Zeliha Berksoy Özel Röportaj

Sanat, hayatın bir yansıması… Tiyatro ise sanat dalları arasında bu yansımayı en gerçekçi yollarla aktaran, düşünce ve duyguların performansa dönüşme şekli… Haber Revizyon, Dünya Tiyatrolar Günü’nün kutlandığı bu ayda, tiyatro dünyasının önemli sanatçılarından Zeliha Berksoy’u, Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda ziyaret etti ve gerçekleştirilen röportajdan önemli açıklamalar ve iddialar çıktı.

 

Haber Revizyon: Tiyatro sizin için ne demek?

Zeliha Berksoy: “Tiyatro dünyaya gözümü açtığım yer”, diyebilirim çünkü öyle bir aile ortamı içinde dünyaya geldim ve o şekilde büyütüldüm. Sadece tiyatro değil, bütün sanatların kendi iç dinamiğini, etiğini ve estetiğini bilerek büyüdüm, sonradan öğrendim. Öğrenmek başka bir şey, bilmek daha başka bir şey. Ben bunu bilerek büyüdüm. Bu bakımdan tiyatro benim hayatım demek oluyor ama sosyal olarak düşünürsek, tiyatro çok büyük bir öğreti. Kitleleri, insanları eğiten, onları hayata hazırlayan, onların bütün ruhunu ve düşüncesini tedavi eden, geliştiren ve onlara büyük fikirler aşılayabilecek yolları gösteren bir sanat kolu.

Haber Revizyon: Yakın zamanda kaybettiğimiz tiyatrocularımız var. Zor koşullarda yaşayanları da var. Bu konularda neler söylemek istersiniz?

Zeliha Berksoy: Bizim memlekette tiyatro sanatçıları kolay yetişmiyor ve bırakın kolay yetişmeyi, mesleklerini kolay götüremiyorlar. Sanatçılara ve sanata verilen önem, bunun altyapısının hazırlanması, bütün bunlara sahip çıkılması gibi şeyler, bizde henüz daha düşünce olarak oturmuş değil. Yönetimler açısından oturmuş değil. Yani bunun içinde yerel yönetimler de var, devlet de var. Oturmuş değil.

Bu bakımdan son aylarda biliyorsunuz çok tartışmalar çıktı. Özellikle kurumlarla ilgili, sanat kurumlarıyla ilgili büyük tartışmalar çıktı. Şimdi tabii insan düşünüyor; böyle bir yoksun ortamda, siz sanatçı olarak varsınız ama ortam yoksun, siz bütün bir hayatınızı bu uğurda feda ediyorsunuz, buna baş koyuyorsunuz. O zaman sizin tabii ki değeriniz bugün gelişmiş ülkelerdekinden çok daha farklı çünkü onlarda öyle bir mücadele yok. Onlarda maşallah, bahçe hazır; “bahçenin içinde oyna” diyorlar. Sizde ne var? Taş, toprak. Siz kendiniz o taş toprağı ayıklayıp bahçe yapacaksınız kendinize.

O bakımdan gerçekten Türk Tiyatrosunda bugün yitirdiğimiz, rahmetli olmuş olan bütün sanatçıları buradan büyük bir hayranlık, saygı, övgü ve onların verdiği emeğe karşı çok büyük bir minnettarlıkla anmak lazım onları. Yönetimler, yöneticiler düşünsünler; biz canımızı koyuyoruz ortaya, onlar düşünsünler. Bunu görmeleri lazım.

Haber Revizyon: Neler yapsalar?

Zeliha Berksoy: Her şeyi yapacaklar; mesela şu anda Avrupa Birliği normları diye bir cümle var. Avrupa’nın normları, yani Avrupa Birliği değerleri ve ölçüleri diyor. Gelişmiş ülke olarak onları gösteriyor. Pekala, AB normlarında tiyatro binaları ne durumda? Yerel yönetimler ve devlet tiyatro binaları üzerinde nasıl bir büyük sorumluluk taşıyor? Tiyatro oyuncularının maaşları, ödenekleri, çalışma şartları, meslek kuruluşları, sendikaları ne durumda? Hiç onlara bakan yok.

Haber Revizyon: Devlet tiyatrosunda uzun süre çalışmadınız diye biliyoruz.

Zeliha Berksoy: Devlet tiyatrosunda 2 yıl çalıştım çünkü ben Ankara Devlet Konservatuarı’nı bitirdim. Bitirdikten sonra biz otomatikman oradan sonra Devlet Tiyatrosu’na girerdik. 1 yıl stajımı yaptım, 1 yıl da kadrolu sanatçı olarak çalıştım. Sonra beni kurum, Berlin’e ihtisas yapmaya gönderdi ve ben Berlin’e gittim. Orada 3 yıla yakın kaldım. Berlin’den döndükten sonra da oradaki çalışmalarım, çalıştığım tiyatrolardaki ortamlar, oradaki tiyatronun, oyuncuların çalışma şekilleri ve olayları, meseleleri nasıl aldığı… Çok farklı bir kültür yapısı ve ben burada büyük bir düş kırıklığına uğradığım ve Devlet Tiyatrosu’ndan istifa ettim. İstifa ettiğim zaman ben 23 yaşındaydım ve 23 yaşında birisi için ve 70’li yıllar düşünüldüğü zaman böyle bir istifa, devlet kadrosunu şöyle elinizin tersiyle kenara itmeniz… Ne uğruna? “Ben hayal ettiğimi bulmadım bu kurumda” diyorsunuz. Bakın şimdi, nasıl pervasız bir gözü peklik! Sanat adına diyorsunuz ki; “Ben orada başka bir şey gördüm ve ben burada öyle bir şey bulmadım. Genç bir oyuncu olarak burada öyle bir şey gerçekleştirebileceğimi de zannetmiyorum.” İki yolu var; ya her şeyi unutacaksınız ve o ölçünün içine gireceksiniz, memur sanatçı olarak önünüze düşen yemeği yiyeceksiniz ya da diyeceksiniz ki; “Hayır ben açık denizde yüzeceğim”. “Ne pahasına olursa olsun ben açık denizde yüzeceğim!” Ben böyle bir yolu tercih ettim. Tabii çok şaşırdı kendi arkadaşlarım, meslektaşlar falan ama ben bunu tercih ettim ve 47 senedir de sahnedeyim. Bütün çalışmalarımda seçtiğim oyunlar, çalıştığım tiyatrolar, hepsi son derece belli başlıdır. Ondan sonra da seçici oluyorsunuz tabii. Önüme gelen bir şeyi oynamak durumunda hiçbir zaman kalmadım. Mutlaka benim düşünce olarak katıldığım bir projedir o. Hepsi tek tek tek projelerdir ama hepsi benim bilinçli bir şekilde karar verip belli bir çalışma içinde oynadığım projelerdir. Yani meslek hayatım böyle geldi.

Haber Revizyon: Anlatırken öyle bir heyecanla anlatıyorsunuz ki gözleriniz parlıyor.

Zeliha Berksoy: Evet, aşkla parlıyor çünkü sanatın büyük bir tutkuyla yapılacağına inanıyorum ben. İş olsun, torba dolsun, cebim dolsun, sanatın esnaflığı, sanatı pazarda kavun karpuz gibi satmak, gişe geliriyle evler apartmanlar arabalar alıp böyle jet sosyete özenti yaşamaları gibi böyle soysuz şeyler beni hiç ilgilendirmedi. Bunlara bir soysuzluk olarak baktım. Tabii bu benim genimden gelen bir şey; kendi karakterimden gelen bir şey, ailem de böyle ama ailem öyle olabilirdi ben gene öyle olmayabilirdim. Çok çocuk başka türlü oluyor. Başka türlü eğitiliyor, sonradan bakıyorsunuz çocuk birden bire incik boncuk satmaya başlıyor.

Haber Revizyon: Pek çok tiyatro oyuncusu da dizilerde rol alıyor. Siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz?

Zeliha Berksoy: O da tabii daha farklı bir boyut ve başka bir tartışma konusu. Ben dublaj da yapmadım sesimi reklamlara da vermedim çünkü bir oyuncunun sesi en karakteristik unsurudur. Tiyatroda ses çok önemlidir. Ben şunu da gördüm: Eskiden Amerikan dizileri vardı, orada seslendirmeler vardı ve de bizim oyuncularımız harikulade seslendirme yapıyor. Bakıyorsunuz bir Amerikan oyuncusu kendi sesiyle oynadığı zaman o kadar cazip değil ama bizden mesela Alev Sezer vardı, Allah rahmet eylesin, çok yetenekli bir oyuncuydu. Onun seslendirdiği bazı roller vardır ki ortaya çıkmıştır. İlginç bir şeydir bu da. Ama şöyle bir ‘hendikap’ı var; siz onu seslendiriyorsunuz sonra akşam gidiyorsunuz tiyatroda bir rol oynuyorsunuz. Seyirci geliyor, “Aa, bu komiser Kolombo!” diyor. Siz orada başka bir şey oynuyorsunuz ama seyirci “Komiser Kolombo’nun sesi!” diyor. Orada sanat bitiyor işte.

Haber Revizyon: Sizin cennetinizde ne var?

Zeliha Berksoy: Benim cennetimde şu var: Arkama dönüp baktığımda hayatımda, ki şimdi bu yaşımda bunu daha bilinçle düşünüyorum çünkü ondan evvel sürekli bir şey üretiyorsunuz ama şimdi arkama dönüp baktığım zaman çok mutluyum kendimle ve cennetlik bir huzur duyuyorum çünkü geçmiş 47 yılımın içinde gerçekten birçok yararlı iş yapmışım. Çok çalışmışım, mücadele etmişim ama yararlı işler yapmışım. Çıkarcı işler değil tam tersine yararlı işler yapmışım.

Sanat olarak, kuruluşlar olarak hepsinde son derece içten inançla ve çalışkan bir şekilde ve inatla, dediğim dedik şeklinde inatla, yani onun doğru olduğuna kendim ikna olduktan sonra bütün gücümü onun üzerine vererek bunu ortaya çıkarmak gibi bir enerjim var.

Mesela bunların içinde 90 yılında kurduğum Bakırköy Belediye Tiyatroları vardır. Onu hakikaten hiç yoktan, sanki çölün ortasında bir gül bahçesi gibi yarattım ben. Binalarını yaptım, devlet kadrolarını getirttim, oyuncu ekibini hazırladım ve 5 seneye yakın Genel Sanat Yönetmenliği’ni yaptım. O küçücük tiyatro, Ataköy 9. Kısım’da baruthanedir. Ben mühendislerle, mimarlarla çalıştım ve o tiyatroyu uluslararası düzeyde bir yere getirdim.

Haber Revizyon: Hala aynı şekilde devam ediyor mu?

Zeliha Berksoy: Ne yazık ki devam etmiyor. Yöneticilerin çok büyük hataları var. Uluslararası festivallere girdik, sadece girmekle kalmadık, çok zirve eleştiriler aldık. İşte onun için insan düşünüyor; yani ben orada o kadar büyük emek verdim, o tiyatroyu istediğim yere getirdim ve ondan sonra da artık Avrupa çapında bir tiyatro, bir kumpanya olacak idi birden bire yöneticilerin çıkarlarına uymadı. Neden? Benim repertuarım sert bulundu, politik bulundu.

Haber Revizyon: Ne açıdan?

Zeliha Berksoy: Cahillik açısından. Tabii ki sosyal bir içerikte oyunlar oynanıyor, büyük yazarların eserleri oynanıyor ve bu rahatsız etti. “Niçin tutucu, dini bazlı eserler oynanmıyor? Niye ahlaki eser…?” Efendim sanatın ahlak meselesi çok farklıdır. Gelişmiş ve kamil insanın ahlakıdır sanatın ahlakı yoksa öyle eteğini çek başını ört” öyle bir ahlak yoktur sanatta; böyle bir şey yok ama insani ahlaklar vardır. Yüksek ahlak vardır, yüksek ahlak. Yani öbürü onu yapıyor ondan sonra dolandırıcılık yapıyor. 5 vakit namaz kılıyor, yalan söylüyor, daha camiden çıkarken ayakkabı çalıyor. Caminin içinden ayakkabı çalıyor! Şimdi bunun için burada insani değerler ve yüksek insani ahlaktan söz ediyoruz. Tiyatro sanatı bu! Ha, tabii bunları siz sorgulamaya başladığınız zaman, aldığınız bir eserde sorgulamaya başladığınız zaman birçoklarının işine gelmiyor. Bunu istemiyor. İkincisi, Belediye Başkanları tiyatroyu kendi çıkarı için kullanmaya kalkıyor. Sizin kadrolarınızı ve bütçenizi kullanmak istiyor. Siz buna engel oluyorsunuz.

Haber Revizyon: Kadroyu nasıl kullanmak istiyor?

Zeliha Berksoy: Kullanmak istiyor. Siz Genel Sanat Yönetmenisiniz, sizin imzanızdan geçen bir şey bu. Size hemen, Yönetim Kurulu’na gönderiyor: “İvedilikle şu kişiyi kadroya almanızı istiyorum” diyor, siz de diyorsunuz ki “hayır, alamam, özür dilerim”. Geri gönderiyorsunuz. Bir daha gönderiyor, bir daha gönderiyor… Ondan sonra sizi görevden alıyor.

Şu anda mesela Bakırköy Belediye Tiyatroları kadroları şu demektir; sadece oyuncuya verilen kadrolardır bunlar: oyuncu, yönetmen, teknik ekip. Ama şu anda benim duyumsadığıma göre 300 kişiden fazla oyuncu olmayan eleman Belediye Tiyatrosu’ndan para alıyor. Oyuncu kadrosundan, oyuncu yevmiyesinden para alıyor. Sahneye çıkmıyor, yani diyelim ki bilmem nerede bilmem kim, masa başında ama tiyatro bütçesinden maaş alıyor. Bunlar çıkar ilişkileri. İşin içine politikalar, yerel politikalar, çıkarlar, güya seçimde oy potansiyeli filan, olmaz böyle şey. Sanatla bu iş olmaz.

Haber Revizyon: Siz o dönemde kendi tercihiniz doğrultusunda mı ayrılmıştınız?

Zeliha Berksoy: Hayır, beni, Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir, gerekçesiz görevden aldı. Ben zaten üniversitedeydim ve üniversitede biliyorsunuz 38 senem doldu benim. O zaman da üniversitenin senato kararıyla ve izniyle orada çalışıyordum. Beni görevden aldı; aslında alamazdı, aldı.

Ben zaten hemen çantamı aldım ve çıktım çünkü zaten bu anlayışa daha fazla kendimi hırpalatamazdım. Üniversiteye döndüm. Zaten üniversitedeydim, derslerime devam ediyordum. Şimdi bakıyorum, Bakırköy Tiyatroları güzel bir hareket. Bugün bence sanatsal olarak da idari olarak da çok erozyona uğramış, istismar edilmiş, en kötü şekilde kullanılan bir kurum ama bir kurum işte. Yani yıkamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti durdukça o da duracak. Bu da bir şey.

Tiyatro bizim memleketimizde çok meşakkatli bir sanat kolu. Nefesinizle, canınızla yapıyorsunuz. Sinema oyunculuğu da ayrı bir şey…

O da çekim sırasında çok zor ama beyaz perdede oynuyor. Ama öbüründe siz kendiniz her gece bizzat çıkıyorsunuz, her gece sıfırdan seyirciye bunları anlatıyorsunuz. Bu, zor bir şey. Opera, konserler aynı şekilde yani insan olarak yapıyorsunuz bunu. Sinema öyle değil tabii. Umarım kıymetini bilirler.

İnsan kendi vatanı için üzülüyor; bugün opera ve tiyatro sanatçıları hem zor yetişiyorlar hem de bizim oyuncularımız çok yetenekli. Ama yaşam şartlarının çok daha iyi olması lazım, onların kendi hayatlarının standartlarını yüksek tutma imkanlarının olması lazım. Bunların hiçbiri yok. Olacağı da meçhul çünkü sendikaları bile yok. Bugün siz Fransa’ya gidin, oyuncu sendikası var. Oyuncu sendikasının olduğu yerde siz sendikalı bir sanatçıyı ne dizi setinde 18 saat çalıştırabilirsiniz, ne de onu sigorta etmeden çalıştırabilirsiniz; hiçbir şey yapamazsınız. Oradakinin aldığı parayla buradakinin aldığı para arasında inanılmaz büyük bir fark var.

Bu bakımdan gerçekten bu konuda geriyiz. Geriyiz, tek söylenecek kelime bu, geriyiz. Bu bakımdan bizim sanatçıların fedakarlıkları çok daha kıymetli.

Haber Revizyon: Geleceği nasıl görüyorsunuz?

Zeliha Berksoy: Geleceği de üzüntü verici görüyorum çünkü her sene mezunlar veriyoruz ve biz bunları sokağa bırakıyoruz. Taksim Meydanı’na bırakıyoruz; ne olursa olsun diye.

Haber Revizyon: Ülkenin geleceği açısından, potansiyelin değerlendirilmesi açısından nasıl bakıyorsunuz?

Zeliha Berksoy: Kötü, kötü… Zaten dünyada şu anda öyle bir durum var ki, son 25 yıldır kaynayan veya kaynatılan bir kazan… Barbarlar sardı dünyayı. Barbarlar var yani. Sokağa çıkın barbarlarla karşılaşıyorsunuz. Çarpıyor, itiyor… Barbar! Bu nedir? Eğitimsiz; barbar kitleler var. Bu bütün dünyada var; Afrika’da var, Asya’da var, her yerde barbarlar var!

Haber Revizyon: Özellikle neden son 25 yıl?

Zeliha Berksoy: Bu olay 80lerden sonra başlayan bir olay. Her şeyin ekonomik bir politikası vardır.

80’lerden sonra kapitalizmin birdenbire ileri kapitalizm olması neticesinde, popülaritenin ve medyanın büyük patlaması bir yerde insan doğasına ve yaşamına yararlı bir şey olmadı. Siz birden bire paranın anaforunun içinde dönmeye başladınız.

Eskiden herkes kendi hayatının içinde dönüyordu. Yörüngeniz kendi seçtiğiniz hayatınızdı. Ben sanatı seçmişim, öbürü başkasını seçmiş ama o yörüngenin etrafında dönüyorsunuz. Dönebiliyorsunuz…

Demek ki doğal bir durum var, doğal. Siz de insan olduğunuz için o doğallığın içinde fazla rahatsız olmuyorsunuz ama şimdi saatin akrep ve yelkovanı çok hızlı dönmeye başladı çünkü paranın anaforu çok hızlı dönüyor. Ve siz diyorsunuz ki; “Ay, hiçbir şeye yetişemiyorum.

Bir sabah oluyor, akşam oluyor” çünkü “bir tek işyerinde şunu şunu da yapmalıyım, o paraları da kazanmalıyım ki geçinebileyim” diyorsunuz. Siz sanır mısınız ki bugün bütün dizilerde başrol dahi oynayan oyuncular ayıla bayıla gidip çekiyorlar o dizileri? Hayır, ihtiyaçtan yapıyor. Sevdiği için “aman ben şu dizide oynayayım”?…

Mankenler, tiyatro sanatçısı olmayanlar için evet bir imkan, bir şöhret, bir tanınma falan ama bir tiyatro oyuncusunun dizi çekmesi demek, yegane şey; hayat standardını yükseltmek istemesidir. Başka hiçbir nedeni olamaz çünkü dizi meselesinin sanatla bir alakası yok. Hiç sanatsal bir şey yok çünkü sanatta önemli olan şey felsefedir ve metindir.

Dizilerde hangi felsefe ve metin var? Gündelik konuşmalar: “Sen bana çay koy, yok iki tane şeker koy. Ahmet geldi mi? Telefona baksana. O onu seviyormuş, bu bundan vazgeçiyormuş. Ama niçin? O ona çok kıskançlık yapıyor.” Ne bu? Gündelik, gayet basit, gündelik birtakım konuşma trafiği denir buna.

Sanat öyle bir şey değil ki! Sanatın her dalında düşünce var. Resme bakıyorsunuz düşünce var. Düşünce yoksa zaten bırakın onu! Sinemaya bakıyorsunuz bir anlatımı, fikri, bir iddiası var. Heykele bakıyorsunuz öyle.

Tiyatro zaten o bir dilli düdük maşallah! En tehlikelisi tiyatro! E şimdi öyle olunca, sanatçılar meta gibi kendilerini sunmak zorunda kalıyorlar. Bu da acı verici bir şey.

Haber Revizyon: Zaman ayırdığınız ve düşüncelerinizi paylaştığınız için çok teşekkürler.

Zeliha Berksoy: İnşallah okuyucularınızın da ilgilerini çeker. Ben teşekkür ediyorum.

haberrevizyon mart 2013 zeliha berksoy 1 haberrevizyon mart 2013 zeliha berksoy 2 haberrevizyon mart 2013 zeliha berksoy 3 haberrevizyon mart 2013 zeliha berksoy 4 haberrevizyon mart 2013 zeliha berksoy 5

HABER REVİZYON DERGİSİ MART 2013

 

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın