Geçtiğimiz iki ay oldukça hareketli geçti dünyada ve özellikle bölgemizde.İsterseniz gelişen olaylara bir ışık tutalım ve kendimizce olayları ve muhtemel sonuçları irdelemeye bakalım.
Taksim gezi Parkındaki ağaçların sökülmesi ile Taş Kışla benzeri bir AVM inşaatı kararı çevreciler tarafından protesto edilirken bu çevre koruması birden bire istikamet değiştirerek Başbakan Erdoğan ve AKP iktidarını hedef alır hale geldi ve belki de 10 senelik tek parti iktidarında duyulan HÜKÜMET İSTİFA sesleri yükselmiş oldu.
Hükümet ve İstanbul Polisi bu gösterilere oldukça sert cevap verdi ve BİBER GAZI , TAZYİKLİ SU ve coplar ile oldukça ORANTILI !!!! bir tepki verdi.
Orantılı tepkinin ikinci merhalesi ise gözaltı, tutuklamalar ve Polis tarafından öldürülenler oldu. Bu tam bir ay sürdü ve ülke geneline yayıldı.
Sayın Başbakan İstifa etmedi ama sanırım yeni Türkçe tabir ile karizmayı fena halde çizdirdi.
Olaylar her hafta sonu yenileniyor ve bu kez de nasibini alan taksim çevresindeki içkili barlar ile eski meyhanelerin bulunduğu çiçek pasajı almakta ve TOMALARIN hiç bir gösterici olmayan bu sokaklara tazyikli su sıktığını haberlerde hepimiz gördük sanırım. Sanki İçkili mekanlara adeta bir ceza niteliğindeydi bu eylemler.
Türk halkı sabırlıdır ve bir sonraki seçimlere kadar yönetime olan güvenin ne olduğuna kararını sandıkta verecektir. Karizma çiziği sanırım geçmiyor..
AKP- PKK-BDP ANLAŞMASI
Ne ki yazık AKP Hükümeti PKK ve/veya BDP ile yapılan anlaşma metnini kimse ile paylaşmamıştır. En azından basında ve CHP Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun beyanlarından anladığımız kadarı ile varılan anlaşma içeriği Muhalefet ile bile paylaşılmamıştır.
Bu oldukça büyük bir eksik olup Hükümetin ve tek partisinin başına dert olacak gibi durmaktadır. Belirsizlikler spekülasyonlara açık olup her konuda suçlanmaları olasıdır. Ki bu suçlamaların buzdağının ucu görünmeye başlamıştır bile.
PKK üyelerinin Türkiye dışına çıkmalarına müsaade edilmiş midir?, edilmiş ise ne şekilde edildi? ve bu kimler tarafından nasıl denetlenmiştir? sorularının halen havada kaldığını sanıyorum.
Verilen söz ve taahhütler içinde bir bağımsız Kürt devleti oluşumu veya muhtariyeti var mıdır yok mudur?
Diyarbakır bu oluşumun başkenti midir?
Basında izlediğimiz Kürt şehitlikleri ve PKK bayraklı törenler bu anlaşma metninde varmıdır?
Varsa ortada PKK ve Kürt vatandaşlar açısından işlenmiş bir suç yoktur. Suç varsa böylesi bir anlaşmaya imza atanlardadır.
Attılarsa veya her şey Kürtler açısından da havada değilse de başka bir sorundur tabii. Muhalefetine izahat vermeyen bir yönetimin ‘’Düşman’a ‘’ yazılı taahhüt vereceğine de nasıl inanabiliriz bilmiyorum.
Gün geçmiyor ki Türk basınında APO haberleri çıkmasın ve geleceğin Milletvekili değerlendirmeleri yapılmıyor olsun.
Dediğim gibi bizim seçtiğimiz hükümet bu onayı vermiş ise kızacak bir şey yok eh kendimize kızabiliriz istersek böylesi bir yönetimi seçtik diye, ama bir daha seçmeyebiliriz tabii.
Patron biziz nasıl olsa…..
SURİYE NE DURUMDA?
Gün geçmiyor ki komşudan olumsuz sesler görüntüler gelmiyor olsun.
En son haberlerde PYD’nin (PKK Suriye muadili ) Suriye’nin Türkiye sınırında bağımsız bir KÜRT DEVLETİ kurmakta olduğu belirtiliyor.
Hatta bu yazının yazıldığı tarih olan 24 Temmuz günü çıkan haberlerde ABD’nin muhtemel bir Suriye Operasyonu konuşulmaktaydı.
Kim bilir bu dergi yayınlanana kadar belki de ABD’yi Suriye’de görmüş olacağız.
Ancak en gerçekçi yorumcular aslında ABD ile Rusya’nın Suriye konusunda anlaşmaya vardıklarını ve Suriye’yi bölerek aralarında paylaştıklarını söylüyorlar.
Kaldı ki benim Eski Mossad Ajanı Eliyezer Tsafrir ile yaptığım ve Haber Revizyon Aralık sayısında röportajda Eliyezer Tsafrir bu bölünmenin mesajını çok açık ve net bir şekilde vermişti.
Lattakiye liman şehrinde bir ESAD devleti kurulacağını söylemiş biz de yayınlamıştık.
Peki AKP hükümeti ve Dış İşleri bu konuda ne durumdadır. Sanırım karizmatik bir kaç çizik te buradan almıştır.
Esad yarın devirilecek diyen Sayın Davutoğlu karşısında yeni bir Suriye Devleti ve başında da ESAD veya ESED nasıl isterseniz bulursa sanırım oldukça derin bir çiziğe maruz kalacaktır.
MISIR ve SİSİ
Evet aynen tahmin ettiğiniz gibi MURSİ gitti SİSİ geldi.
Mısır’da resmen bir ASKERİ DARBE gerçekleşti ve daha ne olduğu tam olarak belli olmadan Türkiye Başbakanı elinde tuzlukla koşuverdi ve Darbeci General’e verdi veriştirdi. Mısır demokrasisinin koruyuculuğunu üstleniverdi.
Mısır Darbe yönetiminden sabahına bir tepki , Biz sizin iç işlerinize karışmıyoruz , lütfen siz de bizim iç işlerimize karışmayın. Türkiye ye kırgınız. NOKTA.
İki gün sonra AKP -MKYK (Merkez Karar Yönetim Kurulu) toplanarak konuyu görüştü ve AKP Hükümeti Mısır Hükümeti ile ilişki kuracak ve ilişkileri idame ettirecektir diye bir karar yayınladı.
Evet haklısınız devletler darbelerle değil seçimlerle idare edilmelidir. Kimse sabah erken kalktı diye seçilmiş parti veya liderleri devirip GÜÇ BENDE diyememelidir Ama seçildiklerinde mevcut ideolojileri de değiştirememelidirler. Ümmü Gülsüm dinlenmesini yasaklamak , Mısır’ın milli göbek dansını müstehcen saymak ve yasa dışı sayarak gece klüplerini kapatmak, nargile kıraathanelerine kilit vurmakta haklı bir durum değildir. Eş değerde olmazsa da ortada darbeyi ne gibi olayların davet ettiğini izah etmeye anlamamıza yarayacak ip uçlarıdır. Bunları yazmak veya anlamak ise darbeyi onaylamak anlamına gelmez sadece ders almamızı ve saçma sapan kararlar alınamaması gerektiğini anlatmak açısından önemlidir. Nasıl derler sana söylüyorum kızım sen anla gelinim.