Gün geçmiyor ki yeni bir cinayet haberi, şiddet içeren görüntüler ve terör olayları ile hayatımız alt üst olmasın. Her yanımızı sarmış şiddet sarmalının içinde huzuru bulmaya çalışıyoruz!
Peki, insan şiddete neden başvurur?
Kişisel bir sevgisizlik dışavurumu olabilir mi veya tam tersi yoğun bir sevginin tezahürü?
Sürekli bir şeyleri elde etme çabası, o doğuştan gelen sahiplenme güdüsü olabilir mi şiddetin kaynağı? Doğayla verilen mücadelede doğaya karşı durma isteği olabilir mi? İnsanın bir türlü sırrını çözemediği dünya ve evrenin yaradılışına dair bir tepki midir yoksa şiddet?
Hala şiddetin nereden, nasıl beslendiği sırrını koruyor olsa da en bilinen yönü yıkıcılığı. Kendi soyunu yok edercesine, şiddet içeren her türlü tutumu ve silahı benimseyen insanın, tuhaf bir şekilde en benzersiz gayretidir bu yıkıcılığı.
Sanıldığı gibi şiddet toplumunu şiddete düşkün olanlar yaratmaz sadece, o şiddette seyirci kalanlar da en az onlar kadar suçludur. Tarihin her döneminde şiddeti baş tacı edenler, beslendikleri kaynağın kurumaması için aynı zamanda onu teşvik de ederler.
Dünyaya daha fazla demokrasi hatta ileri demokrasi getireceğini vaat edip daha fazla şiddet üretmek ise ironik! Otoritenin güçlü olduğu kadar zayıf olduğuna da işaret etmiyor mu bu şiddet sarmalı? Barış ve huzur içinde bir dünyanın daha kolay yönetilebilir olmadığına hangi düşünce yapısı inanabilir? O halde aklı rehber almayan bir zihin, bir düşünce yapısının zayıf ve güçsüz kalışının çaresizliğidir şiddet.
İnsana bahşedilmiş en kıymetli değer olan aklın gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu çok açık. Eğer bizler önce küçük evrenlerimizde şiddet ve onunla beslenen yıkıcılıktan arınmazsak; büyük evrende her gün daha büyük acılar yaşanılması kaçınılmaz olur. Akıl yapıcıdır, yıkıcı değil. Sırf bu özelliği ile akıl bizi şiddetten uzaklaştıracak en güçlü motivasyon sebebidir. Ünlü düşünür Voltaire’in dediği gibi; akıl her şeyi olduğu gibi görmektir.
Dolayısıyla saf düşüncenin eseri yıkıcılık değil, katışıksız bir sevgi, paylaşım ve huzur olabilir. Gönül gözüyle gören insan kötülüğe değil ancak iyiliğe bakıyordur. Akıl, ruhlarımızı şiddetten arındırmadaki en temel rehberimizdir ve ona sımsıkı sarılma zamanıdır.