Türkiye’nin yarım asırlık nükleer güç santrali kurma ideali Mersin Akkuyu Sahasında gerçekleştiriliyor. İkinci nokta yine 4 reaktörlük Sinop.
Akkuyu’da kurulacak santral, her biri 1200 MWe olan, 4 güç ünitesinden inşaatı tamamlandıktan sonra yılda yaklaşık 35 milyar kWh elektrik enerjisinin üretilmesi planlanıyor. 2014 – 2022 yılları arasında inşaatı tamamlanması öngörülen Akkuyu NGS’nin işletme ömrü 60 yıl. İlk güç ünitesinin devreye giriş tarihi 2019.
Akkuyu santralinin güç ünitesi VVER-1200 tipi 3. Nesil (Gen III ) nükleer reaktördür. VVER-1200 tipi reaktörler, işletimde olan VVER-1000 tipi reaktörlerin mevcut işletme ömrü, gücü, termal verimi ve güvenlik sistemleri artırılmış modelleridir.
Rusya Federasyonu ile imzalanan anlaşmanın 6 Ekim 2010 tarihli ve 27721 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. kurulmuştu. Şirketin Proje yatırımcısı olan Rusya Federasyonu Devlet Atom Enerjisi Kuruluşu Rosatom’un, 270’ten fazla sanayi ve bilimsel araştırma kuruluşunu bünyesinde barındırdığı belirtilmekte.
Bakanlık, Bilgilendirme Yayınlarına Başladı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji Proje Uygulama Dairesi Başkanlığı’nın hazırlamış olduğu rapor yayına göre; 2010 yılı sonu itibariyle ülkemizin elektrik ihtiyacı yaklaşık yıllık 212 milyar kWh iken, bunun 2023’te 500 milyar kWh’a çıkması öngörülmektedir. Ancak, tüm hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle potansiyelimizin tamamını kullansak dahi, bu talebin (500 milyar kWh) yaklaşık yarısını karşılayabilmekteyiz.
Bakanlık raporuna göre, yenilenebilir enerjide kurulu güç potansiyelimiz yaklaşık 136.600 MW, kullanmakta olduğumuz 18.659 MW. Geriye kalan kullanabileceğimiz yenilenebilir potansiyelimiz yaklaşık 118.000 MW olmasına karşın, kapasite faktörü nedeniyle gerçekte kullanabileceğimiz, potansiyelimizin az bir kısmı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve Dünya Nükleer Birliği (WNA) verilerine dayandırılarak hazırlanmış olan 13 Eylül 2011 tarihli belgeye göre, dünyada toplam 375,9 GWe kurulu güce sahip, dünyadaki elektrik üretiminin %13,5’ini sağlayan 439 adet nükleer reaktör var. 61 nükleer reaktör ise inşa aşamasında. 31 ülkede kullanılan değişik tiplerdeki reaktörler, enerji üretiminde önemli bir yere sahip. Komşularımızdan Bulgaristan’da 2, İran ve Ermenistan’da’ 1er adet reaktör bulunuyor.
Japonya Fukushima’da yaşanan nükleer kazası sonrasında Almanya 2022’ye kadar santralleri kapatma kararı alırken, İtalya yeni tesis kurulmaması kararı aldı. Gelişmekte olan ülkeler ise nükleer enerjideki tedbirli ısrarını sürdürüyor.
Rakamlarla Kullanımdaki Nükleer Reaktörler
ABD 104
Fransa 58
Japonya 51
Rusya Federasyonu 32
Güney Kore 21
Hindistan 20
İngiltere 18
Almanya ve Kanada 17
Ukrayna 15
Çin 14
İsveç 10
Bakanlık raporunda 1980’lerin sonuna doğru nükleer enerjiye olan talep artışının azalma eğilimine geçtiği ve 1990’lı yıllardan itibaren durağanlaştığı belirtiliyor. Neden olarak ise Three Mile Island (1979, ABD) ve Çernobil (1986, Sovyetler Birliği) nükleer kazalarının olduğu söylense de asıl etkenlerin, dünya ekonomisinde oluşan yavaşlama ve doğalgazın enerji piyasasına girmesi gösteriliyor.
Nükleer Karşıtı Platform’un (NKP) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na İtirazları Sert!
TAEK’in İnternet sitesinde ‘TAEK diyor ki’ başlığı altında konuya doğalgaz kaynaklı termik santraller tartışılarak giriliyor ve şöyle devam ediliyor: ‘Dünya elektrik enerjisi üretiminin %80’inin yenilenemeyen kaynaklardan, %19’u ise hidrolik kaynaklardan sağlanmakta, rüzgar, güneş, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir kaynakların payı ise %1’in altında kalmaktadır’.
Tartışmanın iki tarafını belirlediğiniz zaman, elbetteki böyle işinize geldiğince daldan dala atlama hakkına sahipsiniz. Peki verilerdeki bu kaypaklık niye? Bu %80’in içinde nükleer santrallerin oranı ne?
Biz söyleyelim %16. Peki dünya çapında verilen bu veriler süreçleri ve eğilimleri incelemek için yeterli mi? Yani gelişmiş ülkelerde rüzgar ve güneş enerjisi üzerine yürütülen projeler ve uygulamalar bu rakamlara dahil mi? Nükleer santral teknolojisi üreten ülkelerin rüzgar enerjisinin %15’ten fazlasını kullandıkları ve bu oranı yükseltecek projeleri bu rakamlarda göremiyoruz.
Enerji ihtiyacının %30’dan fazlasını rüzgardan sağlayan Danimarka’yı burada göremiyoruz. Son yıllarda 16 bin MW’lık rüzgar santrali kuran Almanya’yı burada göremiyoruz. Tüm gerçeklerin üzerinden atlayan toplam bir rakam. Yüksek teknoloji ile uğraşan uzmanlar için son derece basit bir ayak ya da söz oyunu.
HABER REVİZYON DERGİSİ EKİM 2012