17 Aralık 2013 günü Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın başlattığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gerçekleştirilen, aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürleri, kamu görevlileri ve 61.Türkiye Hükümeti kabine üyesi üç bakanın oğullarının olduğu 47 kişinin, “rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık” suçlarını işledikleri iddiasıyla gözaltına alınmıştır.
İçişleri Bakanlığınca, savcılığın gözaltı ve mahkemenin arama kararlarını yerine getiren adli kolluk amir ve memurlarının ciddi bir kısmının görev yerleri değiştirildi veya görevden alındı. Ayrıca 16 Ocak 2014 tarihli HSYK kararıyla, soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın görev yeri değiştirildi ve soruşturma başka bir savcıya geçmiştir.
Bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarı üzerine soruşturmalar başlatıldı. Soruşturma dosyaları Başsavcılık tarafından Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’ya tevzi edildi. Celal Kara’nın talimatı üzerine, elde edilen bilgiler kapsamında 17 Aralık 2013 tarihinde şüpheliler gözaltına alındı; ev ve işyerlerinde arama yapılarak ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konuldu.
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 71 şüpheliden 24’ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı, 38’i de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve işadamı Reza Zarrab tutuklananlar arasında.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 18 Aralık 2013 tarihinde, soruşturma dosyasının geniş olduğu ve fazla iş yükü gerektirdiği gerekçeleriyle, soruşturmaya ek 2 savcı daha atadı ve savcılar arasındaki herhangi bir ihtilaf durumunda soruşturmaya ilişkin kararların 2’ye 1 çoğunlukla alınması talimatını verdi.
Halen devam etmekte olan soruşturmada, 16 Ocak 2014 tarihli HSYK kararı ile, soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın görev yeri değiştirilmiş olduğundan soruşturma, diğer savcılar tarafından yürütülmektedir.
Başlatılan soruşturmaya Bakan, bürokrat ve kamuoyunun yakından tanıdığı kişilerin adları karıştığından, özellikle ilk günlerde kamuoyunda ve Türk ekonomisinde deprem etkisi izlendi. Borsada sert düşüşler yaşanırken dolar ve avro yükseldi. Bilhassa gözaltı görüntülerinin, özellikle de şüphelilerin evlerinde ele geçirilen yüksek miktarlardaki paraların görüntülerinin medyaya sızmasıyla adı geçen Bakanlar ve Hükümet eleştirilerin odağına oturdu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başlatılan soruşturmayı, hükümeti ve ekonomiyi zor duruma düşürmek amacıyla yapılan bir operasyon olarak nitelendirdi. Özellikle zamanlama üzerinde duran Başbakan, göz altıların seçime az bir zaman kala yapılmasına dikkat çekti. Ayrıca kısa bir süre önce Gülen hareketi’yle, dershaneler hakkında yapılacak olan düzenleme sebebiyle gerginlik yaşayan hükümet, soruşturmaların bu gerginlikle ilgili olduğunu ve Yargı ile Emniyet’te bulunan Gülen hareketine bağlı personel tarafından, yine Gülen hareketi’nden gelen talimat üzerine bu soruşturmanın başlatıldığını iddia etti.
Soruşturmanın bir siyasi operasyon olduğunu iddia eden ve kendi oy tabanında bulunan Gülen hareketi’ni hedef gösteren hükümet yetkilileri, hareketin yürütme ve yargı içine sızdığını ve bir “paralel devlet” hüviyetini aldığını iddia etti. Göz altıların başlamasından kısa süre sonra da, iddia edilen paralel devlet yapılanmasına önlem gerekçesiyle Emniyet’te, Yargı’da ve TİB, TRT, BDDK gibi bazı kamu kurumlarında birçok personel görevden alındı veya personelin görev yeri değiştirildi.
Gülen hareketi adına yapılan açıklamalardaysa hükümetin kendilerini hedef göstermesi eleştirildi. Hükümetin, soruşturma sebebiyle bozulan siyasi gücünü korumaya yönelik bir komplo teorisi çabasında olduğu, soruşturmalarla hiçbir ilgilerinin olmadığı ve şayet iddia edildiği şekilde bir paralel devlet yapılanması varsa, üzerine gidilmesinin gerekli olduğu ifade edildi. Kamudaki görevden almalar ve görev yeri değişiklikleri eleştirilerek bu durum, mensuplarına yönelik bir “cadı avı” olarak nitelendirildi.
Hükümet, soruşturmanın gizliliği prensibinin hiçe sayılarak soruşturma bilgilerinin basına sızdırılmasını eleştirdi.
Soruşturmanın ardından Gezi Dayanışması ve sendikalar tarafından Gezi Parkı eylemlerine benzer küçük çaplı protesto eylemleri düzenlenmiştir.
İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bakanlıktan istifa ettiler. Bayraktar ayrıca milletvekilliğinden de istifa etti. Soruşturmada adı geçen bir diğer isim Egemen Bağış da Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı.
AK Parti milletvekilleri İdris Naim Şahin, Erdal Kalkan, Ertuğrul Günay, Hasan Hami Yıldırım ve Haluk Özdalga partisinden istifa etti. Yine AK Parti milletvekilleri Hakan Şükür ve İdris Bal da soruşturma öncesi yaşanan dershane tartışması sırasında istifa etmişti.
Brezilya tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet yargılaması olarak bilinen ‘mensalao’ davası, yaklaşık 10 yıl süren soruşturma ve yargı sürecinin ardından geçtiğimiz günlerde karara bağlandı. Eski Devlet Başkanı Lula da Silva’nın birinci iktidar döneminde hükümetin icraatlarına kongre desteği sağlamak amacıyla milletvekillerinin hesabına düzenli olarak para yatırıldığının tespit edilmesiyle başlayan süreç, büyük bir yolsuzluk çetesinin varlığını ortaya çıkardı. İçlerinde bakan, milletvekilleri, banka müdürleri, bürokratlar ve işadamlarının bulunduğu 38 sanık, çete oluşturmak, kara para aklamak, görevi kötüye kullanmak ve zimmete para geçirmek gibi suçlardan yargılandı. Mahkeme kararında sanıkların çoğu hapis cezasına çarptırılırken 3 milletvekilinin vekillikleri düşürüldü.
Yolsuzluk skandalının patlak vermesi üzerine partisini veya çalışma arkadaşlarını savunmak yerine halktan özür dileyerek yargıya destek veren Lula, o dönemde basına şu açıklamayı yaptı: “Kendimi bazı parti yakınlarının gerçekleştirdiği kabul edilemez eylemlerden dolayı aldatılmış hissediyorum. Ortaya çıkmasıyla ülkede şok etkisi yapan ve benim daha öncesinde bilmediğim hadiselerden dolayı kendime kızgınım. Özür dilemek zorunda olduğumuzu söylemekten herhangi bir utanç duymuyorum. İşçi Partisi halktan özür dilemek durumundadır. Çünkü hükümet, hata yaptığı yerde özür dilemeyi bilmelidir.”
Naoki Inose’inin vali yardımcısı olduğu dönemde Tokushukai Şirketi’nden 500 bin Dolar rüşvet aldığı, bundan 1 ay sonra da vali olarak seçildiği iddia ediliyordu. Inose, Tokushukai Şirketi’nden Kasım 2012’de seçim kampanyaları için değil, keşisel ihtiyaçları için kredi çektiğini ve bu borcu tamamen ödediğini belirtti. Inose, hastane sahibine kredi karşılığında Vali olduğu dönemde herhangi bir iltimas da yapılmadığını kaydetti.
Inose, neler olup bittiğini açığa kavuşturmak için büyük çaba harcadığını ancak halk arasındaki şüpheyi gideremediğini belirterek Tokyo halkından özür diledi. Japonya ‘nın başkenti Tokyo valisi Naoki Inose, hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeni ile istifa ettiğini açıkladı.
Uruguay’da, iflas eden ulusal havayolu şirketi Pluna’da yapıldığı iddia edilen yolsuzluklara adı karışan Ekonomi Bakanı Fernando Lorenzo istifa etti. Lorenzo istifasını, söz konusu iddiaların soruşturulması yönünde alınan mahkeme kararı üzerine verdi. İstifa kararı, Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujica tarafından basına duyuruldu. Yaptığı açıklama sırasında basının soru sormasına izin vermeyen Mujica, Lorenzo’nun, mahkeme yargıcı tarafından yapılan sorgusu başlamadan az önce istifa ettiğini belirtti. Uruguay’da, milyonlarca dolar kayba neden olan ulusal hava yolu şirketi Pluna, 75 yıl hizmetin ardından geçen yıl iflas etmişti. Şirketin mal varlığını açık artırmada satmaya çalışan Lorenzo, müzayedeye katılan tek teklif sahibinin, Pluna şirketinin rakibi olan Buguebus şirketinin sahibi Arjantinli işadamı Carlos Lopez Mena olduğunun ortaya çıkması üzerine, yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Savcılık, Lorenzo’nun yanı sıra devlet bankası Banco Republica’nın Başkanı Fernando Calloia hakkında görevi kötüye kullanma ve Pluna şirketinin son özel mülk sahibi Matias Campiani hakkında da dolandırıcılık suçlarından dava açmak istiyor. Yolsuzluk iddialarıyla ilgili açılan davalar Uruguay’daki Yüksek Mahkeme’de karara bağlanacak.
Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, lüks cipini sahte plaka ile kullandığı gerekçesiyle eski Ulaştırma Bakanı Mihalis Liapis’i gözaltına alan polisleri tebrik etti. Vergi ödememek için Atina’da sahte plakalı cip kullanırken yakalanan eski Bakan Liapis’e ilişkin Samaras, “Her kim için konuşursak konuşalım, vatandaşlar, hissettikleri gibi kanunlar önünde eşittir. Kim kanunu çiğnerse, tutuklanır ve cezalandırılır. Yapmaları gerekeni uygulayan polislere bravo” ifadelerini kullandı. Eski Bakan’ın trafik kurallarını çiğneyen davranışını affetmeyen Başbakan Samaras, Liapis’in parti üyeliğine de son verdi. Yeni Demokrasi Merkez Etik Kurulu, partinin kurucusu eski Cumhurbaşkanı Konstantinos Karamanlis’in yeğeni de olan Liapis’i partinin üye kütüğünden silinmesine karar verdi.
İsrail’de hakkında yolsuzluk, rüşvet ve para aklama suçlamaları yapılan Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman görevinden istifa etti. Lieberman, “Suçlu olmadığımı biliyorum, adımın temize çıkarılmasını istiyorum” dedi. Lieberman, dokunulmazlığının kaldırılmasını da talep etti.
Fransa Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac, hakkında çıkan vergi kaçırma ve kara para aklama iddiaları üzerine istifa etmişti. Cahuzac, 10 aylık Sosyalist iktidar döneminde görevinden istifa eden ilk bakan oldu. Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Cahuzac’ın yerine, daha önce Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakan olarak görev yapan Bernard Cazeneuve’nin getirildiğini duyurdu.
Paris Savcılığı, vergi kaçakçılığında elde edilen paraları akladığı iddiası üzerine Cahuzac hakkında ön soruşturma başlatmıştı.
Bulunduğu makamı kullanarak yakınlarına iltimas geçtiği iddia edilen ve Danimarka’da hükümet ortağı Radikal Parti’nin önde gelen isimlerinden olan Kültür Bakanı Uffe Elbaek görevinden istifa etmişti.
Elbaek, Kütür Bakanlığı tarafından organize edilen programları eşinin çalıştığı kurumda gerçekleştirerek bu sayede söz konusu kuruma 180 bin kron (yaklaşık 55 bin TL) para aktarmakla suçlanıyordu. İstifasını Başbakan Helle Thorning Schmidt’e sunan Uffe Elbaek, konuyla ilgili olarak yayınladığı açıklamada, “Oldukça zor ancak doğru bir karar vererek Kültür Bakanlığı görevinden ayrılmak istediğimi Başbakan Schmidt’e bildirdim.
Benim için zor bir karardı çünkü işimi ve iş arkadaşlarımı seviyorum. Ayrıca gündemde olan iddiaların Kültür Bakanlığı olarak hayata geçirmek istediğimiz projeleri etkilemesini istemiyorum” demişti.
Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff hakkındaki suiistimal iddiaları yüzünden istifa etmek zorunda kaldı.
Alman film yapımcısı David Grönewold’un 2008’deki Oktoberfest kutlamaları sırasında Wulff ailesinin Münih’te kaldığı otelin bütün masraflarını karşıladığı, Wulff’unsa yapımcının bir projesine yardımcı olduğuna dair iddialar bulunuyordu.