Rafael Sadi – Taksim Meydanı

Son iki haftadır, dünyanın neresinde olursak olalım televizyonlarımızın karşısından kaldırtmayan ve gece yarılarına kadar “acaba direniş ne durumda?” diye sordurtan Taksim Gezi Parkı benim ve benim yaştakiler için neler ifade ediyor anlatmadan önce, adı çok geçen, ben yaştakilerin asla görmediğimiz ve yıkılmaması için de direnemeyenlerin de anlayabilmesi adına yeniden yapılandırılması istenen Topçu Kışlası konusunda bilgilendirmek gerektiğini düşünüyorum.

Söz konusu Topçu Kışlası 1780 yılında dönemin Osmanlı Padişahı 1. Abdülhamit tarafından inşa ettirildi.

Aradan sadece 1 yıl geçtikten sonra Kabakçı Mustafa İsyanı esnasında tahrip edildi. II. Mahmut döneminde ise yeniden onarıldı.

Birkaç kez de geçirmiş olduğu yangınlardan sonra Sultan Abdülmecit döneminde Tophane Müşiri (Osmanlıca Topçu Komutanı) Damat Gürcü Halil Rıfat Paşa’nın (Aslında adaşım; işte Türkçe adım Rıfat’tır. Bilmeyenler için; (eşim ve ailem beni öyle çağırırlar.) gayretleri ile 19. yüzyılda çok görkemli olarak yeniden inşa edildi.

Söz konusu kışla 31 Mart 1909 gecesi Taksim kışlasındaki Avcı Taburu askerlerinin subaylarına karşı ayaklanması ile gelişen isyan sonucu 27 Nisan 1909 günü Sultan II. Abdülhamit’in tahtan indirilmesi ile son buluyor.

O zamanlarda Ergenekon ve Balyoz davalarının açılmasında erken hareket edilmediğinden olsa gerek söz konusu ihtilal gerçekleşmiş oldu.

Bu isyandan sonra kışla önemini yitirdi ve 1913’te Osmanlı Milli Ticaret Şirketi’ne satıldı. (İhale yapıldı mı acaba bilmiyorum.) Binanın orta kısmı ise Futbol Sahası haline getirildi. 1. Dünya Savaşı sonrası İşgal Kuvvetleri adına çarpışan Senegalli askerlere tahsis edildi. (Muhtemelen kira alınmamıştır.)
Cumhuriyetin ilanı ile resmen Futbol Sahası kimliğini kazandı ve 1923’te ilk milli maç Romanya ile yapıldı.
Buraya kadar olan kısmı ile bu kışlanın aslında pek de hayırlı ve uğurlu olmadığını söylemek çok yanlış olmaz.

Cumhuriyet Hükümetinin de bu kışlaya pek sıcak baktığını ve yeniden inşasını düşündüğünü söyleyebilecek kanıt pek yok gibi.

Hatta 1940 yılında İstanbul dünyaca ünlü bir şehir planlamacısının eline teslim edilir.

Fransız Şehir planlama mimarı Henri Prost İstanbul’u baştan yaratma görevi aldı ve İstanbul’un çehresini değiştirecek planların altına imzasını attı. İhaleleri kimler aldı ve taşeronlar kimlerdi, ben bilmiyorum. Bilenler bilmeyenlere anlatsın lütfen.

Bildiğimiz odur ki devrin İstanbul Belediye Başkanı Lütfü Kırdar idi.1940 yılında Taksim Kışlasının yerine Taksim Gezi Parkı inşa edildi.

16 Eylül 2011 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin aldığı kararla yapının Kentsel Tasarım Projesi ile bir bütünlük içerisinde değerlendirilerek tekrar inşa edilmesi kararlaştırıldı. Fakat 17 Ocak 2013 tarihinde Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu yapının inşasına, Gezi Parkının İstanbul’un belleğinde yer ettiği gerekçesiyle onay vermedi.

Bu karara İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu nezdinde itiraz edildi. Üst kurul, 1 Mart 2013 tarihinde bölgesel kurulun kararını iptal ederek Kışla’nın tekrar inşasına kesin olarak onay verdi. 31.05.2013 tarihinde Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu tarafından Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası yapımına onay veren karara İstanbul 6. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Evet, Taksim Kışlasının tarihi hep isyanlar ve devrimler ile iç içe. Taksim Meydanı da gösterilerden nasibini en fazla almış meydanlarımızdan biri. Kanlı Pazar ve daha nice 1 Mayısların, öğrenci yürüyüş ve çatışmalarının odak noktası Taksim Meydanı değil miydi? Yanlış mı hatırlıyorum yoksa Adnan Menderes’in yakasına yapışarak daha fazla özgürlük isteyen Deniz Baykal da bunu Taksim’de mi yapmıştı acaba?

Neyse, bunlar eski siyasi olaylar ama bu meydanın bir anlamı var ve kimse değişmesini istemiyor; yani halkın bir kısmı demek daha doğru olacak.

Topçu Kışlası’nın eski yeri ve bugünkü Gezi Parkı’nın bulunduğu arazinin mali değeri nedir, benim hiç bilgim yok ama o arazinin İstanbul’un en pahalı toprak parçası olduğunu tahmin etmek için emlak uzmanı olmaya gerek yoktur sanırım.

Evet, o AVM’yi elinde bulunduracak olan kişi ve/veya kuruluşların oldukça büyük bir rant ve gelir, hatta prestij edinecekleri öyle böyle bir hayal olmasa gerek.

Tabii mekanın uğursuzluğunu bir kenara bırakmak gerek.

Yahu daha çivi bile çakılmadan 11 yıldır iktidarda olan ve Türkiye’nin gelmiş en popüler, en karizmatik en fazla oy alabilmiş Başbakanını neredeyse devirecek hale getirdi bu mekan ve tezahürü.

Hani ben öyle hurafelere inanmam ama tahtaya üç kez vurup iki kez de kulağımızı da çekelim ki maazallah tu tu tu… Ne olur ne olmaz yani…

Neyse, esas demek istediğim; o parkta ben sadece 3 yaşımda iken bilemedin 5, anında zam yaptım hatırınız kalmasın diye, çekilmiş resimlerim vardı. Herhalde halen vardır ama nerede acaba? Heykeller, yanılmıyorsam geyik ve aslan heykelleriydi…

Hurdacılar götürmedilerse yerlerinde olması gerek; çok ağırdılar. Bronz heykellerdi ve bire bir orijinallerine uygundu. Bu heykellerin üzerinde resmi olmayan benim yaşımda İstanbullu azdır sanırım. Resmi yoksa İstanbullu değildir herhalde.
Taksim Gezi Parkı’nın bir başka nostaljik köşesi ise okul çaylarımızın yapıldığı Taksim Belediye Gazinosu’ydu. Gazino’nun değişmez orkestrası kimdi, bilin bakalım? Yahu, bunu da yazmazsam meraktan çatlarsınız herhalde.

Kıyamam sizlere. Orkestra adı ile sanı ile ROBERTO LORANO orkestrası idi.

Taksim Belediye Gazinosu benim de sahneye ilk çıktığım mekandı. Yok, sandığınız gibi şarkıcı veya uvertür diye çıkmadım. Şarkı söyleyen sınıf arkadaşım David Yanarocak’a orgda eşlik etmek için çıkmıştım. Piyano hocam da sağ olsun Devlet Operası baritonu Sayın Serdar Öztürk idi. Allah uzun ömürler versin.

Sıkıysa İstiklal Marşı’nı okurken çatlak ses çıkartan oluversin… Doğru sesi bulana kadar bütün okul İstiklal Marşı’nı tekrar tekrar söylemek zorundaydık. Şimdilerde okullarda Pazartesi sabah ve Cuma akşamları İstiklal Marşı ve bayrak töreni var mı acaba?

İşte Taksim Gezi Parkı benim için bunları ifade ederken 23 Nisan ve Cumhuriyet Bayramlarında Tepebaşı’ndaki Farabi Pulcusunun karşısındaki Hayat Spor’dan alınmış ve kolumuzda Okulumuz Beyoğlu Özel Musevi Lisesi’nin izci oymağı numarası olan 61 örülmüş olan forması ile resmi-geçit törenine katılmak kadar onur verici bir olay olmamıştır o yaşlarımızda. Tabii ki izcilik anılarımız da başka bir yazının konusu olabilir.

Bakalım Taksim Gezi’si ve Topçu Kışlası daha kimleri zedeleyecek. Aman Allah korusun, lütfen kimse gaz’a gelmesin…

haber revizyon temmuz 2013 rafael sadi 1 haber revizyon temmuz 2013 rafael sadi 2 haber revizyon temmuz 2013 rafael sadi 3

HABER REVİZYON DERGİSİ TEMMUZ 2013

 

Bir cevap yazın