Yüksel Güleç – Bir Kuantum Teorisi

Bugünkü konumuz Kuantum fiziği ! Merak etmeyin, benimde anlamakta zorluk çektiğim, kafamı karmakarışık yapan bu konu da size ahkam kesecek değilim. Konusunda uzman fizikçilerin yanında bu konuda benim konuşmam abes kaçar. Günlük hayatta bu konulara çok uzak olduğumuzu zannetsek ankara travesti de şöyle temel konulara baktığımızda hayatımızın temelini oluşturmaktadır. Kuantum fiziğini araştırdığımızda paralel evrenlerden, zamanda yolculuğun mümkün olup olmadığına kadar çok geniş bir alan karşımıza çıkmaktadır. Kuantum fiziğinin kapsamlı konusunu tamamını burada anlatabilmemizin imkanı olmadığı için hedefi biraz küçültüp paralel evrenler konusunu konuşacağım. İster istemez teknik yönünü bir yana bırakmak zorundayım ankara travesti çünkü o kadar karışık ki bunu nasıl anlatabileceğimi bilemiyorum. Bu konuda okuduğum yazılar, seyrettiğim belgeseller sonucunda yaşadığımız bu evrenin haricinde bire bir kopya benzer evrenlerin de var olabileceği tartışılmakta. Biz bu anı yaşarken bu evrenin ikizi başka bir evrende, bizim gibi insanların farklı zamanlarda yaşamakta olduğu iddia edilmekte.

Bu ilk bakışta imkansız gibi geliyor ancak bilim adamları bu konu üzerine ciddi çalışmalar yapıyor. Bir gün bu dediklerim hakkında, nasıl cep telefonları, bilgisayar ve benzeri teknolojiler hayatımızda olmadığı dönemlerde ne yaptığımızı düşünüyor isek benzeri şeyleri düşüneceğiz.
Aslında “bakan değil”, “gören gözümüzle” konuyu incelediğimiz zaman paralel evrenlerin günlük hayatımızda var olduğunu kolaylıkla kanıtlayabiliriz. Ben paralel evrenler konusunu işlerken kendi alanıma travesti daha yakın olan paralel devlet konusunda konuşacağım. Zaten mevcut devletin benzeri paralel devletler var ise paralel evren de haydi haydi vardır.

Bu arada merak etmeyin size siyasi ve politik anlamda paralel devlet hakkında konuşmayacağım, buna hiç de meraklı değilim. Zaten benim laf söylemek için ağzımı açtığımda bin akıllı, on bin cümleyi devirmiş olur, bize sıra gelmez.
Şimdi olaya biraz daha odaklanalım ve konumuza dönelim. Bugün bir şirket kurmak istediğiniz zaman evrağınızı hazırlar, notere onaylatır ve tescil için ticaret sicil memurluğunun kapısını çalarsınız, sonrasında sicil memurluğu yaptığı hizmetlerin bedeli olarak sizden haraç, pardon harç ister. Siz elinize tahakkuk fişini alıp, ödemeyi yapmak için memurluktaki vezneye doğru gittiğinizde veznelerin paralel olarak iki tane olduğunu göreceksiniz, parayı bankaya yatırmak istediğinizde dekontta paranın iki ayrı hesaba gittiğini göreceksiniz.

Bizim bildiğimiz devlet bir tane neden para ikiye bölünür. Neden mi? Çünkü paranın bir kısmını maliye bakanlığına, bir kısmını da bilim ve sanayi bakanlığına yatırırsınız. Kanuni olarak alınan paranın iki bakanlığın da pay almasını da anlıyorum ama ödeme yapılırken çift vezne kullanmanın manası nedir?

Bu devlet tek bir devlet değil midir? İki ayrı devletimiz var da biz mi bilmiyoruz? Kendi paralarını almak için iki bakanlığın böyle bir şey yapması ne saçma bir şeydir. Sonuçta olay hep halkın başına patlıyor. İşlerini sürdürmek için zamana karşı yarışanlar bir o vezne bir bu vezne diye sürünüp duruyorlar. Bu bir tek örneği burada sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kafanızı nereye döndürürseniz bu karşınıza çıkıyor. Pasaport almak için emniyete gittiğinizde sizi önce maliye veznesine gönderiyor.

Polis farklı mesai saatlerinde çalışırken, maliye veznesi farklı mesai de çalışıyor. Bir de öğleden sonra gittiyseniz 15:30’ da vezne kapanır. Siz her zamanki gibi bugün git yarın gel yaparsınız. Sosyal Güvenlik Kurumu’ nun ise kendi içinde apayrı bir yeri vardır. Tüm devlet içinde ayrı bir özerk yapıymış gibi çalışırlar. Her zaman olduğu gibi bürokrasi kendi paralel devletini kurmuştur. Her kurum, her devlet birimi sanki kendileri ayrı bir devletmiş gibi çalışmakta, yaptıkları işlerde vatandaşa karşı sorumlu olduklarını unutarak, zavalllı vatandaşı bir o yana bir bu yana itip kakmaktadırlar. Emrullah Efendi’ nin dediği gibi şu mektepler olmasa ma’rif ne güzel yönetilirdi.” (her ne kadar burda kastedilen farklı bir şey olsa da) bize hizmet vermek için o noktalara “seçtiğimiz”, “atadığımız” insanlar asıl hedeflerinden saparak her biri kendi devletlerini kurmuş gibi diğer kurumları dikkate almayarak, sadece kendileri varmış gibi davranmaktadır. Bir ülkenin temelinde üç ana unsur vardır. Üzerinde yaşanan toprak, orada yaşayan halk ve devlet.

Bu üç unsurdan herhangi birisinin olmaması imkansızdır. Bu unsurlardan devlet unsurunu fazlaca kurcalayıp oynarsanız, ayarı bir daha tutturamayacak şekilde bozarsınız. Sonuç; herkes için kaos olur. Bu unsurların da tüm devlet mensuplarına iyice öğretilmesi gerekmektedir.

Peki soruyorum size paralel yapılar, paralel devletler var mıymış? Bu kadar paralel yapı var iken elbette paralel evren olması mümkündür. Önemli olan kimin hangi yapının içinde, ne için var olduğunu bilmesi, kime karşı sorumlu olduğunu bilmesidir.

 

HABER REVİZYON 2014 MART YÜKSEL GÜLEÇ BİR KUANTUM TEORİSİ PARALEL EVREN-PARALEL DEVLET 1 HABER REVİZYON 2014 MART YÜKSEL GÜLEÇ BİR KUANTUM TEORİSİ PARALEL EVREN-PARALEL DEVLET 2

HABER REVİZYON DERGİSİ MART 2014

Bir cevap yazın