Haber Revizyon Dergisi olarak yelkenini rüzgarla dolduran adam Erol ALGÜL ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Haber Revizyon: Arkadaşlarının deyimiyle Akdeniz’in kurdu Erol Algül’ü yelkenini dolduran rüzgarla Korsika Napoli açıklarında yakaladık. Bize biraz kendinizden ve yelken sporu ile nasıl tanıştığınızdan bahsedebilir misiniz?
Erol ALGÜL: 80’ li yıllarda Bodrum, Marmaris gibi kıyı ilçelerimize tatil için gittiğim zamanlarda gördüğüm ve imrendiğim yelkenli teknelerin çoğu yabancılara aitti. Ben de niye bizlerin böyle tekneleri yok diye hayıflanırdım.
O zamanlardan bende denize açılma arzusu belirmişti. Ama iş hayatı hep öncelikliydi. 90’lı yılların sonuna doğru ise bir dergide gördüğüm yelken kursuyla ilgili bir yazı, benim için bu konuda dönüm noktası olmuştur.
Bu kursla hayatımın akışı değişti. İş hayatımdan kalan zamanlarımda yelken yapar olmuştum. Daha sonralarıysa bu hobimin işim olacağı hiç aklıma gelmezdi ama oldu.
Şimdilerde ise hobimle uğraşır gibi amatör bir ruhla ama profesyonelce eğitim, transfer ve yarış şeklinde yelkenin her yerindeyim.
Haber Revizyon: Teknelere denizciler kadın ( İngilizce she) diyerek bahsederler. Ama aynı zamanda eski zamanlarda kadının tekne de uğursuzluk getirdiğine inanılırdı. Bu kulağa tezat bir düşünce olarak geliyor. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bize teknenizden bahsedebilir misiniz?
Erol ALGÜL: Klasik cevap olacak ama kadınlar hayatımızın her yerinde varlar. Onlarsız bir hayat düşünemediğimize göre onlarsız tekneleri de düşünmememiz lazım. Bence bu uğursuzluk kelimesi Ortaçağ Avrupasının kadınlara bakış açısından geliyor. Şimdilerde birçok kadın kaptanlar var. Teknelerle yarışıyor, transfer yapıyor, eğitim veriyor ve teknede yaşıyorlar.
Denizlerde dolaşırken iskelelere birlikte yanaşan, dünyayı dolaşan eşler gördüğümde hayranlıkla seyrediyorum. Kadınlar hiç de tekneye uğursuzluk getirmiş gibi görünmüyorlar. Ülkemizde ise kadınların daha çok denizlerde olmalarını diliyorum.
Benim teknem 12 metre bir Bavaria.2006 model, sarma yelkenli, çift dümenli bir tekne. İçerisinde üç kabin, iki tuvalet mevcut olan bir gezi yelkenlisi.
Böyle olması nedeniyle bir yarış performansı yok. Ama sert havalara dayanıklı, güven veren bir tekne. Satın aldığım arkadaşımın ismini taşıyor. Ben de bu isimden memnunum. Teknemin ismi ‘Denizhan’.
Haber Revizyon: Bildiğimiz kadarıyla dört duvar arasında yaşamaktansa özgürlüğü doyasıya yaşadığınız denizlerde yaşamayı tercih ediyorsunuz. Aileniz bu süreçlerde yanınızda mı?
Erol ALGÜL: İnsanlar sevdikleri işleri yaptıklarında zaten kendilerini özgür hissedeceklerdir. Dört duvar arasında da insan özgürlüğü yaşayabilir. Ama benim hobim, özgürlük alanım denizler… Bir bakıma, dikkatli baktığınızda o kocaman denizlerde küçük bir teknenin içinde sizin deyiminizle dört duvar arasındayız. Çıkış yolunuz sadece açık deniz. Oysaki dört duvar arasında diye kastettiğiniz karada daha özgür olabilirsiniz. Önemli olan hangi yaşam tarzını sevdiğinizdir.
Haber Revizyon: Bizlere unutamadığınız seyirlerinizden, denizde yaşadığınız en kötü ve en iyi diyebileceğiniz anılarınızdan bahsedebilir misiniz?
Erol ALGÜL: Denize her çıkışımız ayrı bir tecrübe, ayrı bir anı olarak hafızamda kalıyor. Onları iyi ya da kötü diye değerlendirmiyorum.
Bu tecrübelerden bir tanesini yakın zamanda oldukça sert sayılabilecek bir havada Roma’da yaşadım. Marinaya girerken liman ağzında hiç beklemediğimiz bir dalga ile teknemiz yan yattı ve sürüklenmeye başladık.
Hızlı karar verdiğimiz ve panik yapmadığımız için ciddi bir tehlikeyi atlatmış olduk. Bu seyri unutmadım ve bu seyirden çıkarttığım birçok ders olmuştur.
Zaman zaman uzun açık deniz seyirlerimizde karşımıza başıboş terkedilmiş tekneler, balinalar ve büyük yunus sürülerinin çıkması da unutamadığımız anılardır.
Haber Revizyon: Yelken sporunda Türkiye’de sizin gibi karalara sığmayıp denizlere taşmak isteyen denizcilerimize neleri tavsiye edersiniz? Nasıl eğitimler almak gerekir ve ortalama maliyetleri nelerdir?
Erol ALGÜL: Türkiye’de yelken eğitimi veren birçok yer var. Öncelikle çocuklarımızı ve gençlerimizi buralarda yelken sporunu öğrenmeleri için teşvik etmeliyiz. Yelken sporunu sadece ilerleyen yaşlarda veya emeklilikte yaşayabileceğimiz bir hobi olarak görmemeliyiz. Niyetiniz yat yelkenciliği ile başlamak ise öncelikle başlangıç için tam bir haftanızı bu işe ayırarak öğrenmeye başlamanızı tavsiye ederim.
Yelken eğitiminde yılın her ayı eğitimler alınabiliyor. Ayrıca yaz aylarında tatil yapar gibi gezerek eğitim alma imkanları da var. Eğitim almaya karar verildikten sonra eğitim verecek kişinin ya da okulun, eğitim programını ve ileri seviyedeki alacağı eğitimlerin neler olduğunu kişilere detaylı olarak anlatması gerekir.
Eğitim sonunda bir sertifika veriliyorsa bu sertifikanın yeterliliğini sormak gerekir. Ama eğitimi sadece sertifika ağırlıklı olarak görmesinler. Biz eğitimciler kişilerin becerilerine de bağlı olarak 3 haftalık bir eğitim süresi sonunda kişilerin yelkenli bir tekneyi idare edebilecek seviyeye gelmelerini sağlıyoruz.
Eğitim ücretleri okula, yere ve verilen sertifikalara göre farklılık göstermekle birlikte ortalama olarak haftalık 1500 TL civarındadır.
Haber Revizyon: Türkiye’de sizce denizcilik ve yelken sporu ne konumda, bir cennet olan denizlerimiz sizce yeterince korunuyor mu, bu konularda sizce neler yapılması gerekli?
Erol ALGÜL: Öncelikle bizim ülkemizdeki insanlarımız deniz kenarında ama denizden uzak olarak yaşıyorlar. Onları denizle barışık hale getirmeliyiz.
İstanbul’da bulunan ve beş yüz civarında personeli olan bir firmanın her kademedeki personeline yaklaşık üç yıldır takım ruhu ve temel denizcilik eğitimleri vermekteyim. Burada da gördüm ki İstanbul’da yaşayan insanlarımız bile denize çok uzaklar. Onlara İstanbul’da her gün bindikleri vapurların çıkardığı sesler ve yaktıkları ışıkların bir anlamı olduğunu anlattığımda çok şaşırıyorlar. Buradan da anlaşıldığı gibi insanlarımızı bilinçlendirmek için okullarımızda temel denizcilik konuları hakkında bilgi verilmelidir.
Yelken sporu hakkında ise diyebilirim ki Türkiye’de yeni yeni birçok yelken kulübü kurulmakta ve buralarda genç yelkenciler yetiştirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye Yelken Federasyonu ise bu kulüplerin en büyük destekçisidir. Yelkencilerimiz bu desteklerle uluslararası yarışlarda dereceler almaya başlamışlardır.
Yat yelkenciliğinde ise bazı kulüplerimiz yarışlar düzenleyerek bu sporu daha heyecanlı hale getirip bu spora olan ilgiyi arttırmaktadırlar.
Denizlerimizin korunması konusuna gelirsek tabiiki denizlerimiz yeterince korunmuyor. Bunu sağlamak için yapılabilecekler arasında okullarımızda deniz yaşamıyla ilgili derslerin verilmesi, turizmcilerin bu konularda bilinçlendirilmesi, bazı koylarımızın doğal korunma alanları içerisine alınması ve buralarda demirlemelerin, tekne trafiğinin düzenlenmesi gerekmektedir. Birçok ülkede koruma altında bulunan doğal sit alanları var.
Buralara deniz taşıtı ile girmek bile yasak. Buraların ne için korunduğuna baktığınızda daha özellikli olan bizim ülkemiz kıyılarının neredeyse üçte birinin oralardan daha fazla korunması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Haber Revizyon: İnsanlar yelken sporunun ve teknede yaşamanın normal bir hayattan daha pahalı olduğunu düşünüyorlar. Yani sizce bu spor zengin sporu mudur?
Erol ALGÜL: Yelken sporu yapmak demek bir tekne sahibi olmak anlamına gelmiyor. Birçok ilimizde yelken kulüpleri var. Onların desteğiyle yelken sporunun içerisinde olunabilir.
Denizde ıslanmaktan korunmanızı sağlayacak kıyafetlerin dışında ayrıca bir kıyafete çok fazla ihtiyaç duymazsınız. Genellikle yaz aylarında bir şapka, güneş gözlüğü, tişort, şort ve benzeri yazlık kıyafetler yanında kaymayacak bir spor ayakkabı ve bir çift yelken eldiveni yeterlidir. Kış aylarında ise su geçirmeyecek bir kıyafet edinebilirsiniz. Gerisini kulüpler ve eğitim veren bizler sağlıyoruz.
Denizde yaşam konusuna gelince bir tekne sahibi olmak bir ev sahibi olmaktan çok da farklı değil. Her bütçeye uygun ev olduğu gibi her bütçeye uygun da tekne var. Hatta yaşamınızı burada daha da minimalize edebiliyorsunuz. Bu da insanda rahatlama sağlıyor. En önemli sorun bizim insanlarımızın alışmış oldukları büyük yaşam alanlarından daha küçük olan yaşam alanlarına geçmekte zorlanmalarıdır. Diğer bir zorluksa bir tekne sahibi olmanın maliyetinden daha çok tekneyi barındıracak iskele ya da marinaların yetersizliği ve bu nedenle de bu marinaların fiyatlarının yüksek olmasıdır.
Fiyatların yüksek olmasının nedenlerinden birisi de Avrupadaki tekne sahiplerinin bizim marinalarda olmayı tercih etmeleri ve fiyatların onlara göre normal olmasıdır diyebiliriz. Sonuç olarak yelken sporu sadece zengin sporu değildir ama bir tekne sahibi olup orada yaşamanın bedelleri yüksektir.
Haber Revizyon: Denizcilikte artık son derece modern cihazlar kullanılıyor. Geleneksel yöntemleri kullanmaya devam ediyor musunuz? Teknolojinin gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Erol ALGÜL: Teknoloji gerçekten çok iyi seviyelere geldi. Gemilerdeki elektronik haritalarda her türlü detayı görebilmektesiniz. Etrafınızda bulunan gemi trafiği, şamandıralar, fenerler, derinlikler ve kıyılardaki deniz dibi yapısını görmek bunların bazı örnekleridir. Ama yine de bir hava raporunu elektroniklerden alabilmenize rağmen onu gözlemlemeye ve yorumlamaya ihtiyacınız vardır.
Kağıt haritaların yerini elektronik haritaların almasına rağmen elektronikleriniz bozulduğunda kara gözükmeyen bir denizde yönünüzü ve mevkinizi bulabilmek için kağıt harita üzerinde hesaplar yapabilmelisiniz. Anlaşıldığı gibi bizlerin denizcilik bilgisine sahip olup gelişen teknolojinin avantajlarından da aynı şekilde faydalanmamız gerekir.
———————————————————————————————————————————————
Haber Revizyon: We caught Erol Algül who, with locution of his friends, is wolf of Mediterranean, at Corsica, Naples off shores with wind swelling his sail. Can you tell us a little about yourself and about how you met with sailing sport?
Erol ALGÜL: Most of the sailing boats I saw and envied when I went for holiday to our coast counties such as Bodrum and Marmaris by 1980s were belonging to foreigners. As for me, I used to regret by thinking that why we don’t have vessels like these. Desire of sailing had appeared at me back than. But, business life was always preferential. As for toward the end of ’90s, a writing in relation to sailing training that I had seen in a magazine had been turning point for me on this topic. The flow of my life had been changed with this training. I had become a man who sails in my leisure times out of my business life. I never thought that my this hobby would become my business in afterwards. As for nowadays, I am at everywhere of sailing with an amateur spirit in the manner that I strive with my hobby but in form of professionally training, transfer and race.
Haber Revizyon: Mariners call vessels as “she” (female). But at the same time, it was used to be believed that women on the vessel bring ominousness, in old times. This comes as a thinking contrast to ear. What do you think about of this? Would you like to talk us about your vessel?
Erol ALGÜL: It will be a classic answer but there are women in every places of our life. By the fact that we can not think a life without them, we also don’t have to be able to think vessels without them. According to my opinion, this word “ominousness” comes from perspective for women of Medieval Europe. . Nowadays, there are a lot of women captains. They are racing with vessels, making transfers, providing trainings and living in vessels.
When I sail in seas, I admiringly watch when I see spouses who are jointly edging in with pier and going on a world trip. It does not seem as if women brought ominousness on the vessel. As for in our country, I wish that women more be in seas.
My vessel is a 12 meter Bavaria. Model 2006, with furling system and with double-steering wheels. It is a sailing boat for trip that includes three cabins and two toilets. Because of it is so, it doesn’t have a race performance. But it is a vessel resistant to severe weather conditions and confidential. It bears the name of my friend whom I bought it from. I am also glad of this name. Name of my vessel is ‘Denizhan’.
Haber Revizyon: As far as we know, you prefer to live in seas in which you live freedom until satiated than to live between four walls. Is your family together with you in these processes?
Erol ALGÜL: People will already feel themselves free when they do the works what they like. People can live freedom also between four walls. But my hobby, my freedom area is seas … In one respect, you are, with your locution, between four walls in a small vessel at enormous seas when you look at carefully. Your way out is offshore only. However, you may be more free in land where you called as four walls. More important is what kind of living style you liked.
Haber Revizyon: Can you mention us about your cruises you could not have forgotten, about your the worst and the best memories you lived in seas?
Erol ALGÜL: Each of our launching to sea remains in my memory as a different experiment and as a different recollection. I don’t evaluate them as good or bad. I have experienced, recently, one of these experiences in Rome in a weather that may be called as extreme severe weather conditions. While we were going into the marina, our vessel has lain over, at harbor mouth, and we have been commenced to be dragged by a wave never unexpected by us. We have escaped a severe danger thanks to we made decision rapidly and made no panic. I have not forgotten this cruise; and taken a lot of lessons from this cruise.
The fact that derelict vessels, whales and great pods of dolphins appear before us from time to time during our long offshore cruises are also our unforgettable memories.
Haber Revizyon: What do you recommend for our sailors who desire to launch off the seas but not fit into the lands in Turkey in sailing sport? How trainings should be taken and what are their average costs?
Erol ALGÜL: There are a lot of places that are supplying sailing training. First of all should encourage our children and youngs them to learn sailing sport in these places. We should not see sailing sport as a hobby that we can experience in only our elds and retirement. If your aim is to commence with yacht sailing, I recommend you, first of all, to reserve your a full week you to commend to learn. Trainings for sailing can be taken within all months of the year. Furthermore, there are also opportunities for taking training like having holiday in Summer seasons. After deciding to take training, the person or school that will supply training should tell, in detail, the training program and what will be the trainings to be taken in advanced level. If a certificate is issued at the end of the training, it is required to ask what the validity of this certificate. But they should not see the training as certificate weighted only. We, educators, supply the people to reach to level of being able to manage a sailing boat within 3 weeks of training period by depending also the abilities of the learners.
The tuition is average TL 1500 per week although it varies according to the school, place and issued certificates.
Haber Revizyon: In what position the navigation and sailing sport in Turkey, according to the best of your knowledge; are our seas that are a paradise protected sufficiently according to the best of your knowledge; and what should be done on these subjects according to the best of your knowledge?
Erol ALGÜL: First of all, the people in our Country live at seaside but far away to sea. We should make them reconciled with sea.
I have been supplying team spirit and naval eduction for about three years for personnel, in all levels, of a company with about five-hundred personnel, in Istanbul. I have also seen on here that even our people living in İstanbul are far away to sea. When I tell them that voices and lights of vessels they embarked in İstanbul everyday have a meaning, they are surprised so much.As understood also from here, information about basic navigation should be supplied in our school in order to raise awareness of our people.
As for the sailing sport, I can say that a lot of new sailing clubs are being established in Turkey; and being strived to educate young sailors in these places. Türkiye Yelken Federasyonu (Sailing Federation of Turkey) is the greatest supporter of these clubs. Our sailmakers commenced to take degrees in international races thanks to these supports.
As for the yacht sailmaking, some of our clubs organize races; make this sport more exciting; and increase the relevancy to this sport.
As for the protection of seas, of course, our seas are not adequately protected. Amongs the things that will be able to do to supply this, the fact that the lessons in relation to sea life are supplied in our schools, and tourism professional are raise awareness in these subjects, and some of our coves are taken within natural protection areas, and anchorage and sea traffic is arranged here are required. There are natural protected areas that are protected presently in many countries. Even navigating to enter to these places is forbidden. When we looked at why these locations are protected, it is thought that one third of coasts of our country which are with more featured should be protected more than them.
Haber Revizyon: People think that sailing spots and living in a vessel is more expensive from a normal life. That is, according to you, is this sport of rich people?
Erol ALGÜL: To make sailing sport does not mean to possess a vessel. There are Sailing Clubs in our a lot of provinces. Being in the sailing spots can be posible thanks to their support.
You don’t require a dress so much except the dresses that will protect you against getting wet in the Seas. In general, in summer months, a hat, sun glasses, t-shirts, shorts and similar summer clothings as well as a sports shoes that will not slip, and one pair of sailing gloves are sufficient. As for the winter months, you can obtain a water resistant clothing. The clubs and we who are educators supply the remaining.
As for the life in the sea, having a vessel is not so much different than having home. There are homes suitable for every budget as well as there are also vessels suitable for every budget. Furthermore, you can make your life here more minimalized. This also provides relaxation in humans. The most important problem is the fact that our people have difficulty in passing to smallest living areas from large living areas to which they accustomed to. As for the another difficulty, they are inadequacy of piers and marinas that will harbor the vessel and, for that reason, the higher prices of these marinas more than cost of being owner of a vessel. We can say that one of the reasons of the high prices is also the vessel owners in Europe prefers to be in our marinas and being the prices are normal for them. Consequently, sailing sport is not only a rich people sport but the costs of being owner of a vessel and living in it is high.
Haber Revizyon: Extremely modern devices are being used in navigation no longer. Do you continue to use traditional methods? What do you think of development of technology?
Erol ALGÜL: Technology was really improved to very good levels. You can see all kind of details on electronic maps in the vessels. Seeing of vessel traffic around you, the buoys, lighthouses, the depths and coastal and sea bottom structure are some examples of these. But, although you can receive a forecast report from electronics, you need also to observe and comment it.
Although electronic maps took places of paper maps, you have to make calculations on paper maps in order to be able to find your direction and your position in a sea at which land is not seen when your electronics are broken down. As understood, we should have necessary navigation information and also benefit from the advantages of the technology in the same way.
HABER REVİZYON DERGİSİ HAZİRAN 2014