Latince “paganus” sözcüğünün anlamı kırsaldır. Bugün pek çok dilde ortak anlamı olan “Pagan” kelimesi de bu sözcükten üretilmiştir.
Paganizm en eski, yerleşik ve kaynak bir inanç sistemi olup, doğanın yaşam döngüsünden Yaradanın tekliği esası üzerinde oluşmuştur. Bu Yaradan; tüm gökleri ve yerleri var edendir.Paganizmde evrende Tanrıdan başka birşey yoktur. Ondan başka bir material de yoktur. Bu nedenle, Yaradan; yaratmak için kendini kullanır, yani yaratılan herşey O’dur.
Paganizmin takipçilerinin bir çoğu diğer ülkelerin yerel inançlarına da büyük önem ve değer verirler. Her şeydeki kutsallığa dair bir inanç dünyanın heryerinde bulunabilir. Paganlar bunu mirasları ve kökenleri olarak görüp, bunların modern yaşama uyumlu olacak şekilde adapte edilmiş formlarıyla, öncüllerinin inanç ve değerlerini korurlar. Doğanın kutsallığını kutlar ve herşeyde varolan ilahiliğe saygı duyarlar.
Paganlar ilahi olanı, eril veya dişil olan kutsal bütünün parçaları olarak her yönüyle onurlandırırlar. Her erkek ve kadın bir pagan için güzel ve eşsiz bir varlıktır. Çocuklara da sevgi ve saygı duyulur ve kuvvetli bir toplum bilinci mevcuttur.
Paganizm, bireysel ruhani deneyimin önemini vurgular ve paganlar sıklıkla bu deneyimi sevdikleri doğal dünya ile kurdukları ilişki aracılığı ile yaşarlar. İlahi olanla birleşmeyi kendilerini doğanın gelgitlerine uyumlayarak ve içsel benliklerini keşfederek gerçekleştirmeyi amaçlar ve bu ikisinin birbirinde yansıtıldığını görürler.
İlahi olanla bir aracının yardımı ile dolaylı olarak değil de kendi deneyimileri içinde yüzyüze karşılaşmaları gerektiğini düşünürler. Bazı yollarda rehber ve öğretmenler bulunsa da, bu kişiler kendi bilgelik ve deneyimlerini sorumlulukları altındaki kişilerin ilahi olanla ilgili kendi anlayış ve yorumlarını keşfetmeleri için sunan birer hızlandırıcı rolü üstlenirler.
Ritüelleri doğal döngüler ile uyum içinde olmalarına yardımcı olur, bu nedenle sıklıkla mevsimlerin dönüm zamanlarında, ay ve güneş’in safhalarında ve yaşamımızın dönüm noktalarında gerçekleştirilirler.
Çeşitliliklerini kutlarlar çünkü herkesin kendi maneviyatını kendi özünün içsel sesi uyarınca bulması gerektiğine inanırlar. Bu nedenle bu içtenlikte olan tüm inançlara saygı duyar, misyonerliğe karşı çıkar ve insanları kendi inançlarına döndürmeye çalışmazlar.
Diğer inançlar ve genel olarak toplumdan tek beklentileri toleranstır.
Çevreyle ilgili kaygıların arttığı ve ekolojik farkındalığın yaygınlaştığı günümüzde paganlar sıklıkla yeşil farkındalık hareketinin ön saflarındadırlar. Her gelenekten paganlar; insan, hayvan, bitki veya taş yaşayan herşeyin varlığına saygı duyar. İster düşünce, ister eylem yoluyla olsun, neden sonuç ilişkilerinin dünyanın canlıları üzerindeki etkilerinin her zaman farkındalardır. Özgür düşünce, yaratıcı imgelem ve insanların pratik yaratıcı zekasını desteklerler, çünkü yaşamın doğal dünyanın ritmleriyle uyum içinde sürmesinde, bunların temel bir rol üstlendiklerine inanırlar.
Paganizm dogmatik değildir ancak belirli pagan inançları vardır ki değişmez, ilahi uyumun, Tanrıça suretinde olduğuna inanmak gibi. Sadece Odin ve Mithra’ya bağlı eski Nordik inançlarında Tanrı kavramı vücut bulmuştur ancak oradaki Pagan inanışlarda dahi Tanrıça inancı mevcuttur. Bazı Paganlar Tanrı ve Tanrıçaların tıpkı bir insan topluluğu gibi bireylerden oluştuğunu savunurlar, İsis ve Osiris’in takipçileri ve Doğu Paganları ise çoğunlukla tüm Tanrı ve Tanrıçaların tek bir Tanrı ve Tanrıça’nın suretleri olduğuna inanırlar ki Anadolu’da da bu inanış yaygındı. Kesin olan şudur ki içinde Tanrıça kavramını barındırmayan bir inanış Pagan olarak nitelenemez.
Paganizmde mesih inancı yoktur, herşeyin düz bir çizgi gibi, hayatın diğer yaşam için bir sınav olduğunu savunan tek Tanrılı inanca karşılık Paganizm, fiziksel ölümden sonra yaşamaya ve yeniden doğmaya devam eden ruh ile tam bir daire şeklinde, herşeyin birbirini tamamladığı sonsuz bir döngüye sahip düşünce biçimini tanır.
Her pagan için ortak olan şudur ki, toprak ana, ana Tanrıça, yaşamın ve varolmamızın sebebidir ve ona aitlerdir. Paganizm doğayı temel alır ve doğaldır. Yeryüzünün ve kişinin gelişimi, değişimi ve dengesi hayati derecede önemlidir. Toprak, hava, ateş ve suyun Paganlar için anlamı çok önemlidir. Bu dünyanın ve öte dünyanın eşiklerini oluştururlar, uyumun ve döngünün koruyucusudur onlar. Pentagram da buradan gelir.Pentagramın 5 köşeli yıldızı; 4 elementi ve hepsini birleştiren ana gücü temsil eder.
PAGANİZMİN SINIFLARI
Paleo-Paganizm: “Neopaganizm” teriminin karşıtı olan bir retronim, diğer kültürler tarafından müdaheleye maruz kalmamış pagan kültürlerini tanımlamakta kullanılmaktadır. Şamanizm, Tengricilik, Türk Mitolojisi, Hinduizm, Şinto, göç öncesi Germen Paganizmi, Kelt Politeizmi, Yunan ve Roma dinleri.
Mezo-Paganizm: Dünya görüşleri, inanç veya öğretilerden etkilenmiş olsa da dini uygulamalar açısından bağımsızlığını korumuş Pagan kültürlerini tanımlar. Buna Amerikan yerlileri, Avustralya aborijinleri, Farmasonluk, Teosofi ve Sihizm vb. dahildir.
Neo-Paganizm: Modern insanlar tarafından çoğunlukla doğa ile (insanlık ve yaşam arasında) yeniden sıkı bir bağ kurmak temelinden yola çıkan, doğal, Hıristiyanlık öncesi veya diğer doğa temelli ruhani öğreti ve inançların yeniden canlandırılmaya çalışılması. Bu tanıma Slavianstvo, Neo-Druidism ve Wicca dahildir.
PAGAN KUTLAMALARI
Paganizmde kutlamalar,mevsimsel döngülere göre yapılır. Yer kürenin güneş ve ay ile olan bağlantısı ve etkileşimiyle meydana gelen mevsimsel ve doğal olaylar, dönemler, bunların başlangıç ve bitiş noktaları çeşitli törenlerle kutlanır ve birinden diğerine geçiş için üzerinde durulması ve farkındalık yaratılması adına birbirinden farklı ritüellerle belirgin hale getirilir. Paganizmdeki kutlamalar şunlardır:
1-2 ŞUBAT IMBOLC
Ateşin bayramı olarak da adlandırılır. İmbolc, Keltlerin tedavi ve ilham Tanrıçası Brigit’in bayramıdır. Düyanın bereketliliğinin kutlandığı bir bayramdır ve geleneğe göre büyük bir sevinç ateşi ile kutlanır. Ateş temizlik ve arınma anlamındadır.Bu bayramda evler temizlenir ve mumlar yakılır. Bitki ve baharatlar: Yonca, dereotu, yeşil yapraklı bitkiler, söğüt ve biberiye.
21-22 MART OSTARA/ NEVRUZ/ PASKALYA
Güneş Tanrısının doğumunu kutlamak için yapılır. Dualitedeki gece ve gündüz, karanlık ve aydınlık, kadınsal ve erkekselliğin, birlikte bir uyum içinde olmasının farkındalığı içindir.Yeni bir hayatın doğuş zamanıdır, bu nedenle de sembolü yumurtadır.Ostara ile Germen Tanrıçası Eostre onurlandırılır. Ekinoks, güneşle ilgili bir özellik taşısa da ay takvimiyle de doğrudan ilintilidir. Kuzey Avrupa’da Tötonik bir tanrıça olan Eostre, ilkbahar ekinoksuyla alakalıdır ve paskalya anlamına gelen “easter” kelimesinin kökeni bu tanrıçanın adına dayanır. Tanrıça Eostre ya da Ostara’nın sembolü tavşan ve yumurtadır. -yine paskalya sembolleri- Tavşan verimliliği ve bereketi temsil eder ve yumurta da ekinoksa atfedilen eril ve dişil birleşmeden “yaşam” oluşturan, içinde hayatın özünü barındıran “kozmik yumurtadır”.
Günümüzde yanlış olarak “bahar tanrıçası” gibi bir adla anılsa da Eostre aslen bir ay tanrıçasıdır ve şenliği de ekinoks civarına denk gelen dolunayda yapılır. Ekinoks ve dolunayın üç gün öncesi ve üç gün sonrasının kutsal oluşu, ayrıca yapılan şenliğin üç gün sürmesi yine ay takvimince ay döngüsünü uyarıca ayarlanır. Tek tanrılı dinin gelmesiyle birlikte ay takvimi yok sayılmış ve sadece güneş odaklı bir anlayış getirilmeye çalışılınmıştır ancak günümüzde farklı adlar taşısa da ay takvimi halen belirleyicidir. Yumurta ve tavşan, Hıristiyanlıktan daha uzun süredir vardır. Ostara zamanında Wiccalar kırmızıya boyanmış ve üzerinde mutluluk dileklerinin olduğu yumurtalar hazırlarlar. Bitki ve baharatlar: Yasemin, kardelen, İrlanda yosunu, safran ve zencefil.
1 MAYIS BELTAIN/ HIDIRELLEZ
Beltain,Wiccaların kutladığı en önemli iki bayramdan biridir. Samhian ölüm, Beltain yaşam içindir. Üretkenlikle ilgili güneş bayramlarının en büyüklerindendir. Doğum ve büyüme kutlanır. Süpürge sembolizmasının, hep yanlış yorumlandığı gibi uçmak için değil; erkeklik organını sembolize ettiğini de anımsatalım.
Burada güneşin Tanrı ve Tanrıçası, birlikte merkezde bulunur. Bayramı kutlayanlar süpürge üzerine oturup, Mayıs ağacının etrafında dönerek dans ederler. Her ikisi de, üretkenliğin sembollerindendir. Beltain akşamında ay ne zaman yükselirse kutlama o zaman başlar. Ürünlerin verimliliği için ateş yakılır ve ateşin etrafında saat yönünde dönerek dans edilir. Bitki ve baharatlar: gül, biberiye, bataklık nergisi, leylak ve çuha çiçeği.
21-22 HAZİRAN LITHA/YAZ ORTASI
Uluslararası, ama özellikle Avrupa’da kutlanan büyük bayramlardan biridir. Avrupadaki pekçok festivalin kaynağıdır. Bu gece,öncelikle Yaz ortası gecesidir. Bu akşam, sevgi ritüelleri yerine getirilir. Özel kokulu, baharatlı bitkiler gece yarısı dikilir. Fırtına, yangın, kara büyü, hastalık ve kazalardan korunmak için ateş yakılır. Bitki ve baharatar : limon, kiraz ve meşe.
1 AĞUSTOS LUGHNASADH/LAMMAS
İrlanda Keltlerinin evlilik Tanrısı Lugd’un onurlandırıldığı, danslarla kutlanan büyük bir bayramdır. Bu bayramda, doğum kutlanır. Efsaneye göre, Tanrı Lugd, bu zamanda Tanrıça Eriu ile evlenmiştir.
Zamanlaması yetişmiş mahsullerin toplanma zamanıdır. Bu nedenle, teşekkürler sunulur ve gelecek yılın bereketli geçmesi için tören yapılır. Lughnasadh törenleri sırasında yenilen meyvelerin çekirdeklerinin dikilmesi bir gelenektir.Ne zaman ki bu çekirdek filiz verir, ona sevgi ile bakmak gerekir çünkü bu Tanrı ve Tanrıça arasındaki bağın sembolü gibidir.
Lughnasadh esnasındaki geleneksel yiyecekler ekmek,böğürtlen, elma, bütün tahıl çeşitleri ve olgun meyvelerdir. Bitki ve baharatlar: Tahıl, pirinç.
21 EYLÜL MABON
Sonbahar ekinoksundadır. Bu,hasatın meyvelerinin ve azalan yaz günlerinin kutlamasıdır. Evler sonbahar yaprakları, mirver çiçeği meyveleri, alıç, üvez ve bir tahıl destesi ile süslenir.
Kuru üzüm ve bal katılan özel bir ekmek pişirilir ve yanında hafif bir şarap ya da bitkisel bir içki hazırlanır. Kahverengi, turuncu ve sarı mumlar ve muhtelif ot ve ağaç kabuklarından oluşan tütsüler yakılır.
31 EKİM-1 KASIM SAMHIAN/ HALOWEEN
Eski İrlandadaki sezon bayramıdır. Wicca için, yeni yılın başlangıcıdır. Samhian yaz ve sonbahar arasında bir geçiş dönemidir. İnsanlar, yaşam ile ölüm arasındaki perdenin, bu gecede en ince halinde olduğuna inanırlar ve ruhların bu gecede sisin içinden geçerek, yaşayanların dünyasına geldiklerine inanırlardı.
Amerika’da kutlanmakta olan Hallowen da buradan gelmiştir. Bu gecede, çocuklar kılık değiştirip sokağa çıkar ve şeker toplarlar. Bu ayrıca, ölmüş olan sevdiklerimiz için de bir bayramdır. Wiccada ölüm, kederli bir olay değildir, yeniden doğuşun başlangıcıdır.
İLKBAHAR EKİNOKSU/ NEVRUZ
Yılda iki kez yaşanan gece-gündüz eşitliğinden biri olarak bize baharın gelişinin, kışın bitişinin ve artık hasatların başlayacağı döneme girileceğinin habercisidir.
Mevsimsel veya astrolojik döngülerde olduğu gibi, ekinoks zamanları da çeşitli kültürlerde tarih boyunca kutlanmış ve bu günler özel kabul edilmiştir. Bu kutlamaları sadece göksel hareketlerle izah etmek yeterli değildir, zira etkilerini ve buna verilen sembolik sosyal değerler üzerinden gelişen gelenek ve yaşantıları bugünkü modern hayatımızın içinde varlığını sürdürmektedir.
İlkbahar ekinoksu, güneş takviminde gün ve gece eşitliği diye de bilinen özel bir zamanı belirtir. Orta Asya, Anadolu ve Akdeniz kuşağı olarak bilinen ve Avrupa anlayışının temellerini de oluşturan kültür dairesi içinde ekinokslar tarihsel dönemler boyunca gözlemlenmiş ve çeşitli inanç kutlamaları bugünlerde gerçekleştirilmiştir.
Ekinoks kutlamaları, sadece yerleşik tarım kültürlerinde değil, eski göçebe Türk toplumunda da Orta Asya’dan beri süregelen bir gelenektir ve hepimizin yakından bildiği gibi “Nevruz” adı altında çeşitli törenler ve şenlikler düzenlenmektedir.
“Nevruz”, “yeni gün” anlamına gelir ve pek çok eski takvimlerde yılbaşı olarak görülür. Bazı araştırmacılarca “nevruz” kutlamalarının başlangıcı “Zerdüştlük”e atfedilse de muhtemelen ateş sembolüne olan yakıştırmadan dolayı, aslen Orta Asya’nın çok daha eskiye dayanan şamanik ve animistik sisteminde de ekinoks tarihlerinin önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Eski Türk takviminde Nevruz, yılbaşına denk düşer ve çeşitli Orta Asya Türk topluluklarında “Boz Ay” diye de adlandırılan “Mart” ayının 4 çarşambası farklı şekillerde kutlanır, zira bu dört günün herbirinde doğanın 4 elementi olan toprak, ateş, hava ve suyun kış uykusundan uyandığına inanılır.
İrlanda Kelt geleneğinde de ekinoks öncesi 4 sayısına verilen sembolizm üzerinden kutlamalar yapılır ve amaç yine doğanın dört elementinin uyanmasını şenliklerle kutlamaktır.
İlkbahar Ekinoksu’nun günümüzde de devam eden başlıca özelliği olan ateşin üzerinden atlama veya ateş yakma ritüeli, Asya’dan Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya kadar çok geniş bir coğrafyada gözlenen ortak bir temadır.
Ateş’in arınma ve yenilenme olarak yorumlanışı, baharın gelişiyle birlikte doğanın canlanışını sembolize gibi, günlerin uzamaya başlamasıyla da güneş sembolü anlamını da taşır.
Doğanın ve toprağın canlanışı üzerinden ekinoks tarihi ayrıca bir bereket festivalidir ve ateş burada “yaşam özü” olarak da ele alınır.
Batı geleneklerine bakıldığında da durum farklı değildir. Günümüzde, Hıristiyanlığın kabul ettiği bir yortu olan Paskalya-ekinoks sonrası dolunayın arkasından gelen ilk Pazar ve katolik kilisesince ayinler arasında sayılarak 25 Mart’ta kutlanan MeryemAna’ya Cebrail tarafından, kutsal çocuğa, gebe olduğunun bildirilmesi seremonilerinin ardında ekinoksta kutlanan Pagan şenlikler vardır.
Katoliklerde Paskalya, İsa’nın dirilişinin kutlanmasıdır. Paskalya haftasında İsa’nın çarmıha gerilişi ve ölümünün yası tutulur, ta ki ölümünden üç gün sonra yeniden göğe yükselip cennete gidene dek. İsa’nın yer altında “karanlıkla” savaştığına ve ışığın geri getirilip galip olmasına sebebiyet verdiğine inanılır. Bu noktada, eski Pagan inançlarına bakar ve mevsimsel döngüyü ve bunun etrafında örülen mitleri hatırlarsak; 21 Aralık yani en uzun gecenin yaşandığı günde Tanrı yeraltından yeniden doğarak yeryüzüne çıkar, Hıristiyanlık tarafından 25 Mart’ta kutlanan muştumala yortusu ve Paskalya bu bakımdan dikkat çekicidir, zira eski bereket şenliğini aynen devralmıştır.
Pagan inancın mitlerine göre, 21 Mart ekinoks tarihinde Tanrıça oğul-sevgili olan Erkek Tanrıyla birleşir ve doğa canlanır, bereket ve yaşam gelir. Bundan “dokuz ay” sonrasına denk gelen 21 Aralık’taysa Tanrıçanın rahminden bu oğul ve sevgili olan Tanrıyla birleşmesinden oluşan yeni tanrı-oğul doğar.
Modern Paganizm olan Wicca’nın devraldığı eski geleneklerde, Kuzey Avrupa’da uygulanan şekliyle Tanrıça ve Tanrının birleşmesi şenliği, coğrafi özellikler dolayısıyla yani baharın yukarı enlemlere daha geç gelişiyle birlikte daha geç bir tarihe denk gelir ki 30 Nisan’a rast gelen bu şenlik dört ana Kelt şenliğinden biri olan Beltane’dir ve yüce evlilik ritüeli olan “hieros gamos” bugüne özgü, sembolik veya aktif olarak gerçekleştirilebilen bir ritüeldir. Bu ritüel aslen Tanrıçayı temsil eden bir kutsal rahibe ve seçilen bir erkek arasında gerçekleştirilir, cinselliğin kutsal olduğu ve bir ibadet amacı taşıdığı eski Pagan inancının uygulamasını yansıtır.
Sonuç olarak İlkbahar ekinoksu, gerek inanalarca kutlanması gereken, gerekse de merak edenlerce araştırılması gereken geniş bir konudur. Doğayla bağlantı kurmak veya doğal döngülerin farkındalığına erişerek, varoluşumuzu ve çevre hakkında fikir edinmek, bu bilgelik hakkında daha fazla fikir sahibi olmak için de oldukça iyi bir başlangıçtır ve ne de olsa bahar ve ekinoks sonsuz başlangıç zamanıdır…
HIDIRELLEZ
Hızır İnancı
Hızır inancı Türkler’de doğrudan doğruya baharın gelmesi merasimi ile ilgili bir inançtır. Bu hususta oldukça geniş bir araştırma yapan Mirali Seyidoğlu / Seyidov, yazın gelmesinin ister konar-göçer olsun, ister çiftçilikle uğraşsın bütün Türk toplulukları için bir hayat meselesi olduğunu belirterek havanın, toprağın ısınmasının mühim bir olay olduğunu ifade etmektedir. Ona göre o yılın bereketli olabilmesi için özellikle iki hususun Türklerce efsunlanması gerekmektedir. Bu iki unsur hava ve sudur. İşte bu sebeple çeşitli Türk toplulukları yazı önce karşılamak için çeşitli törenler yapmaktadırlar. Böylece ağaçların, bitkilerin, çiçeklerin yeşermesi, hayvanların kuzulaması, tabiatın canlanması, yeni bir hayatın başlaması mümkün olabilecektir. Bütün bunlara can verecek ise sıcaklıktır. Anadolu’da Hıdır / Hızır Nebi günü genelllikle Zemheri’nin 27’si ile Şubat / Gücük ayının 3’üne kadar olan günler arasında kabul edilir.
Hıdırellez’in Anlamı:
Hızır Nebi inancının dışında Hıdırellez geleneği ile ilgili olarak yaygın olan kanaat Hızır ile İlyas’ın bir araya geldiği günün hatırasına tören yapılmasıdır. Hıdırellez günü genellikle 6 Mayıs’ta kutlanmaktadır. Bazı yörelerde 5 Mayıs bayram günü, 6 Mayıs Hıdırellez günü olarak kabul edilmekte ve ona göre törenler düzenlenmektedir.
Türkler’deki halk takvimine göre bir yıl iki ana bölüme ayrılmaktadır. Hıdırellez gününden (6 Mayıs) 8 Kasım’a kadar süren devre 186 gün olup Hızır günleri adıyla anılmaktadır. Bu dönem genellikle yaz mevsimidir. 8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar süren ikinci devre kış devresi olup Kasım günleri olarak adlandırılmakta ve 179 gün sürmektedir.
Bu 6 Mayıs bahar bayramı Hıristiyanlıktan önce de Pagan bayramı olarak kutlanırdı. Eski Türkler zamanından kalma bir kutsal gündür.
Hıristiyanlıktan sonra bunun terk edilmesine uğraşılmışsa da halk öteki Pagan bayramlarını bırakmış fakat bunu bırakmamış, nihayet Hıristiyanlık tarafından da resmi bayram olarak tanınmıştır. İşte bugün, sonraları Müslümanlar tarafından da yukarıda söylenen inanışla bir dini gün gibi kabul edilmiş, Hızır ve İlyas sözcükleri söylene söylene halk ağzında “Hıdrellez” biçimini almıştır.
Hızır, bazı İslam bilginlerine göre peygamber olup, asıl adı “Elyasa”dır. Bazı bilginler ise Hz. Hızır’ın veli veya melek olduğunu iddia etmişlerdir.
İnanışa göre Hz. Hızır ile Hz. İlyas, ölümsüzlük suyu içmişler ve ölümsüzlüğe kavuşmuşlar. Bu iki arkadaş, bu suyu içtikten sonra; Hz.Hızır karadakilerin, Hz.İlyas ise denizdekilerin yardımcısı olmuş. 6 Mayıs tarihinde buluşurlar, bu buluşma ile birlikte dünya da yeşilliklere bürünürmüş.
Hıdırellez inancı Türkler’deki bahar bayramı geleneği ile doğrudan ilgilidir. Diğer yandan Türk inançlarında, Türk destan ve efsanelerinde görüldüğü kadarıyla “Boz Atlı Hızır” inancı eski Türk inançlarından “Boz-atlı yol Tengrisi” ile izah edilebilir. Bu eski Türk inancı, İslamiyetin kabulünden sonra Hızır Nebi veya Hızır-İlyas (Hıdırellez) inancı olarak karşımıza çıkmaktadır. Halk arasında Hızır’dan beklenen şeyler ise darda kalanlara, sıkıntıda olanlara yardım etmesi, insanlara bolluk-bereket bahşetmesi gibi hususlardır.
Türk dünyasında Hıdırellez etrafında oluşturulan gelenekler, inançlar, törenler bir bakıma Nevruz ve diğer baharı karşılama gelenek ve törenleri ile karıştırılmıştır. Daha açık bir ifade ile Türkler’deki bahar törenleri bir veya bir kaç önemli gün üzerinde yoğunlaşmış ve yapılan törenler o günün etrafında toplanmıştır. Bu bakımdan Nevruz, Hıdırellez veya diğer bahar törenlerinin tamamı etnik köken farkı olmaksızın kutsanır ve kutlanır.
Türk kelimesinin kökeni; güçlü ve kuvvetlidir. Ve bu güç, türümek ve törelere bağlı kalmaktan kaynaklanır. Törelerinin içinde konumuzla ilintili kültler:
Atalar Kültü
Eski Türk inanç sisteminde atalar kültü, aile ocağı ve ateş kültü birbirleri ile sıkı sıkıya bağlıdır. Bilinen en eski devirlerden beri Türkler’in yaptıkları törenlerde ata-ruhlarına saygı oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Türk dünyasında bununla ilgili olarak gerek Nevruz’da ve gerekse Hıdırellez’de bayram günlerinin gayet neşeli, birbirlerine saygın geçirilmesi zorunlu bir görev olarak kabul edilirdi. Çünkü ata ruhlarının yurtlarının (evlerinin) bacası etrafında çocuklarının bayramı nasıl geçirdiklerini kontrol ettiklerine inanılmaktaydı. Bayram dolayısıyla mezarlıkların ziyaret edilmesi, diğer Müslüman kültürlerde olmadığı halde, bunun bir sonucudur. Ölmüş atalara duyulan bu saygı onların hatıralarının yaşatılması konusu, Türkler’de değişik adetlerin meydana gelmesine sebep olmuştur.
Ölmüş atalara duyulan bu saygı onların hatıralarının yaşatılması konusu, Türkler’de değişik adetlerin meydana gelmesine sebep olmuştur. Hıdırellez’le ilgili olarak genellikle halkın bayram için gittikleri mahaller tamamen bu inançla ilgilidir. Anadolu’nun her şehrinde bir Hıdırlık mevkii vardır. Başta Hıdırlık mevkii olmak üzere bugün Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde tesbit edilen ve İslamiyetle hiç alakası olmayan, evliya inancının kaynağı doğrudan Türkler’deki bu Şaman atalar kültü ile ilgilidir.
Ateş Kültü
Hıdırellez kutlamalarındaki adetlerinin en başta geleni olan “ateş yakmak”, Türkler’deki ateş kültü ile ilgilidir. Türkler’de dünyanın yaratılışı, bahar ve ateş arasında bir bağ kurulur.
Ateşin yeryüzünde güneşin temsilcisi olduğu kanaati de yaygındır, hatta once ateş vardı, sonra ateş güneşi yarattı. Tanrının bir armağanı olarak kabul edilen ateşe atfedilen bu kutsiyetinden dolayı gerek eski Türk topluluklarında, gerekse günümüz Türk topluluklarında ateşe tükürmek, ateşe küfretmek, ateşi su ile söndürmek, ateşle oynamak kesinlikle yasaktır. Ateşin devamlı yanması ve ocağın tütmesi için kor, kül içinde saklanır.
Ateşin, kötülükleri, hastalıkları kovduğuna, yok ettiğine de inanılırdı. Hıdırellez törenlerinde de sık sık bahsedildiği gibi Türkler arasında günümüzde de hayli yaygın olan ateş üzerinden atlama geleneği doğrudan doğruya ateş kültü ile ilgili olup, kötülüklerden temizlenmek gayesiyle yapılmaktadır. Tütsü yakılması, kurşun dökülmesi, üzerlik yakılması hastalıkları kovmak için yapılan Şaman adetlerdendir.
Su Kültü
Eski Türk inancına göre her dağın, her pınarın göl ve ırmakların, ağaç ve kaynakların sahipleri, ruhları, vardır. Hıdırellez ve Nevruz’da su üzerinden atlama, birbirlerinin üzerine su serpme, Nevruz’da soğuk su ile yıkanma, yenigün suyu ile el yüz yıkama, hayvanları sulama bu eski Türk inancının devamlılığını göstermektedir. Hıdırellez’de genellikle yakın bir pınardan getirilen suyu içme, bununla el yüz yıkama, suya bakma, bu su ile kap-kacak ve diğer eşyaların yıkanması gelenekleri yerine getirilmektedir.
KUTLAMALAR
Hıdırellez Anadolu’da “Hıdrellez”, Kırım Türkleri arasında “Tepreş”, Makedonya’da “Ederlez, Edirlez, Hıdırles” gibi adlarla bilinmektedir.
Anadolu’da ve gerekse de Anadolu dışındaki Türk topluluklarında Hıdırellez için çeşitli hazırlıklar yapılmaktadır. Evler baştan başa süpürülüp silinmekte, ev ve mutfak eşyaları, üst-baş baştanbaşa temizlenmektedir. Bu çabalar, Hz. Hızır’ın eve uğramasını sağlamak için yapılmaktadır. Kutlamalar için aile reisi, ev halkına yeni elbiseler, ayakkabılar almayı zorunluluk olarak hissetmektedir.
Diğer yandan Hıdırellez günü kuzu veya oğlak kesilir, çeşitli yemekler hazırlanır. Hıdırellez’den bir gün öncesinden oruç tutmak da adetler arasındadır.
Tüm hazırlıklar bittikten sonra en yakın bol ağaçlı, pınarı olan, mesire yerlerine giden halk, Hıdırellez günü çeşitli oyunlar, eğlenceler ile o günü mutlu bir şekilde geçirmeye çalışırlar. Geleneğe uygun olarak Anadolu’nun birçok bölgesinde “Hıdırlık” denilen mesire yerleri mevcuttur. Bu bölgelerde mezarlık, yatır gibi çevre halkınca kutsal kabul edilen, adak adanan veya bez, çaput bağlamak gibi bazı geleneklerin sergilendiği mahaller de görülmektedir.
Hıdırellez kutlamalarında bazı gelenekler mutlaka yerine getirmektedir. Halk arasında bu geleneklerle ilgili olarak birtakım inançlar oluşmuştur:
Bunlardan ilk sırayı sağlıkla ilgili dilekler alır. Genellikle Hıdırellez suyu ile evin, kap-kacak eşyanın, yıkanması sağlıkla ilgilidir. İnanışa göre bunu yerine getiren kişi bütün yıl boyunca sivilce ve çıban gibi rahatsızlıklarla karşılaşmaz.
Hıdırellez günü birtakım bahar çiçeklerinin toplanarak, kaynatılıp içilmesi; kırlardan toplanan yenilebilir otların hamur işlerinde veya buna benzer yiyeceklerde kullanılması tamamen şifa inancı ile ilgilidir.
Hıdırellez’de hasırların yakılması, yakılan ateş üzerinden sağlık, sıhhat dilenerek üç defa atlanması da gene sağlıkla, şifa dileği ile ilgili bir gelenektir. Hıdırellez gecesi Hızır’ın yeryüzünde gezindiği ve dokunduğu yerlere bereket saçacağına dair olan halk inancı sonucu birtakım geleneklerin sergilenmesine vesile teşkil etmektedir.
Mesela yiyecek ve içecek kapları ile zahire ambarlarının kapakları açık bırakılır. Cüzdan veya para keselerinin ağızları kapatılmaz. Kurbanlar çevrilir ve akşamına Cem ayinleri yapılır.
Hz.Hızır’ın şifa ve sağlığa kavuşturucu vasfına dair inanışlar vardır. Bu konudaki yaygın adetlerden biri, Hıdırellez’de kuzu eti, yahut kuzu etiyle pişen yemek yemektir.
Çünkü Hıdırellez günü bütün canlıların, bitkilerin ağaçların yepyeni bir hayata kavuşacağı, dolayısıyla Hz.Hızır’ın gezdiği, ayağını bastığı yerlerde yayılan kuzuların etinin, insanlara şifa, sağlık ve canlılık bahşedeceği söz konusudur.
Hıdırellez’de uygulanan en önemli tören şüphesiz “niyet oyunudur”. Genç kızların talihlerini açmak, kısmetlerini belirlemek için uygulanmaktadır. Bu oyun genellikle Hıdırellez’de, Nevruz’da ve uzun kış gecelerinde sıkça oynanmaktadır. Bu oyun Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde değişik isimler almaktadır.
Sanırız yazıyı şu tespitle bitirmekte yarar var: Tüm inanç, örf ve adetler, kendilerinden sonra gelecekler için birer kaynak oluşturuyorlar…