıvıl cıvıl kıyafetleri giymeyi seviyorlar. Geleceğe yatırımı için kaygılanmaktansa, “carpe diem”, “gün bir gündür, o da bugündür” felsefesiyle yarını çok da umursamadan yaşıyorlar. Okula düzenli gidenleri az.
Uzun zamandır maruz kaldıkları psiko-sosyal yoksunluk yüzlerindeki kirlere benzemiyor. Yine kimsenin çalışmak istemediği alanlarda önemli bir yükü omuzladıkları; zira ülkedeki atık kağıt toplayıcılarının yüzde 70’ini onlar oluşturuyor.
Sosyal boyutlarına bakıldığında Romanlar seslerini duyurmaya ve örgütlenmeye son 10 yılda başladılar. 2004’ten bu yana sosyal ve yasal hakları için yapılan çalışmalar olmakla birlikte onlar da seslerini duyurmak için farklı şehirlerde Roman dernekleri kurmuşlar. Hatta Roman dilinin kaybolmasını engellemek ve örgütlenmek için yayımladıkları Romca adlı bir dergileri bile var.
Dünyada ilk Uluslararası Roman Kongresi Nisan 1971’de Londra’da toplanmış. Bu kongreye atfen, 1990 yılından bu yana da her yıl 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanıyor.
Haber Revizyon, İzmir Romanlar Derneği Başkanı Abdullah Cıstır’a Romanların ülke ekonomisine katkılarını ve toplumdaki yerlerini sordu.
Abdullah CISTIR-İzmir Romanlar Derneği Başkanı
İlk çağlardan beri Çingeneler, insanlığın ilk yıllarında olduğu gibi avcıydılar. Yaşamlarını idame ettirmek için avlanıyorlardı. Yaşamın kendilerine bahşettiği zenginliği biliyor ve doğanın içinden kendilerine yaşam alanı oluşturuyorlardı.
Zekalarıyla doğanın kendilerine bahşettiği değerleri ihtiyaçlara cevap verecek zanaatlara dönüştürüyorlar ve insanlığın yaşamını kolaylaştırıyorlardı.
Eski sanayiciler Çingeneler/Romanlardı. Romanlar sanayi devrimini okuyamadığı için evrilemedi ve Osmanlı İmparatorluğu bu zeki toplumu lojistik silah sanayicileri olarak gördü. Balkanlardaki değişik toplumlara bu lojistik imkanları verebilmek için özellikle onları göç ettirerek ihtiyaçlara cevap alıyordu.
Çok eskiden beri üreten ve ekonomiye döngü kazandıran bir toplumdur Çingeneler/Romanlar.
Günümüze gelince; Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde teknolojinin daha da gelişmesi ile Romanlar eski işlerini yapamamakta ve unutulmaya yüz tutmuş işler ile sistemin dışında bırakılmaktadır.
Buna rağmen Romanlar, insanlığın ihtiyacını ilk çağlardaki ataları gibi çabuk keşfetmiş ve dün olmayan hurdacılık işinde ‘sokak toplayıcılığı’ denen kağıt ambalaj geri dönüşüm işlerinde çok başarılı bir şekilde ekonomiye katkı koymaktadırlar.
2013 Türkiye’sinde kapitalist sistemin köle-işçi mantığı halen geçerlidir. İnsanların eldiven kullanarak dahi ellerini değdiremeyecekleri alanlarda toplamda %70’e yakın Romanlar bu işleri yapmaktadır.
Ekonominin yüz akıdır Romanlar…
Sistem bunları görmezden gelip, sağlık sorunlarını, hijyen sorunlarını, sigorta ve güvence sorunlarını vurdumduymaz bir şekilde suistimal etmektedir.
“MÜZİK SUSARSA DÜNYA SUSAR”
Müzisyenlerimiz, en entelektüel öncü guruplardır. Ülkenin en önde gelen sanatçılarının arkasında sanatlarını icra ederek büyük bir ekonomik döngünün en önemli dişlisi oldukları da bilinmez… Romanlar, “MÜZİK SUSARSA DÜNYA SUSAR” felsefesi temelinde konuşturur sazını, zilini, dümbeleğini.
Belki de böyle ifade ediyorlardır kendilerini ama kimse anlamaz ve bazen sarhoş mezesi oluverirler. Sanatı ve neşesi ile ekonominin can damarıdır müzisyenlerimiz. Kah kederden kah neşeden, mekanın tüm ambiansı değişiverir birden; Romanın sazı, şarkısı ile ekonomi orada canlanıverir. Ver bir şişe daha…
Ev işine giden kadınlarımız hayatını kolaylaştırır iş kadınının çünkü o iş kadınıdır ve evde bugünkü adıyla (asistan deniliyor) yardımcısı olmadan kolaylaştıramaz hayatını.
Çiçek bahçeleri, mezatları Romanların eli değmezse, o rengarenk çiçekler, gülen yüzler ile sunulmazsa, bazen de unutulan sevgiliyi hatırlatmazsa çiçek tezgahları… Romanlar olmadan güler miydi bu kadar yüz?
Hamalımız, boyacımız, hurdacımız, müzisyenimiz, dansözümüz, ev işine giden kadınımız, yüzünden gülmek eksilmeyen çiçekçimiz ile yaşamı kolaylaştıran ekonomistleriz biz.
3 milyon Roman’la ve Çingeneler bütününde 6-8 milyon nüfus sadece tüketerek bile ülkeye katkı koyuyoruz.
Gayri safi milli hasıladan da kişi başına 10 bin dolar değil de günlük geçimimizi sağlıyoruz. Biz böyle de mutluyuz.
Hayata bakış açımızla, yaşama bağlılığımızla aslında herkesin Çingene/Roman olmak istediğini de biliyoruz, ama utandıklarından söyleyemediklerini de biliyoruz.
Biz utanmıyoruz! Artık kimse utandıramaz bizi, aşağılayan bakışlar artık dokunamaz bize. Biliyoruz ki biz gerçekten farklıyız; özgür, hırçın, dayanıklı, güçlü, insancıl, yaratıcıyız… Biz buradayız…
—————————————————————————————————————————————————————-
Bury Me Standing When I Die
Since the Rom tribe took a big journey starting from India almost 1500 years ago and spread all around the world, Romanies are all around. For example, there are almost 1 million Romans in the United States of America. In Turkey, this number is nearly 500 thousand. It is stated in various resources that Romanies in Turkey consist of the fourth biggest Romani population in the world.
Since the word “Gypsy” associates with negative labeling, use of the word “Romani” which also defines their origins is more commonly used.
Romanies who are defined as a sub-culture group and contribute to the richness of diversity are placed among the most disadvantaged societies in the world.
The ancestors of Romanies had provided products and services such as baskets, sieves, metal objects and tin-coating and sold them to societies who made a living through agriculture and livestock. Since they did not possess herds of cattle and wide lands, they had no other way to make a living than nomadic craftsmanship.
Unlike it is considered, it is not the color of skin, racial properties or the language that separates Romanies from other people. There are dark skinned Romanies as well as fair or blond. There are also Romanies who belong to different racial origins and speak different languages.
Due to their life style and insufficient economic power, they usually live in the suburbs but still in troops. Despite this, when the flow of daily life is considered, it can be said that they are everywhere.
Is it flowers that you want to buy? The flower girl/woman on the street is a Romani. Will paper, glass or plastic be collected for recycling? The person next to the garbage container or the one pushing his pushcart is a Romani. Is it fun that you want to have? Beginning from Kumkapı to almost every street of Beyoğlu, the source of rhythm and melodies that you hear is again, Romanies.
Nomadic Craftsmen…
With their nomadic culture, Romanies have always faced challenges in almost every society they have been in.
Romanies in Turkey are so close that everyone can see when they turn their heads all corners of the country. They are the people whom some are disturbed by their divergent lives, some approach sensibly and some others just walk by and do not notice in metropolitans, either just next to villas, or in the shadow of skyscrapers or in the suburbs. The live servants of recycling who separate and collect paper from the garbage containers at very early times in the morning… Although they are mostly settled in the Trakya Region, they are all around the country from Samsun to Hatay and from İzmir to Zonguldak.
In Turkey, mothers and daughters in small regions who prepare dowries were the most regular customers of Gypsy peddlers.
Although these are nostalgic memories in many people’s minds, gypsies who shouldered their products and wandered street by street and house by house, running rings around skilled marketers have met a huge need of those times.
The expression “bury me standing when I die” is an anonymous gypsy expression explaining their nomadic spirits which belong nowhere.
They are the visible but invisible members of the society who meet the needs in collecting paper, glass and plastic for recycling and make a living despite
all kinds of hygienic disadvantages when jobs such as basketry, iron and sieve working, tin-coating which they had inherited from their past culture have lost its currency.
While they do the work that nobody wants to do, they challenge the limits of the physical and psychological limits of the human immune system and even many learned helplessness in many issues and say “We are here, too”. They are the loud but silent and sad but cheerful people of the society.
They express themselves quite loudly while they speak. Even if they cannot stay away fighting, their anger is just like flash in the pan. The joy and hope they have passed on from generation to generation is a never ending torch.
They marry at early ages. There are the ones who become grandmothers or grandparents at the age of 30. They like wearing glossy, colorful and sparkly clothes. Instead of worrying for future investments, they adopt the “carpe diem”, “the day is a day, and it is today” philosophy and care less about tomorrow. Those who attend school regularly are not many.
The psychosocial deprivation they have long been exposed to is not like the dirt on their faces. Still, it is evident that they shoulder a huge load in areas where nobody wants to work and yet they make up 70% of the disposed paper collectors.
When social dimensions are considered, Romanies have begun speaking out loud and organizing in the last decade. In addition to the studies on their social and legal rights, they have founded Romani associations in different cities to get their voices heard. Moreover, they have a new magazine named Romca which they publish to get organized and prevent their language to disappear.
The first International Romani Congress was held in London in April, 1971. Referring to this congress, 8 April is being celebrated as the International Romani Day since 1990.
Haber Revizyon asked the Chairman of the Izmir Romanies Association Abdullah Cıstır about the contribution of Romanies to the country’s economy and their walk of life.
Romanies are the honor of the economy…
Since the very early ages, Gypsies were hunters just like the rest of the humanity in those days. They used to hunt to survive. They were aware of the richness that life has blessed them and they used to create an area for them to live.
They were using their intellect to turn the values that the nature has bestowed them into arts to satisfy needs and easing the life of humanity.
Early manufacturers were the Gypsies/Romanies. Romanies could not evolve because they could not interpret the Industrial Revolution and the Ottoman Empire considered this smart society as logistic gun traders. It was meeting the requirements by especially making them immigrate in order to provide these logistic opportunities to various Balkan societies.
Gypsies/Romanies are a society who has been producing and who brings the economy a loop.
When today is considered, technological developments in the European Union Adjustment Laws framework, Romanies are not able to continue their previous jobs and excluded from the system.
When today is considered, technological developments in the European Union Adjustment Laws framework, Romanies are not able to continue their previous jobs and excluded from the system.
Despite this, Romanies, just like their ancestors have figured out the needs of humanity quickly and started contributing to the economy successfully in the ‘street waste collection’ business by collecting scrap materials such as recycling paper and packages.
In 2013’s Turkey, the slave-laborer sense is still valid. In areas where people would never touch even if they wear gloves, almost 70% of Romanies do these jobs.
The system ignores these and insensitively misuses the problems of hygiene, insurance and security.
“If music stops then the whole world stops”
Our musicians are the most intellectual pioneering groups. It is also unknown that by performing their art behind the most leading singers they are the most significant gear of a huge economy… Romanies play their instruments, cymbals and drums adopting the philosophy “If music stops then the whole world stops”.
Maybe this is the way they express themselves but no one understands this and sometimes they turn into the appetizers of the drunk. With their art and joy, our musicians are the heart of the economy. Both because of sorrow or joy, the ambiance of the atmosphere suddenly changes and the economy livens up with the instruments and the songs of the Romani.
Our women who clean houses eases the businesswomen’s lives because they are businesswomen and cannot make their lives easier without their helpers (assistants as said today) at home.
If Romanies’ hands do not touch the flower gardens and auctions and if those colorful flowers are not presented with smiling faces and sometimes if the flower benches do not remind of the forgotten lover…Would so many faces smile without the Romanies?
With our porters, painters, waste collectors, musicians, belly dancers, household assistants and flower sellers who never give up smiling, we are the economists making life easier.
With 3 million Romans and 6-8 million Gypsies in total contribute to the country only by consuming.
We get our share from the gross national product not as 10 thousand dollars per person but our daily living.
We are happy this way.
With our approach and conduct of life , we know that everybody wants to be a Gypsy / Romani but can not say it loud because they are ashamed.
We are not ashamed! No one can make us feel ashamed anymore and humiliating looks cannot upset us anymore. We know that we are really different; we are free, factitious, resilient, strong, humanistic and creative… We are here…