Onur Belge – El Ele Süper Kupa Finali’ne

Kadıköy’den vapurla karşıya geçip, Tünel’den yukarı çıkmak… Önce Beyoğlu’ndaki Aydınlık ve Ulusal’a uğrayarak ver elini Taksim, Gezi Parkı…

Çocukluktan gençliğe geçerken, disiplinli futbola da artık başlamıştım. Baktılar fırt oraya, fırt buraya koşuyorum; “Oğlum, her topa girilmez, sakatlanırsın sonra” dediler. Gerçekten de ne demek olduğunu oynayanlar, sakatlıkları çekenler bilir. Ama bu kez Türk Halkının aydınlık Türk gençliği bekledi, sabretti ve öyle zamanında, öyle güzelliklerle topa girdi ki, hayran kalmamak elde değil. Ben zaten daha ortaokul öğrencisi iken 1960 ile yürümeye başlamıştım. Hala devam ediyorum, ömrüm el verdiğince devam edeceğim.

Evet, işim futbol ama insan kendini gördüklerinin, yaşadıklarının dışında tutamıyor. Zaten aslında bizim aslan taraftarlar değil mi, Gezi Parkı fitilini ilk ateşleyen. Onlar renk ve takım ayırımına bakmadan el ele verdiler. Ne olduğunu gördük. Yalakalar ve kışkırtıcılar sürüsü, aralarına nifak sokup tribünde birbirlerine kırdırdı şimdiye dek. Bir de televizyonlarda, gazetelerdeki köşelerine çıkıp utanmadan barış, kardeşlik nutukları atıyorlar.

Yahu, bu gençlik yalnız yönetenlere değil, şu andaki düzene başkaldırdı. Ekranlara çıkmışlar utanmadan soruyorlar “Neyi beğenmiyorsunuz?” diye. Seni beğenmiyorlar seni. Her düzenin adamı, yalakası… Yaygın medyanın borazanı… Sizden bıktılar, anlamıyor musunuz? Her etkin televizyonda, gazetede sizler. Yetmiyor, birkaçına birden çıkıyorsunuz. “Gazetecilik bitti” dediniz ama fena halde yanıldınız. O gazetelerinizde, televizyonlarınızda budadığınız gençlik, sosyal medya ile asıl gazetecilik görevini yaptı ve sizi rezil etti. Daha fazla rezil olmadan artık ekranları sütunları gerçek spor yazarlarına teslim edin. Yoksa aynı son ile karşılaşacaksınız…

Fenerbahçeliler, Galatasaraylı taraftarları davet etmiş Süper Kupa Finali’ne. El ele kol kola gidelim diye. Karşıdan da “tamam” diye cevap gelmiş. Ne güzel değil mi? Ama unutmak yok. Maç 11 Ağustos’ta. Bekliyoruz…

KIYAMET ALAMETİ Mİ?

Gezi Parkı protestolarına katılan takım taraftarları, eylemciler arasında en çok ön plana çıkan insanlar oldu. Uzun yıllardır göremediğimiz kardeşlik duyguları tavan yaptı. Normalde tahammül edemedikleri rakip renklere sarıldılar, hep beraber omuz omuza direndiler.

Bu fotoğrafı bundan 1 ay önce görseydik kesinlikle şu soruyu sorardık; “Kıyamet alameti mi yoksa?” Sezon bitmiş, ortalık yangın yeri. Şampiyon Galatasaraylılar seviniyor, Fenerbahçe ve Beşiktaşlılar çıldırıyor. Yöneticiler birbirleriyle atışıyor, takım kaptanları gırtlak gırtlağa kavga ediyor. Hatta cinayet bile oluyor. Evet, bundan yaklaşık 2 ay önceydi bu yazdıklarım. Bu fotoğraf ise 1 ay önce çekildi. Peki, ne oldu bu 1 ay içerisinde? Ne oldu da böylesine bir sarmaş dolaş oldu bu can düşmanlar…

Bilindiği üzere “Haber Revizyon” gibi aylık yayım yapan dergilerde 1 ay boyunca gelişen konular diğer ayın başında çıkacak sayıda ele alınır, en önemli olaylar farklı bir bakış açısıyla siz okurlarımıza yansıtılır. Spor sayfasını yapan ben ve Onur Belge hocam ile Temmuz ayı için fikir alışverişinde bulunurken, öne çıkan tek gündem maddesi Taksim Gezi Parkı’nda yaşanan olaylar oldu. “Çevreci” bakış açısıyla başlayan protestolar tüm ülkeye yayıldı. Yaklaşık 20 gün boyunca konuşacak tek konu bulamadık. Halbuki spor gündeminde Roland Garros’ta Rafael Nadal tarihe geçmiş, ülkemizde U20 Dünya Şampiyonası var. Mersin’deki Akdeniz Oyunları’nda madalya gösterisi yapıyoruz. A Milli Kadın Basketbol Takımımız Avrupa Şampiyonluğuna koşuyor… Kimsenin umurunda değil.
Peki, “Buram buram siyaset kokan bu protestolar neden spor sayfasında yer alıyor?” diye sorarsanız şöyle yanıtlayalım; Bu 3 büyük kulübümüzün, formasını giyip de bu şekilde sarmaş dolaş olduklarını ne zaman gördünüz? Yaşı 50’nin üzerinde olanlar “Yan yana oturup izlediğimiz maçları ne çabuk unuttunuz?” diye sorabilir. Ama ben o yıllarda yoktum. Olmayan milyonlarca sporsever gibi… Bu yüzden uzun yıllardır bu kulüpleri bir araya getiren yegane olay bu olduğu için, sayfaya başka bir konu yazmayı aklımızdan dahi geçirmedik.

Bir gazeteci olarak olayları adım adım takip etmekle beraber, taraftarların arasında fazlasıyla yer aldım. Birçok insanla konuştum. Herkesin farklı farklı istekleri ve düşünceleri vardı. Ama genel anlamda büyük bir çoğunluk siyasi baskı ve özgürlükten söz ediyor. Sonuçta taraftar da olsa bir Türk vatandaşı olarak bu kendi hak ve özgürlüklerini koruyacaklardır.

“Çarşı” “TOMA”ya karşı

Protestolara destek veren taraftarlar arasında sayı bakımından 3 büyük kulüp ön plana çıksa da Karşıyaka-Göztepe gibi yıllarca düşmanlıkları dillerden düşmeyen bu taraftarların kol kola girip yürüdüğü haberleri İzmir’den fazlasıyla geldi. Birçok takımdan forma, bayrak gördük eylemlerde. Ama başta Beşiktaş’ın meşhur grubu “Çarşı” olmak üzere Fenerbahçe ve Galatasaray’ın önemli grupları yer aldı. Olaylarda “Çarşı” ön plandaydı. Polis ile olan mücadelesinde ilginç diyalog ve görüntüler ortaya çıktı. Bir kaç tane örnek verecek olursak, Polisin eylemlerde kullandığı TOMA (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) “Çarşı”yı zorlamış olsa ki buna karşılık İnönü Stadı yıkımında kullanılan bir kepçeyi alıp adını da POMA (Polis Olaylarına Müdahele Aracı) koyarak karşı atak yaptılar. Daha sonra işi büyüterek gerçek bir TOMA çaldılar. Polislerle karşılıklı tezahürat yaptılar… Gezi Parkı’nın üzerinde sürekli dolaşan helikopterler gördük. Tam bu anda Çarşı’nın resmi Twitter hesabından “Helikopter kullanmayı bilen var mı?” sorusunu görünce “yok artık!” demekten başka bir şey gelmedi içimizden. “Çarşı”nın bu davranışlarının yanı sıra Fenerbahçe taraftarlarının 11 Ağustos’ta Galatasaray ile oynanacak Süper Kupa Finali’ne “Polis olmadan el ele kol kola gidelim” çağrısı yaptığını ve Sarı-Kırmızılıların bu çağrıya olumlu cevap verdiğini de unutmayalım.

Kim kazandı?

Tabii, bunlar olayların komik tarafları. İşin bir de diğer yönü var. Ölen vatandaşlarımız, şehit olan 1 polisimiz ve yüzlerce yaralı… Bunlar insanı çok üzüyor kuşkusuz. Peki, ne oldu? Kim kazandı, kim kaybetti? Gezi Parkı olduğu yerde duruyor. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediyesi yeni çiçekler, ağaçlar ekmiş. Eskisinden daha güzel bir vaziyette… Olan, olaylarda ölenlere, yaralılara ve maddi zarara uğrayan esnafa oldu. Biliyorum, “keşke”lerle yürümüyor hayat. Ama keşke Başbakan ilk gün “Tamam, Gezi Parkı’nı yıkmayacağız” deseydi. Keşke polis bu kadar sert müdahale etmeseydi. Keşke binlerce insan, çocuk, engelli vatandaşımız biber gazı yemeseydi. Keşke, keşke, keşke…

haber revizyon temmuz 2013 onur belge 1 haber revizyon temmuz 2013 onur belge 2

HABER REVİZYON DERGİSİ TEMMUZ 2013

 

Bir cevap yazın