Türkiye’de gündem paralel yapılanma, yolsuzluk olayları ve seçim kavgalarına kilitlenmiş ve millet cambazı seyrederken ülkenin en önemli sorunu olan PKK terör örgütü gündem dışı kalmış olmanın ve aldığı siyasi tavizlerin rahatlığı içinde azimle yoluna devam etmektedir.
Terörist başı sözde ağır sağlık sorunları nedeniyle serbest bırakılma hazırlıklarını sürdürürken, terör örgütü arkasına AB, ABD ve İsrail’i; yanına ise AKP, Barzani ve Esat karşıtlarını alarak Türkiye’yi bölme ve Büyük Kürdistan’ı kurma yolunda aleni, hızlı ve emin adımlarla ilerlemektedir.
Aleni diyorum çünkü görünen odur ki PKK ve BDP arasındaki takiye dönemi de sona ermiştir. Son bir yıldır örgüt artık amacını, yaptığını, yapacağını gizleme gereği bile duymamakta ve niyetini örtülü ifade etmemektedir. Artık insan hakları, kimlik, kendini ifade etme, eşit vatandaşlık ve geri kalmışlık gibi bahaneler de uydurmamaktadır.
Açık talepleri ise; Kürtlerin kendi kendini yönetmesi ( özerklik, eyalet ve/veya nihayetinde tam bağımsızlık), ana dilde eğitim, kendi güvenlik güçleri ile öz savunma, başta bebeklerin ve ellibin kişinin katili Öcalan ile tüm teröristlere af, TSK’nın bölgeden çekilmesi, karakolların kaldırılması, koruculuğa son verilmesi ve bunları sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılmasıdır; hem de hemen ve hiç gecikmeden.
AKP bu saydığım tavizlerin tamamını vermişken, Türk milleti halen ne olduğundan ve ne gibi pazarlıklar yapıldığından habersiz uyutulmaya devam edilmektedir.
BDP’nin bir beyanına göre genel seçim öncesi verilen sözlerin tamamı yerine gelecekmiş; eğer sonuç alınamazsa yakıp-yıkacaklar ve eskisinden beter edeceklermiş.
Terör cephesi bir taraftan tehditler savururken diğer taraftan aldığı tavizlerle emin adımlarla alt yapı çalışmasını sürdürmekte;
– Güvenlik güçleri teşkil edilmekte,
– Yol kontrolleri yapılmakta,
– Askeri karakol inşaatlarına izin verilmemekte ve gerekirse basılmakta,
– Kurdukları askeri silahlı birimlerde törenler bile yapılmakta,
– Yerel yönetim birimleri teşkil edilmekte,
– Yerel mahkemeler kurulmakta,
– Uluslararası ilişkiler geliştirilmekte,
– Barzani ile ve Suriyeli muhalif ile anlaşmalar bile yapılmaktadır.
Tüm bunlar olup biterken ve ülke bölünmenin eşiğine gelmişken sorumluluk makamını işgal eden hükümet ise;
– Ülke insanını dini inancına ve etnik kökenine göre ayrıştırmayı sürdürmekte,
– Kardeşi kardeşe karşı kışkırtmakta,
– Kendinden olmayan vatandaşını düşmanı gibi görüp biber gazı sıktırmakta, karşı çıkanı dövdürmekte, ısrar edeni tutuklatıp hapse attırmaktadır.
– Haram helal ver Allah’ım, bizim çocuk yer Allah’ım anlayışı içinde haramileşip yetim hakkı yemekte,
– Türk topraklarında Türk Bayrakları indirilirken ve Suriye’nin Kuzeyinde aleni yeni bir Kürt yönetimi ilan edilirken bu büyük tehlikeye ise sessiz kalmaktadır.
Hükümet bunları yaparken muhalefet partileri ise;
– İktidarın kuyruğuna takılıp ona laf yetiştirmeye çalışıp, büyük tehlikeyi görmezden gelmek için laf kalabalığı yapmakta,
– Bir taraftan yeni Anayasa çalışmalarına katılmakta,
– Anayasanın parça parça pazarlık konusu yapılmasına göz yummakta,
– Bölünmeye giden olayları gündeme taşımak yerine sessiz kalmayı tercih etmektedirler.
Ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı ve milli onurunun yara aldığı tarihi bir süreçten geçmektedir.
Ancak bu ülke üzerinde kirli hayalleri olanlar şunu asla unutmasınlar;
Türk Milletinin sesi henüz kulaklarınıza gelmiyorsa sakın olanlara sessiz kalındığını düşünmeyin.!
Bu millet şahsına yapılan kötülüğü belki affeder ancak ülkesine yapılan kötülüğü asla affetmez.
Öyle şanlı bir geçmişi vardır ki tarihe gömsen sığmaz,
Alt etmeye yedi düvelin gelse yetmez,
Bu vatan asla bölünmez.