Son günlerde şiddet olaylarında artış gözlenmektedir. Bahar aylarında görülen mevsimsel depresyon yaşanan şiddet olaylarını tetiklemektedir. Olaylar kendi içinde ayrı ayrı örneklerdir.
Bireysel anlamda incelenmesi gerekir. Toplumun her kesimini kuşatan ve endişelendiren şiddet olaylarına, kimi zaman spor müsabakalarında, kimi zaman kadın-erkek ilişkilerinde, hastanelerde trafikte veya aile içinde rastlanıyor.Şiddetin bu denli yaygın hale gelmesi, toplumda, “Ne oluyor bize, Nereye gidiyoruz, Toplum olarak ne hale geldik?” soruları sorulmasına neden oluyor.
Yaşanan şiddet olaylarının artışında sayısal bir artış olduğunu ancak bu vakaların genele indirgenemeyeceğini ve bireysel olarak ele alınması gerekiyor. Ülkemizde son zamanlarda ortaya çıkan cinnet olayları şiddet olayları art arda geldi ve sık haberlerle karşılandı. Aslına bakarsanız ülkemizde oransal anlamda bir artış söz konusu değil. Fakat yıllar içerisinde nüfus artışıyla birlikte sayısal bir artış olduğu da kesin.
Oransal bir artış olmasa da sayısal bir artıştan söz edebiliriz. Son günlerde olayların arka arkaya gelmesi ve medyanın bu olaylara ilgisi itibariyle bir anlamda insanlarda son günlerde bize ne oluyor?
Tarzında bir soru sormasına yol açtı oysa olayları incelediğimizde ve olayların kendi içinde ayrı ayrı örnek olduğunu görme şansımız var.
Şöyle bir olgu, bir vakaya baktığımızda onun başka bir sebeple oluştuğunu öbürünün bir başka sebeple oluştuğunu ve bunların hepsinin bireysel anlamda açıklanacağını biliyoruz. Sosyal ve ekonomik faktörlerin etkisinin az olduğunu ve daha çok yaz ve bahar aylarının gelmesiyle mevsimsel depresyonların tetiklediği bu tür eylemlerin bilimsel ve bireysel olarak ele alınması gerekiyor.
Burada genel olarak sosyal, ekonomik ya da başka bir sebep söylemek mümkün değil. Sadece ve sadece olaylar arka arkaya gelmiştir.
Ama etkileyen faktörler var mı evet insan davranışlarını yaza girerken bahar aylarında ve yaz aylarında mevsimsel depresyonlar kendisini gösterirler ender de olsa bu tür olaylarla karşılaşma şansınız var.
Yani en son hadiselerde vakalar kendi başına birer birer incelendiğinde ayrı ayrı özellikler gösterirken bunları bir şiddet patlaması gibi düşünmek doğru olmayabilir. Daha bilimsel bir yaklaşımın gerektiğini ifade etmeliyim.
Ataerkil ve kültürel yapının etkisi var mı?
Bu olaylar bireysel anlamda teker teker incelendiğinde muhtemel sebepleri ele alındığında ortak özellikleri pek yok. Ama bu ortak özellikler olmasa da sosyal ve kültürel bir takım sebepler yol açabilir. Örneğin ülkemizdeki evlilikler sosyo- ekonomik yetmezlikler, bir takım töresel diyebileceğimiz, aslında töre ile alakası olmayan yanlış inanışların getirdiği, yanlış tutumlar sebebiyle yapılan yanlış evliliklerin böyle bir şeyle sonuçlandığını var sayabiliriz.
13- 14 yaşında çocukluğunu yaşayamamış evlilikler, gelinler. Kucaklarına aldıkları birkaç çocuk. Mutsuzluklar, dayanılmaz bir hayat ve bu çabayı göstermek isteyen kadının kocası tarafından öldürülmesi gibi olaylar çok örnekler olabilir. Toplumda yaşanan bu tür şiddet olaylarının önlenmese de azaltılması için önleyici ruh sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerekiyor.
Yaşanılan eylemler bireysel değerlendirilerek destekleyici ruh sağlığının iyi korunması gerekir. Halkın bu konuda iyi bilinçlendirilmesi ve ruh sağlığı alanında insanlara yönelik koruma tedbirlerinin alınması lazım. Burada ortak özellik şu, psikiyatrik bir rahatsızlık varsa bunun tedavi edilmesiyle bu olaylar önlenemez ama azaltılabilir.
Önleyici ruh sağlığı hizmetlerinde halkın genel eğitimden çok yararlanmasını sağlamak gerekir. Bu çerçevede mümkün olduğu kadar ruh sağlığı bilgisi almış profesyonel insanlardan yardım alırsak bu tür olayların sayısını yüzde atmış civarında azaltırız.