İLAHLAR HER ZAMAN KURBAN İSTEMEZ İLAHLAR ADALETTE İSTER!..
Bilirsiniz filmlerin klişe lafıdır. Yan rollerde olan bir oyuncu ortaya gelir ve ilahlar kurban ister diye bağırır.
Bunun üzerine herkes başrol kahramanını yakalayıp Tanrıya ya da Tanrılara kurban etmek için koşuşturmaya başlar. İşte bundan 4300 yıl önce Sümerlilerde, yazının hayatın içine girdiği, ancak daha yeni yeni okumaya başlayabildiğimiz kil tabletlerin bulunduğu o ilk çağlarda şehirler ayrı bir krallıktı.
Her şehri koruyan farklı tanrı/tanrılar bulunurdu. Bu şehirlerin yöneticileri temmuz ayı civarında kutlanan dini bayramlarda Çoban Tanrı Dumuzi’ nin (Temmuz kelimesinin kaynağı diye söylenir) yerine geçer ve onun esaretten kurtularak yer yüzüne çıkması ile ilgili törenlerde rol oynardı. Bu durum onlara ilahi bir kimlik verirdi ve çoğunlukla da yarı tanrı olarak kabul edilirlerdi. İşte bu yarı Tanrı yarı Krallardan birinden bahsetmek istiyorum. Birçok kral yaşamıştır o çağlarda ancak bir tanesinin adı diğerlerinden çok öne çıkmıştır.
Lagaş Kralı Urukagina…
Kral Urukagina’nın öne çıkmasının sebebi, o diğer Tanrılar gibi kurban istememiş tam tersi halkı için adalet istemiş olmasıdır. Yani ortaya çıkmış tarihe adalet diye haykırmıştır. Kendisi bir Kraldı, Tanrıydı ve ülkesindeki adaletsizliği görüyordu. Lagaş Kralığı ve etrafındaki bir çok krallıkta olduğu gibi kendi adına ve diğer Tanrılar adına ya da daha bir çok değişik sebeple halktan aşırı ve ezici vergiler alınıyordu. Krallık birçok savaş yapıyor, sınırlarını genişletiyor ancak yapılan bu savaşların masrafları halkın üzerine vergi olarak yükleniyordu. Gittikçe vergi almakta azıtan vergi memurlarını bir Sümer tarihçisi şöyle anlatmış;
Gemileri denetleyenler, gemileri çekip alıyor, sığırları denetleyenler sığırları, balıkları denetleyenler balıkları çekip alıyorlardı. O zamanlar ölüler bile vergiye giriyordu. Bir ölü gömülmek için mezarlığa götürüldüğünde memurlar üşüşüyor ve hemen aileden hurma, ekmek, şarap gibi şeyleri vergi istiyorlardı. Sümer tarihçisi üzülerek, ülkeyi baştan başa vergi memurlarının sardığını söylüyor. Bunlar Sümerlilerin gözünü o kadar korkutmuş ki “Bir beyiniz, bir kralınız olabilir, fakat insan ancak vergi memurundan korkar” şeklinde atasözü yapmışlar. Halk bu ağır vergilerden büyük sıkıntıya düşmüş, üzüntü ile çırpınırken başlarına Kral Urukagina gelmiş; memurlarını hizaya sokmuş adaletsiz ve gereksiz vergileri kaldırmış.
Kral Urukagina başa geçtiğinde Sümerli tarihçininde anlattığı gibi adaletsizliği görmüş, halk için gerekli olan İlahi adaleti yerine getirerek, halkını memnun etmiştir.
Yapmış olduğu sosyal reformlar tarihte ve kil tabletlerde yerini almıştır.
Burada anlattıklarıma bakıp Kral Urukaginanın tüm vergileri kaldırıp herkesi başı boş bıraktığını zannetmeyin. Halkın yaşamasını dahi engelleyen aşırı vergiyi mantıklı bir hale getirmiş ve sistemi dolayısıyla sistemdeki kişileri de zaptı rapt altına altmıştır.
Sayın Muazzez İlmiye Çığ kitaplarında Türklerinde Sümerlilerin bir kolu olduğunu söylemiştir. Demek ki vergi ile sıkıntılarımız oradan bu zamana kadar gelmesi genetik. Birde tarih tekerrürden ibarettir derler, günümüzde geldiğimiz nokta geçmişin bir tekrarı değilmi? Aldığımız herşeyin nerdeyse yüzde yüzüne yakını vergi ile süslenip bezenmekte. Tamam verginin gerekliliğine inanıyoruz ancak bizim sıkıntımız alınan verginin adaletsiz bir şekilde alınmasından kaynaklanıyor.
Halktan toplanan dolaylı vergiler sayesinde (KDV, ÖTV vb.) zengini de fakiri de ortalama da nerdeyse eşit vergi ödemekteler. Bazı noktalarda kısıtlı bütçeli olanlar daha fazla vergi vermekteler. Bir de mali idaremizin alışkanlığı olan kümeste bulunanları yolmak. Her zaman bu yöntem daha kolaydır çünkü.
Buna örnek kısa bir süre önce geçtiğimiz e-fatura ve e-defter sistemi (e-defter halen gün sayıyor bu arada). Maliyenin geçtiği bu sistem sayesinde, maliye takibatı daha kolay yapacak buna şüphe yok ama kimi takip edecekler, yine elinin altındakileri. Zaten cirosu 2011 senesinde 10.000.000,- TL’ nin üzerinde olan mükellefler belli bir mali disipline oturmuş yanlış bir takım yollara saparak Dimyat’ a pirince gitmek isteyip evdeki bulguru riske atacak firmalar değildirler. Arada bir iki kendini bilmez çıksa bile geneli etkilemeyecek kadar azdırlar. Peki ne istiyoruz? Sistemin dışında bulunan ve vergi ödemekten imtina edenlerin yakalanmasını, bu sisteme dahil edilmesini istiyoruz. E-fatura sistemi ile takibatı sadece sistemin içindeki mükellefler üzerinde yapabilirsiniz. Peki sistem dışındaki kayıt dışı ekonomi ne olacak? Vergi adaletinin sağlanması için asıl yapılması ve üzerine ivedilikle eğilinmesi gereken, kayıt dışındakilerin sisteme sokulmasıdır. Bunu mali idaremiz kira gelirlerinde yaptığı çalışmalar ile büyük oranda halletmiştir. Aynı çalışmayı kayıt dışı çalışan ya da ticaret yapan kişiler içinde olmasını rica ediyoruz.
Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek verdiği demeçlerden bir tanesinde herkesin yaptığı ödemelere kolaylıkla ulaşabildiğini söylemiştir. O zaman işimizin de ne kadar kolay olduğu ortada kazancın olmayan birinin harcama yapmasının imkanı olmayacağına göre buradan yola çıkılacağını zaten biliyorlar. Bu yöntem yıllar önce ünlü gangster Al Capone’ u mahkum etmek için kullanılmış. Hiç bir suçtan mahkum edilemeyen Al Capone yaptığı harcamalara karşılık gelir beyanının olmadığı tespit edilmiş ve vergi suçundan mahkum edilmiştir. Bizim elimizde un var, şeker var, ama bir türlü helva yapmıyoruz. Bir an önce vergi beyanının tüm tabana yayılması ve buna göre takibat yapılması gerektiği bilinmektedir. Ama nedense teknolojik her türlü gelişmeye karşın halen tüm performans kümestekiler için gösterilmektedir. Artık bu kümestekilerin hali kalmadı, lütfen 4300 yıl önce halk için vergi adaletinin gerekliliğini gören Kral Urukagina gibi sizde çaba gösterin. Yoksa elinizde ne vergi ödeyecek nede cebinde 5 kuruş bulunan birisi kalacak.